Hiç yaşarken öldüğünüzü hissettiniz mi?
Ya da yaşadığınızı,
İnsanlar neden ölmek ister?
Bu şans bize bir kez verilirken,
insanlar neden ölmek ister?Aklımda olduğunu biliyorsun,
bu yüzden beni üzüyorsun.Hayır, beni değil onu.
Seni seven beni üzüyorsun.
Şimdi sana hayal kırıklığı ile bakan beni değil.Bir zamanlar birtanen olan birini niye üzüyorsun?
Mordan nefret ediyorum.
Senin en sevdiğin renk.
Senin sevdiğin her şeyden nefret ediyorum.
Eğer senin sevdiğin şey ben isem,
kendimden ölesiye nefret edebilirim.
Çünkü ben senden nefret edecek kadar cesur değil,
Senin sevdiğin şeylerden nefret edecek kadar nefret doluyum ben.Sesinden, yalanlarından, söylediklerinden, her şeyinden bıktım.
Çünkü bir şeyini düşünmek,
Senin her şeyini düşünürmüşçesine nefretle dolduruyor içimi.Ama senin için üzülmüyorum.
Artık kendimi önemsiyorum.
O Shin Yuna. Minhonun yakın arkadaşı.
Genç kız nefretle aynaya baktı, ne kadar makyaj yapsa güzel değildi sanki. Veya ne kadar çalışsa yeterli değildi. Hep iyi olmak istedi, mükemmel olmak istedi. Ya da normal mi olmak istedi bilemem ama, bu kız hep nefret etti kendinden.
Aynalara olan nefreti her şeye bedeldi sanki.
Aynalar ile bir problemi var ve bunu çözeceğinin imkansız olduğunu biliyor.
Hep en iyi versiyonu olmak istiyor, sınıfta derece yapmak istiyor. Yapıyor da. Fakat dorduncu olmak onun için fazlasıyla kötü bir şey.
Onun gözü hep birlikte, birincilikte.
Kafasını güzelliğine, derslerine, kitaplarına, sürekli tekrar tekrar dinlediği şarkılara takan bir kız.
Kendinden önce derslerini düşünen, başarıya takıntılı bir kız.
Çok çalışmaktan burnunun deliler gibi kanayacağını bilse de gene çalışan o kız.
Herkese gülümseyen ama eve gelince duygularını anca dört duvar arasında serbest bırakabilen bir kız.
Geceleri hep ne olacağını düşünen, sabahlayan, kahve ile ayakta duran bir kız.
Büyük beklentileri olmayan, ufak bir jelibonla bile mutlu olabilen bir kız.
Shin Yuna.
Minhoya hep yardım eden biri. Onun yakın arkadaşı, o üzüldüğünde üzülen, o mutlu olduğunda mutlu olan bir arkadaş.
"Minho," dedi Yuna gözlerini Minhoya çevirirken. "Jisung ile hala konuşuyor musunuz?"
"O kendi kendine konuşuyor." dedi Minho soğuk bir sesle.
"Nasıl yani?"hayretle sordu Yuna. Bu da ne demekti ki?
"Ona yüz vereceğimi sanmıyorsun değil mi Yuna? Ondan nefret ediyorum. Hiç bir sözüne inanmıyorum. Bir de kendini affettirmeye çalışıyor." derin bir iç çektikten sonra, "acınası" dedi gözünü camdan Yunaya çevirirken.
Genç kızın gülümsemesi artmıştı Minho konuştukça, arkadaşının böyle güçlü görmek ona daha çok güç veriyordu.
"Böyle devam."
"Böyle devam."
Jisung
NapiyosunSiz
Oyle changbinle konuşuyorum senJisung
Gene mi Changbin a|
İyi
Bende oturuyorum oyleSiz
İyiArtık herkese gerektiği gibi davranılmasını fark edince, insana bir anda bir güç yüklenir. Kendini çok güçlü, duygusuz hissedersin.
Ama ben bilirim,
Bu duygusuzluk hissinin önceden olan çok büyük duygu patlamalarının sebebi olduğunu.
O kadar çok ağlarsın ki, bir süre sonra ağlayamazsın.
O kadar çok üzülürsün ki, üzülmezsin.
Ama tek bir duygu var,
Nefret.
O kadar çok nefret edersin ki,
o nefretin büyür ve herkesi kendine çeker. Bir karadelik gibi.Sanırım artik bir karakterimiz daha var, Yuna:)
Görüşelim bebeklerim 😻:)