fake game

39 8 4
                                    

turnuvadan birkaç gün önce

"biraz daha hızlı biraz daha!" taeyong antrenman sırasında kelimenin tam anlamıyla kendini yırtıyordu. en sonunda topun nihayetinde ten tarafından filelerle buluşmasıyla beraber sanki dünya şampiyonasını kazanmışcasına çıldırmıştı yerinde. "işte bu! harikasın ten." taeyong ten'e odaklanmış bir şekilde onu izlerken. ten de dersten sonra onları izlemeye kalan öğrencilerin önünden tatlı bir gol sevinci yaparak geçmiş ve kendini taeyong'un onu bekleyen kollarına atmıştı. "çok iyiydin bebeğim, çok." taeyong ten'in kulağına fısıldadıktan sonra onu birkaç tur döndürüp yere bırakmıştı.

"turnuvaya birkaç gün var gayet iyi gidiyoruz, sayende." ten yıldız gibi parlayan gözlerini taeyong'un gözleriyle birleştirmişti.

taeyong da onu gözleriyle gülümseyerek onayladığında tatlı bir şekilde göz kırpıp önüne döndü. "bugünlük bu kadar dağılabilirsiniz, çok iyiydiniz." öğrenciler birer birer teşekkür edip soyunma odasına yöneldiğinde taeyong ten'e dönüp gözleriyle benimle gel diyerek işaret etmişti.

ilişkileri aylardır devam ediyordu ama neredeyse her birlikte oldukları zaman yaptıkları tek şey antrenmandı. ten taeyong'la daha farklı şeyler yapıp birbirlerine vakit ayırmalarını isteyip mızmızlanıyordu çoğu zaman ama taeyong onu sürekli antrenman ve yarış bahanesiyle ileri tarihlere erteleyip duruyordu. taeyong'un ten ile olmasının tek sebebi performansının düşmeden devam etmesiydi bu yüzden çabalıyordu. taeyong o kadar iyi bir oyuncuydu ki ten bile kendisinin kullandığını anlayamıyordu aksine ilişkileri için negatif hiçbir şey düşünmüyordu.

"gel bakalım." taeyong etrafı kontrol ettikten sonra ten'i içeriye alıp kapıdaki anahtarı bir tur çevirerek elinden tuttu küçük olanın. "çok yoruldun mu? bir şeyler atıştırmaya gideriz diye düşünmüştüm, uyar mı?" ten hoşuna gitmiş gibi başıyla onaylamıştı. taeyong sandalyesindeki yerini aldığında ten de oturmak için taeyong'un önündeki masayı tercih etmişti.

ten uzanıp taeyong'un elini tuttu ve gülümseyerek konuştu. "atıştırdıktan sonra bir şeyler mi yapsak.." ten bir şey ima edermişcesine taeyong'un tuttuğu elini kendi bacaklarına koyup onu kendisine yaklaştırdı. "sevgilimi özlüyorum da hani?"

taeyong bu durumdan kaçmak istermişcesine ten'in bacaklarında duran ellerini çekmiş ve aklına gelen şeyle ona yaklaşıp ellerini kendisinden yüksekte duran bedenin beline götürmüştü. "şimdi değil ama olurda turnuvayı alıp lig yükselirsek sana unutamayacağın sürprizlerim olabilir?"

ten taeyong'un dedikleriyle beraber gözlerini büyütüp ona karşılık olarak omuzlarını düşürüp mırıldandı. "turnuva öncesi motive de edebilirdin ama? olmaz mı?"

ten dudaklarını da büzdüğünde taeyong'u öpmek için uzandığında taeyong arkasına yaslanıp ona baktı. "sevişmek tam olarak nasıl moralini yüksek tutacak ten? birkaç gün sabretmek bu kadar zor olmasa gerek diye düşünüyorum."

ten yüzünü düşürsede bunu belli etmeyerek masadan indi ve kıyafetlerini gösterdi. "duş alayım üstümü değiştirip geleyim." taeyong onu onayladığında ten kapı kilidini açıp son kez sevgilisine baktıktan sonra soyunma odasına ilerledi.

taeyong ten'in arkasından baktıktan sonra odadan çıktıktan sonra gözlerini devirip sandalyesinde yayıldı. "birkaç gün sabret taeyong, turnuvayı aldıktan sonra bunlara katlanmak zorunda kalmayacaksın." gözlerini kapattı ve huzurla gülümsedi.

"neye katlanmak zorunda kalmayacaksın? ten'e mi?" taeyong sesin sahibinin jaehyun olduğunu duyunca rahatlamıştı ve olduğu yerde doğrulup baktı. son tatsız konuşmalarından sonra bir daha okulla alakalı mevzular hariç jaehyun taeyong ile muhatap olmak istemediği için uzak durmuştu. "hâlâ bu oyuna devam mı ediyorsun taeyong? aylar geçti. o çocuk sen mutlu ol diye canını dişine takıyor adeta, karşılığı çok tatsız olacak farkında mısın?"

taeyong duyduklarıyla göz devirip ellerini masaya koyarak derin bir nefes bıraktı dışarıya. "ben ona illa gel bunu yap dedim evet ama ilk önce red edip sonra kendisi geldi bana jaehyun. hiçbir şeye zorlamadım ben. kendi seçimi." jaehyun arkadaşının bencil hallerinin değişmediğini aksine gitgide daha körüklendiğini anlamıştı o an. gözlerini ayırmadan ve hiçbir şey söylemeden taeyong'a bakmaya devam ettiğinde taeyong gözlerini kısarak mırıldandı. "sen niye bu konuyla bu kadar ilgilendin jae? ten'den mi hoşlanıyorsun yoksa?"

jaehyun duyduğu şeyden sonra artık taeyong'un çizgisini tamamen aştığını düşünüp ayaklanarak elini takım elbisesinin cebine koydu. "konu sadece ten mi sence? sen kendini kaybetmişsin taeyong, kör olmuşsun turnuva hasretinden. hiçbir şey sonsuza kadar sürmez ama unutma."

taeyong ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada kapıya tıklaması eşliğinde sadece başını sokan ten görünmüştü. "önemli bir şey mi konuşuyordunuz? gidebilirim isterseniz." ten soru işaretleriyle beraber ikisine birden aynı anda bakmaya çalışırken taeyong gülümsedi.

"hayır tatlım, bay jung bize başarı dilemek için gelmiş. gidiyordu zaten." taeyong'un emrivaki tavrıyla beraber jaehyun sadece ten'e bakmış ve 'başarılar' dercesine gülümsemişti. odadan çıkarken ten'in uzun saçlarını karıştırmayı ihmal etmedi.

ten odaya elinde montuyla girdiğinde taeyong ona yaklaşıp yalandan kızmış gibi yapıp ten'in montunu o küçük bir çocuk gibi giydirdi. "ne yapıyoruz? kendimize birkaç gün dikkat ediyoruz değil mi tatlım?"

______
haftasonu bölüm atacağım dedim ama dayanamadım, bu bölüm çok sakindi ama bir sonraki bölüm biraz çetrefilli geçecek hazır olun 💪🏻
VE TEN'imizi tebrik ediyoruz sonunda solosu çıktı ve ben sanırım yanlışlıkla bağımlısı oldum..

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
football [taeten]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin