-5-

76 12 10
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.

Rus biçimcilerine göre insan her şeye alışır. Kendi dışındaki evrene, olaylara, şeylere ve fikirlere baka baka ve yaşaya yaşaya insan bunlara alışır. Ve alışkanlığa dönüşmüş bu algılamanın sonucunda bakarız, ancak artık görmeyiz. Duyuların bir nevi körelmesi hali bir başka değişle. Son modernist ve ilk post-modernistlerden sayılan, absürt tiyatronun öncüsü Samuel Beckett da bu düşünceyi desteklercesine "... alışkanlıklar duyarsızlaştırıyor insanı," diyor. Alışkanlıklar duyarsızlaştırıyor, evet. Eleştirel göz köreliyor, yargılayıcı bakış ortadan kalkıyor çünkü halihazırda bir ön yargı var zaten. Değişmeyeceğini öngördüğümüz bu şeyler ise zamanla konfor alanımız haline geliyor ve sonradan içten içe değişmemesini umarken buluyoruz kendimizi. Çünkü yalnızca mutlak hakimiyet mutlak stabilite vadedebiliyor. Stabilite; stresin, anksiyetenin, korkunun olmadığı, varsa bile alışılıp duyarsızlaşıldığı ve sonucunda tepkisizleşildiği ve neredeyse körlemesine yürünebilen bir tür kararlılık hali.

Değişkenlerin çok fazla olduğu belirsizlik anlarında yatağın hep aynı tarafında, aynı pozisyonda uyurken buluyor kendini Suguru. Yalnızca bildiği yerlere hep kullandığı güzergahlardan gittiği, sadece belli başlı şeyler yiyip içtiği, daha önceden izlediği filmler dışında yeni bir şeyler izlemeye hevesli olmadığı bir dönemin içine giriyor. Belirsizlikler yüzünden yeterince stres altında olan zihnini içgüdüsel olarak bir nebze de olsun rahatlatmak ve daha fazla yormamak adına farkında bile olmadan girdiği bir dönem bu. Tüm alıştıklarına körü körüne tutunduğu bir tür çaresizlik.

Ve aynadaki görüntüsüne bakarken aslında yeniden böyle bir dönemin içinde olduğunun farkına varıyor. Sebep üzerine fazla düşünmesine gerek yok. Gojo yüzünden olduğunu biliyor. Gojo'nun geçirdiği veya geçirmekte olduğu değişim Suguru'yu dipsiz bir bilinmezlik çukuruna çekiyor. Hiçbir şey görmediği, bilmediği, bildiği her şeyi yeniden sorgulamak zorunda kaldığı, gittiği yönden emin olmadığı bir çukur.

Bu onu rahatsız ediyor.

Son zamanlarda sıklıkla giydiği svetşörtünü çıkartıyor üstünden. Onu pantolonu takip ediyor ve çıkarttıklarını yatağının üstündeki yığına fırlatıyor. Üstünde yalnızca baksırı varken dolabının raflarını karıştırmaya başlıyor yeniden.

Bu zinciri kırmak istiyor.

Konfor alanının dışına mı çıkması gerekiyor? Çıkacak öyleyse. Uzun zamandır giymediği giysilerini giyecek, içeriğini bile bilmediği rastgele filmler izleyecek, gerekirse Mahito'nun yatağında yatacak ama bir şekilde, bir şekilde, kıracak o zinciri ve kendini kurtaracak.

Siyah, kalın askılı atletini buluyor rafların en arkalarında, üstüne geçiriyor. En cüretkar pantolonunu bulup giyiyor sonra. Bacaklarını ve kalçasını ikinci bir deri gibi saran, dizleri yırtık, yalnızca birkaç kez giymiş olduğu, Mahito'nun ısrarları sonucu aldığı bir pantolon bu. Daraldığını hissedebiliyor içindeyken ancak amacı da bu zaten. Rahatsız hissetmek. Göğsüne doğru sarkan farklı uzunluklardaki birkaç gümüş zincir boynuna geçiriyor. Endüstriyel piercingini uçları ok şeklinde olanlarla, tünel piercingini ise gümüş olanlarla değiştiriyor. Deri ceketini de giydikten sonra yeniden aynanın karşısındaki yerini alıyor Suguru.

ārdeō - sugusatoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin