Invadable Harmony, Lament
...
Bu bölüm yaklaşık olarak 64 sayfadan ibarettir, dolayısıyla okumaya başlamadan önce yazı boyutunu en az iki tık büyütmeyi ve arka plan rengini sarıyla değiştirmeyi unutmayın- yumuşak, göz yormayan renk kullanmak özellikle teknoloji başında iken fazlasıyla önemli, ayrıca, okuma esnasında zaman zaman on dakikalık aralar vererek okumaya devam etmeniz de elbette çok önemli.
Özel bir tavsiye: Molalarınız sırasında teknolojik aletler yerine balkonda ya da dışarıda iken dinlenmeniz, en basitinden açık camın önünde oturmanız (elbette hava sizin için fazla soğuk değilse) ve güne başlamadan önce bazı göz egzersizlerini yapmanız tavsiye edilir.Bölümün ortasında resim koymaktan hoşlanmadığımdan ötürü şatonun tasvirini anlatan resimleri bölümün sonunda görebilirsiniz.
Hatamı görürseniz, açıklamasıyla birlikte o satırın yorumlarında belirtmenizden kesinlikle memnuniyet duyarım. 💙
...
"Küçük kız, bu içten nezaketin için hiçbir zaman pişman olmayacaksın, hayatın boyunca!" Sonra çalışma odasına arkadaşlarının yanına gitti.
"Küçük kız!" Tam da Lucy'e söylediği sözler ve ah, ama arkadaş olduğunu gösterdi.
- Drakula, Bram Stoker.
...
Yıl 1491
Yarı korkak ve her ne kadar kendisi bilmese de mühürlenmiş cesaretin kanının yarısına sahip melez Odeth, birçok nedenden ötürü aralarında yaşadığı halkı tarafından pek ciddiye alınmazdı, alınacak olsa da nadiren ciddiye alınırdı, zirâ dudaklarının arasından kışkırtıcı günahın salyasıyla akıp giden o isyankâr cümleler işiten kimsenin zihnini sanki karaciğerinde veya da psikolojisinde sıkıntısı varmışcasına bulandırırdı; ev sahipliğini üstlendiği o günahkâr düşünceleri ne cesarettir ki en başta saygıdeğer olduğu düşünülen düzenbaz kilise görevlilerimize hakaret olurdu, sonrasında da papazlarımızın bir piskopos eşliğinde ta semâlardan yeryüzüne biz cahillere inen kutsal emirlerin bulunduğu sayfaları çevirdikleri- sanki yabancı dilde yazılmış gibi- esnada yaşadıkları dillere destan zorluklar eşliğinde satırları okurken sergilediği gösterilere- bu gösterilerin adı bile baştan savmaydı ya, "Tanrının soylarını lanetlediği iblislerle dövüşüyoruz!" derlerdi onları canlı canlı izleyen kitleye, doğrusu, yaptıkları tek şey ise farklı bir kültürün dilini geçtim, henüz kendi dilini dâhi öğrenmeyi reddeden köylü halkına kendi el yazmalarını okurken sanki saldırıya uğramış gibi davranmaktı, velhasıl, Odeth'in buram buram isyankârlık kokan cümleleriyle halkın kendisini, kilisenin göbeğinde en az on yıl hizmet vermiş olan tecrübeli papazları geçtim, başpiskopos bile kendisine karşı sarf edilen cümlelere herhangi bir cevap verebilmek adına vakit isterlerdi, dışarıdan düşünüyormuş gibi görünüyorken belirlenmiş olan o vaktin sonunda ise ezberlemişcesine verdikleri tek cevap temeli genellikle kendi inandıkları tanrılarına karşı gelme ihtimaline ait olan soru cümleleri olurdu: "Yoksa sen, bu dünyanın yaratıcısı olan tanrımıza karşı mı geliyorsun?"
Karşı gelmeye dayalı olan ve de verilecek cevaba göre sonu bıçağın altına yatmakla biten bu soru cümlelerine ne yazık ki verilebilecek tek bir cevap türü vardır, bu cevap ise alt yapısı af dilemeye dayanır ve sözlü tartışmada istenmese de geri çekildiğini kabul ettiğini hissettiren cümlelerden ibarettir ya, bilime inanan Odeth'in idam edilmemek adına alışagelinmiş olan cevabı ise şuursuzcasına sergilediği hadsizliğinin cahilliğine verilmesini istemek ve de bu cahilliği yüzünden akla hayâle sığmayacak düşünceleriyle birlikte sorguladığı soruların, köylü bir cahil için aşırıya kaçtığını fark edememesi nedeninden ötürü saygının babasını hak eden düzenbaz papazlarımızdan inandırıcı oyunculuğun eşliğinde yüreğinden gelen pişmanlıkla af dilemek, varlığıyla yokluğu eşit olan inandıkları o güçsüz tanrı tarafından görünürde anlayışla karşılanma isterdi, zirâ ne de olsa güç topluluktan doğardı ve bu durumda ise güç onların elindeydi, koskoca imparatorluk sarayı bile her daim olmasa da zaman zaman başkilisenin emrine âmadeymişcesine davranırken ve konsül müdahale etmediği müddetçe genel olarak kilisenin tek bir sözünden dâhi çıkamazken bu bahsi geçen güç lafı dolandırmadan söylemek gerekirse eğer ciddi anlamda her bir kilise görevlisinin avuçları içerisindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafağın Gardiyanı
VampireAçlık olsa semâlar yiyecek ve yağmur yağdırırdı. Yoksulluk olsa, toprak zenginliklerini gün yüzüne çıkarırdı. Mutsuzluk yayılsa gökler bizzat seslenirdi. Tek yasak şey cazibeye teslim olmaktı ama o yolun mührü çoktan açılmıştı. "Beraber yok olalım...