Şimdi değil, sırası değil

123 5 7
                                    

"Hoş geldin K-1" iğrenç bir kahkaha attı. Ama nasıl? Arda bunu nasıl yapar? "Ne istiyorsun?" cevabı ise şaşırtıcıydı "Seni, seni istiyorum." "Hadi canım başka kapıya seninle asla olmam. Hem benim sevgilim var." "Biliyorum. Ateş" Ne! "Hayır! O benim öğretmenim." "Peki kim" "Berk" sırıttı ve "Vah vah ne yazık sevgilisi ile vedalaşamadı. Ya benim olursun ya da..." silahını gösterdi "Ya da bunun üzerinde ki kanın sahibi." Ben aptal değilim. "Öldüreceksen öldür! Boş boş şovlar yapma." "Şov mu?" sonra bana yaklaştı ve cebinden bir bıçak çıkardı. Sonra kolumun üstüne dayadı ve tam damarlarımın üstünden bileğime doğru sürttü. Ah çok kötü acıyor. Kolumdan hatta elimden akan kanlarımı gördüm. Sonra birinin "Hadi çocuklar başlayalım sıra sıra." sonra herkes bir bir yüzüme karnıma yumruklar tekmeler indirdi. Artık dayanabileceğimi sanmıyorum. Bilincim yavaş yavaş kapanıyor,kapanıyor ve kapandı...

Gözlerimi açtım. çok karanlıktı.Cebim titriyor, telefonum çalıyor. B-bu Berk! Nasıl açacağım? elimi sağa sola çekiştirdim. Bu ipler bir türlü açılmıyor... Berk sürekli arıyor. Dur bir dakika! Ben jimlastiğe gitmiştim. Yani esnek idim. Arkadan bağlanan ellerimi önüme geçirdim ve yırttım. Hemen telefonu açtım ve "Alev neredesin?!" "Pırıl sokağındaki depo-" Ah kafam! Biri kafama sert bir şey ile vurdu... Arkama dönmem ile Ardanın bana vurması bir oldu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen!? Kendini zeki falan mı sanıyorsun? Aptal kız! Buradan elbet çıkacaksın ama asıl soru canlı mı?" Tam beni tekrar bağlayacak iken Ardaya  kafa attım. "Oh! Geber pislik!" "Sen" saçımdan sertçe tutup yere attı. Yüzüm kanlar içinde olmuştu. Ama şöyle bir detay vardı. Telefonum hala açıktı. Yani Berk her şeyi duydu. Üzerime bir sıvı döktüler. Ve kokusundan anladığıma göre korkarım benzindi...

"Evet Alevciğim ben mi? Ateş mi?" Ateş mi? ah ateş bir anlık o sandım... "Havadaki kar gibisin tutacağını sanıyorsun ama eriyorsun..." "Seni eriten ise beni yakacağın ateş olacak..." Arda sırıttı "Senin öleceğin ateş ile ölmek mi? Hmm iyiymiş." sırıttım "Niye kendini havalı piskopat sanıyorsun? Tipsiz." "Tipsiz mi?" "Evet" "Ergen!" "Sensin!" "Off bu kadar ukalalık yeter!" Cebinde ki çakmağı çıkardı ve bir anda üzerime attı. Bittim ben... Herkes dışarı çıktı ve beni onunla baş başa bıraktılar, ateş ile... Yavaş yavaş ayaklarımda sıcaklık hissediyordum. Eh yolun sonuna geldik Alev buraya kadarmış...  Gözlerimi kapattım ve ölmeyi, yanmayı bekledim.

