"ne demek evleniyorum? daha ne kadardır tanışıyorsunuz siz bu adamla chittaphon?" ten babasından beklediği tepkiyi aldığında şaşırmamıştı, normal ve sakin karşılamıştı aksine. annesi ise babasının aksine fazlasıyla sevinmişti; hem oğlunun mutluluğuna hem de evlenecek olmasına.
"baba, annemle 5 ay içinde tanışıp evlendiğini söyleyen sen değil miydin, yanlış mıyım?" ten'in beklenmedik sorusuyla babası şaşırırken aynı zamanda sessiz kalmıştı haklıydı çünkü. ten'in annesi ve babasının aşk hikayesi küçücük 5 aya sığmıştı taeyong ile yaşayacağı aşk nasıl bir yıla sığamazdı ki? "ayrıca senden onay aldığım yok yalnızca haberiniz olsun istedim. herhangi bir tören düşünmüyoruz, hatta nikahı tayland'da kıymayı istiyoruz. taeyong okulum bittiğinde benimle beraber dönecek, ev tutacağız." uzun saçlarını arkaya attığında babasının gözleri ten'in üstündeydi. "baba, ben mutluyum. önemli olan bu değil mi?"
babası duraksadı ilk önce ama sonrasında toparlayarak derin bir nefes aldığı gibi elini ten'in omzuna attı. "evlat, bu benim için elbette önemli ama ben senin itibarımızı devam ettirmeni dilerdim her zaman biliyorsun." oğluyla bakışlarını birleştirdi orta yaşlı adam. "benim gibi bir avukat veya annen gibi bir veteriner olabilirdin. futbolcu olmak ve kendini tanıtmak, bilemiyorum ten." derin bir nefes aldı. sanki bir şeyler daha söylemek için içindekileri dışarıya vurmak istercesine. "sen benim oğlumsun, seni destekleyeceğim. futbolcu olmak istiyorsan ben arkanda duracağım baban olarak." ikisi birbirine eşdeğer bir şekilde gülümsediğinde ortamı sıcak bir sarılma kaplamıştı.
"taeyong ile ne zaman tanışacağız?" annesi heyecanla oğluna baktığında ten geri çekilip annesinin heyecanı üzerine yanağından öptü. "ayrıca hangi dilde konuşacağız biz onunla?"
ten kahkaha attı olduğu yerde ve geri çekilerek annesinin ellerinden tuttu. "taeyong ingilizce biliyor anne, endişe etme bu konuda." annesi rahatlamış bir ifadeyle babası ile beraber gülümsedi. "ayrıca yakınlarda bir kafede benim size bundan bahsetmemi bekliyordu, çağırayım diye yakında beklemek istedi yani." ten ayaklandığında annesi de yarı heyecanlı bir şekilde ayaklanmıştı. oğulları telefonunu çıkartıp kısa bir mesaj attı taeyong'a ve tekrar oturdu. e tabii o oturunca annesi de oturmuştu haliyle.
"sanki sen evleniyorsun şu haline bak." ten'in babası annesine yaklaşıp saçlarından öpmüştü. kim bilir kaç sene geçmişti evliliklerine ama her zaman sevgilerini gösterirlerdi birbirlerine.
xxxxxxxxxxxx
"gelsene içeri taeyong, beş dakikadır içeriye girmek için düşünüyorsun." ten en sonunda içeriye adım bile atamayan taeyong'un bileğinden tutup çekmişti. peşinden kapıyı kapatıp üzerindeki montu aldı ve astı yerine. "gel hadi, gel." derin bir nefes bıraktı dışarıya bıkkınlıkla.
