"sana da zorluk çıkardım özür dilerim." genç olan yattığı yatağı toplarken hafiften öksürmüştü. tabii yalandan bir öksürüktü. taeyong'un yüzüne bakamıyordu çünkü fazlasıyla utanıyordu. "saçma bir hareket yapmamışımdır umarım? seni de mahcup etmek istemem sonuçta." taeyong duyduğu cümleyle beraber kahkaha atarken ten'in topladığı yatağa oturdu ve düşünür gibi yaptı. "yaptım mı yoksa?" ten fal taşı gibi büyüyen gözleri misali taeyong'a baktığında yanına oturmuştu. "ne yaptım?"
"sanırım beni öpmüş olabilirsin." taeyong pat diye söylediğinde ten'in gözleri daha çok büyümüştü ve elleriyle yüzünü kapatıp ayaklanmıştı hızlıca. işte şimdi daha çok utanıyordu. "hey ten, sorun değil. otur lütfen, bunu sorun etsem seni eve getirmezdim mantıken değil mi?"
ten ellerini yüzünden çekerken yüzünü çevirmişti taeyong'a. "tayland'ın sayılı zenginlerdinden bay lee'nin oğlunun gay olmasını da sorun etmiyor musun?"
"neden edeyim ki? bu kötü bir şey değil. ama tavsiyem her önüne geleni öpmemen." dedikleri ardından kıkırdamıştı taeyong. ten'in içi ferahlamıştı ama öptüğü kişi bir nevi hoşlandığı kişiydi de. "birine mi aşıksın ten? şans veremez misin diyip durdun?" evet tekrar başlıyoruz der gibi eliyle kafasına vurdu ten. 'aptal ten, aptal' diyerek kızdı kendine. tabii bu esnada taeyong hâlâ cevap bekliyordu.
"aslında evet ama söylemeye çekiniyorum, aramızda yaş farkı var ve gözünün beni gördüğünü sanmıyorum." buruk bir ifadeyle resmen taeyong'u yine taeyong'a anlatıyordu. "belki de geçici bir hevestir diye susmayı tercih ediyorum." taeyong anladığına dair başını sallarken tereddütte de kalsa elini havaya kaldırıp yüzüğünü gösterdi. ten bir yüzüğe bir taeyong'a bakarken saçlarını karıştırdı anlamsızca.
"bu yüzük eşimin bana aldığı yüzüktü biliyor musun?" eşi? ten afallamıştı, eşi mi vardı? "çocukluk arkadaşımdı aslında bir nevi ama bir şekilde aşık oldum, insan aşkın nereden geleceğini bilemez değil mi?" evet bilemezdi, en iyi ten anlardı şu an bu durumu.
"evli olduğunu bilmiyordum." ten aniden dudaklarından dökülen şey ile hemen pişman olurken özür dilemek maksatlı gözlerine baktı anlaşılır bir şekilde karşısındakine.
taeyong derince gülümseyerek başını iki tarafa salladı ten'in söylediklerinin ardından. ardından havada kalan elini indirip boğazını temizleyerek derin bir nefes aldı. "evli değilim zaten, bekar bir öğretmenim ben. aldatıldım ten, tekrar aşık olamam."
duyduğu itirafla ten, gitgide daha patavatsızlık yaptığını düşünüyordu ama aklındaki soruyu sormadan da dayanamayacaktı. "ama sana aldığı yüzüğü hâlâ takıyorsun?"
"doğru takıyorum, çok acizce duruyor değil mi? ama ben hep onda kaldım ten, ondan ileriye gidemedim. ondan başkasına bakamadım." taeyong oldukça güçlü kuruyordu cümlelerini. pişman, kırgın ve yıkılmıştı da ayrıca.
"ya da sadece istemedin?" bu defa afallayan kişi taeyong'du. bunu hiç düşünmemişti çünkü yanına bir daha birini uygun görmemişti. "taeyong." ten kendinden uzun olan bedenenin gözlerine bakmaya çalışırken güven verircesine ellerini tutmuştu. "insanlar aynı değildir, bir kişi seni aldattıysa hepsi aldatacak değil biliyorsun değil mi? sen kendine ikinci şansı vermedikçe hayat seni aynı yerden vurmaya devam edecektir."
"nereden biliyorsun?" taeyong kendinden küçükte olsa büyükmüş gibi konuşan gence baktı sorar gözlerle.
ten hâlâ tuttuğu elleri bırakmadan göz temasına devam etti. "babam sayılı zenginlerden de olsa bu zorbalık görmeme, dışlanmama ve..." duraksadı ten. sanki kendini hazırlar gibi derin bir nefes aldı. "tecavüz edilmeme engel olmuyor." işte bu defa dayanamayıp başını eğmişti önüne güçsüzce. "ve en acısı ailem bunu bilirken üzerini ört pas etmesi oluyor biliyor musun?" taeyong ten'i hayretle izlemişti. kimsenin dışarıdan göründüğü gibi biri olmadığını bir kere daha anlamıştı. hatta gece ten'in uykusunda söyledikleri geldi aklına. şimdi anlamıştı travmaları rüyalarında bile bırakmıyordu onu. "ama sorun değil, çünkü kimse aynı değil taeyong. herkes şansı hak eder, mutlu olmayı ve mutlu edilmeyi. umudunu yitirmek yerine umudunu yeşert. güven bana daha iyi olacaksın o zaman."
ten dedikleri ardından gülümsemişti taeyong da onunla eş değer gülümserken küçük olan ona doğru uzanıp boynuna sarıldı sıkıca. "ben senin öğrencinim ama bence bugünden sonra ikimizde birer sırdaş olmalıyız." kıkırdadı ten yüksek sesle şirin bir şekilde. taeyong da kollarını ten'e dolamak için uzandığında parmağındaki yüzüğü çıkartıp atmıştı rastgele bir yere. "bay lee, hangi öğrencinizle bu kadar yakınsınız söyleyin bana?"
ten adeta mutluluk virüsüydü. birkaç dakika içinde taeyong'a resmen kahkahalar attırmıştı. "o zaman seni iyi ki bulmuşum ten lee, sayın öğrencim."
________
merhaba, fici yakın zamanda bitireceğim. 🫠
çok severek isteyerek başladım ama okuyan destek olan olmadığında hevesim de kaçıyor.
teşekkür ederim 🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
football [taeten]
Roman pour Adolescentshyuck00: sana yaptığı teklifi kabul bile etmedin ten. leeten10: o zaman ondan hoşlanmıyordum hyuck, tekrar aynı teklifi yapması için nelerimi vermezdim.