Marabalar marabalar efenim. Sizi şöyle hızlıca bölüme alayım. Malum sınav haftamda bile bölüm yayınladım... Umarım beğenirsiniz, oy ve yorumlarınızı atmayı unutmayın lütfen! Favori çiftinizi ve kurgu hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. İyi okumalar!
Ayperi Bartın;
Ayperi Bartın kim diye düşünüyorum bazen,
gerçekten kim olduğumu, buraya nasıl geldiğimi düşünüyorum.Tutun ki aptalca kendimi yormaktan ileriye gidemiyor bu düşüncelerim.
Ben doğduğu evde kendini kaybetmiş,
belki de hiç bulamamış biriyim.Annem ve babamın planlı bir çocuğuyum, biricik kardeşimin aksine.
Doğduğunda kaybeden çocuğum,
ilk kaybettiğimse,
sevgi.Doğduğumda elimden ilk alınan şey, bir canın ihtiyacı olan tek şey, belki de hayatı boyunca gerçekten ihtiyacı olan ve olmadığı zaman yaşayamayacağı tek şey, sevgi.
Annem ve babam, anlayamadığım bir şekilde, beni hiç sevmedi. Ama sorun tam olarak burada başlamamıştı benim gözümde. Ya da orada başladıysa bile sorun o değildi.
Sorun kendimi sevemiyor oluşumdu.
Sorun yaşadıklarımı atlatamıyor oluşum ve etrafıma ve kendime zarar veriyor oluşumdu.
Her anlamda.Küçüklüğümde eksikliğimin ne olduğuna anlam veremiyordum. Yaptığım hataların hepsini bağlayabileceğim bir sebep yoktu.
Şimdiyse günahlarımın hepsinin suçunu sevgisizliğime atıyordum.
Anaokuluna gitmeye başladığım günden beri şiddete eğilimim vardı, ve küçücük bedenimde taşıyamadığım kadar ağır bir yük; öfke.Öfkeme hakim olamıyor ve yaşıtlarımın mutluluklarını kaldıramıyordum. Sınıfımdaki çocukların aileleriyle ne kadar mutlu olduğunu görmek, evde hiç kavga etmediklerini fark etmek benim için o zamanlar bir azaptan farksızdı. Deli gibi bir suçlu arıyordum ve tamamen suçsuz, sevilen o çocukları itip kakıyordum. Gözümde benim görmediğim sevginin sorumlusu onlardı. Onlar neden böyle mutluydu da ben olamıyordum!
Başlangıçta basitçe laf sokup itişip kakışmalar büyük kavgalara dönene dek ailem fark etmedi. Fark ettiklerindeyse suçlu ve sorunlu olan bendim.
Neden böyle aptal bir çocuktum ki, neden yaşıtlarım gibi oyuncaklarla oynayamıyordum!
Ve ben büyümeye başladığımda artan vukuatlar ailem için tam bir fiyaskoydu.
Ben sorunlu çocuktum ve onların istediği gibi değildim.Bir süre sonra beni yapayalnız bıraktıklarında Sezer doğdu. Pırlanta gibi bir çocuktu. Bana hiç benzemiyordu en başta. Sarışındı, yeşil gözlüydü, iyi huylu ve kibardı.
Benim her anlamda tam zıttımdı. Tek ortak noktamız, ikimizin de başarılı oluşuydu.
Zeka genetikti.Liseyi bitirip evden siktir olup gittiğimde onları bir daha görmek istemediğime karar vermiştim liseye geçtiğimde.
Küçüktüm ve yanılıyordum.
Küçüktüm ve
bilmiyordum.
İnsan dünyanın diğer ucuna da kaçsa, geride bırakamıyordu bazı şeyleri, unutamıyor, kabullenemiyordu.Bazı anılar ve bazı insanlar zehirliydi.
Kanınızda dolaşıyor ve vücudunuza yavaş yavaş yayılıyordu.
Yıllarca fark etmeyebilirdiniz zehri ama bilirdiniz içten içe, orada bir yerlerdeydi ve sizi tüketiyordu.Liseye geçtiğimde sinir sorunlarımla baş başaydım çünkü burası boktan bir yerdi.
Lise insanın ilk gerçek günahlarını işlediği yerdi. Lise ilk yabancı tohum, ilk yanlış karar ve ilk pişmanlıktı.
Yasak elmadan aldığın ilk ısırıktı.
Severdiniz.
Ve bırakamazdınız.
Çok geç oluncaya dek.
Çok geç olduğunu siz farkedinceye dek ve belki de farkettikten bile daha sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHKÂRLAR: MAHZEN(ASKIYA ALINDI)
Genç KurguAltı liseli genç tanışır. Altı liseli genç çok yakın olur. Altı liseli genç bir suça karışır. Ve bir ceset bulunur. :) *YETİŞKİN İÇERİK, UYGUNSUZ ÖRNEK VE DAVRANIŞLAR İÇERİR* *TÜM HAKLARI SAKLIDIR VE ŞAHSIMA AİTTİR.*