"gelmesem mi? yani bilmem görmek istemeyebilirler sonuçta." taeyong'un endişesi yüzüne bakıldığında bile anlaşılıyordu adeta. ten tam salonun önüne geldiklerinde duraksayarak bekledi ve ona döndü. "babanı biliyoruz ten, benim için değil ama sana kötü bir şey söylesin istemiyorum." taeyong adeta soğuk terler döküyordu olduğu yerde, ten de bunun oldukça farkındaydı haliyle.
parmak uçlarına çıktı ve sevdiği adamın yanağına bir buse bıraktı. "lee taeyong bana güven, gel." ten tekrar önüne döndü ve parmaklarını sevgilisinin parmaklarına kenetleyerek girdi içeriye. onların salona girmesiyle beraber anne ve babası ayaklandığında taeyong mahçup hissetmişti istemsizce. ellerini önünde birleştirip selamladı hızlıca.
ten'in annesi bu selamlamayı sıcak bir şekilde aldığında eşinin yanından ayrılıp ten'i bile es geçerek taeyong'un önünde durdu. ellerini hala soğuk terler bırakan çocuğun yanaklarına koyarak öptü tatlı tatlı. "geç lütfen taeyong, ayakta kalma. ten senin çay sevmediğini söylemişti kahve yaptım beraber içeriz diye."
ten'in annesi taeyong ile sanki kendi çocuğuymuş gibi ilgilendiğinde taeyong kalbinde bir sızı irdeledi. uzun zamandır hissetmediği anne sevgisiydi bu belki de.
cevap vermek yerine kadına bakıp başını sallamıştı. ten mutfağa doğru giden annesinin arkasından gülümsedikten sonra babasının oturmasıyla taeyong'un da karşısına oturmasını bekledi. "babam evlenmemize müsade etti taeyong, çekinmene gerek yok." ten'in sözleriyle taeyong gülümsemiş ve ellerini önünde birleştirip babasına gülümseyerek bakmıştı.
"aranızdaki yaş farkının ileride size sorun çıkaracağını düşünüyor musunuz taeyong?" babası arkasına yaslanıp rahat bir oturuş sunduğunda taeyong ise olduğu yerde derin nefesler alıyordu. "yani bilirsin fikir ayrılıkları vesair."
taeyong karşındaki adamın bir avukat olduğunu var sayarak her şeyi sorgulayacağını düşünerek başını iki yana salladı. "hayır efendim." gözlerini ten'e çevirdi bu defa taeyong. "ben ten ile beraberken hiçbir zaman ondan büyük olduğumu hissetmiyorum, aksine her zaman onunlayken ufak bir çocuk gibi mutlu oluyorum." ikisi birbirine bakıp gülümsemişti.
"taeyong bak sana ne diyeceğim." adam arkasına yaslandığı bedenini öne çekti ve dirseklerini dizlerine koyarak yakınlaştı. "aldığınız ödül senin için büyük olabilir ama daha büyük olsun istemez misin?"
duraksadı taeyong. "nasıl?"
adam gülümsedi ve merakına yenik düşen çocuğa bakmaya devam etti. "seni tayland'da amatör futbol kulüplerin başına getirsek yükselebilecek potansiyele fazlasıyla sahipsin. ne dersin?"
ten bile babasından böyle bir şey duymanın verdiği şaşkınlıkla gözlerini büyükçe açıvermişti. taeyong bunu reddetmek istemiyordu kendini yükseltmek ve hayallerini gerçekleştirmek onun için bir adım olabilirdi. "size yük olmak istemem." mahçupça gülümsedi.
"dert etme evlat, ten ile bir çalıştığınızda ortaya çıkan kimyayı gördük. beraber çalışmaya başlarsınız. kısa sürede yükseleceğinize eminim. namınızı her yere duyurma işini bana bırakın. babanız sizin için halledecek." bir elini ten'in omzuna attı adam diğer elini de taeyong'un bacağına.
'babanız' bu taeyong'u diğer duyduğu her şeye kıyasla daha gülümsetmişti. ailesine olan özlemini ten'in ailesiyle giderecek olması onu heyecanlandırıyordu. "kabul ediyorum o zaman efendim."
________
merhaba, selam, güle güle. 🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
football [taeten]
Genç Kurguhyuck00: sana yaptığı teklifi kabul bile etmedin ten. leeten10: o zaman ondan hoşlanmıyordum hyuck, tekrar aynı teklifi yapması için nelerimi vermezdim.