Bir bir, hızlı hızlı koşan ayak sesleri duyuyorum sanki... Komiksin Alev kim seni önemseyerek gelebilir... kurtaracak? Kimsesizsin Alev kimsesiz! "Alev?" başımı kaldırdığımda ne hissedeceğimi bilmiyordum. Gelmişti beni buradan almaya "Berk" Berk hızlı adımlarla yanımda durdu ve eğildi. Ayağımda ki halatları çözüyordu ve ben nedenini bilmeden ağlıyordum. "Ağlama Alev. Alevim şimdi değil sırası değil." sonra ayağa kalktı ve kollarımı da çözdü. Çözer çözmez ona sımsıkı sarıldım. Tüm yaralarıma, acılarıma rağmen ona sarıldım. O da bana nazikçe sarıldı hiç sıkmıyor ama sarılıyordu. Canımı yakmak istemiyordu. "Buradan çıkalım ve bana her şeyi anlat, dinlerim." "teşekkürler, çok teşekkürler." sonra ayağıma baktı "yürüyebilecek misin?" başım dönüyordu "Bilmiyorum" düşecek gibi sendelerken Berk beni kaldırdı. Onun kollarının arasındaydım ve beni taşıyordu. Dışarı çıktık ve Berk motoruna baktı. Yaralı olduğum için binemezdim. Tam o sırada siyah bir araba önümüzde durdu. Penceresi yavaş yavaş açılırken ağzımın beş karış açıldığını hissettim. Güneş gözlüğünü takmış bize bakıyordu. Sonra arabadan indi "Ne oldu sana, seni bu hale getiren kim?" Berk "Konuşacak gibi değil." Ateş "Peki" Klasik cevap. Sonra Ateş arabasını kapısını açtı ve "Binin hadi" dedi. Berk ilk istemedi fakat sonra bana bakınca mecburen bindi. "Evet gençler öğretmeniniz olarak soruyorum ne oldu? ne bu hal?" ve malesef o ismi tekrar ağzıma getirdim. "Arda. Bana aşık olmuş." "Niye?" "Ne bilim ona güzel gelmişim." "Hmm. Arda zevksizmiş." Berk sadece elimi tutmuş bir şekilde cama bakıyordu... Acaba ne düşünüyordu? "Hastaneye geldik. İnmene yardım etmemi ister misin Alev." Tam ağzımı açıp olur diyecekken Berk sesimi duymuş gibi "Gel Alev benden destek alabilirsin." "Teşekkürler" Birbirimize bakıp gülümsedik. "Merak etme Berk kız arkadaşını yemeyeceğim." sırıttı, ben de tüm yaralarımı unutup "Sus be!" dedim. Ateş tam bir şey diyecekken Berk hızlıca elimden tuttu ama ona rağmen nazikçe tutuyordu. Ateş'i arkamızda bırakmış beraber hastaneye girdik. Doktor kolumu sargı ile sardı Berk'te kapının önünde bekliyordu. Bizim buradaki tek devlet hastanesi yıkıldığından daha çok özel vardı. Bu hastane de özeldi. "Ücret ne kadardı?" diye sordum doktor ise "Ateş bey önceden rezervasyon yapıp ödedi." dediğinde şok olmuştum. Tüm bunları neden yapıyordu? neden?...  

.....

Kafamızda ki soru işaretleriyle hastaneden çıktık. Ateş arabasına yaslanmış bize bakıp sırıtıyordu. Bu harbi psikopat. " Ateş amacın ne senin?" duruşunu düzeltti "Ateş? Hoca yok mu?" başlarım hocaya "Hocaların böyle şeyler yaptıklarını düşünmüyorum ve ayrıca şu an okul gibi resmi bir yerde değiliz. Yani hoca deme gibi bir zorunluluğum yok." "Sus" "Sen sus!" "Peki" Bununla böyle tartışırken Berk sağ tarafımda telefonuna bakıyordu. "Berk?" sesimi duyar duymaz kafasını kaldırdı. "Efendim?"  çok fazla dalgın görünüyordu  "Bir şey mi oldu?" "Yok" dedi ama bir şey olduğunu biliyordum. "Berk" başını bana tekrar dönüp "Ne oldu?" anlamında baktı. "Seni seviyorum." dedim. Gülümsedi. "Ben de seni seviyorum bir tanem." Ateş aban tip tip bakıyordu. Sonra cebinden telefonunu çıkardı. 1 dk. sonra mesaj geldi. Ateşten "Arabaya binemeyeceksiniz. Gidiyorum. Çok daha önemli işlerim var." diye bir mesaj geldi. Önemliymiş hıh neyse "Hemen karşımızdasın neden yüz yüze söylemiyorsun?" diye yazdım. "Aşkınızı yaşayın siz. Bozmak istemedim:)" Bu neyi ima ediyordu. Ona ne? "Tamam önemli işin varsa git." Çok geçmeden "Yoksa?" "Kal" "Peki" gülümsedim "Peki" Dur! Alev kendine gel! Ateş arabasına girip gitti. Berk telefonu cebine koymuştu. Ben telefonumu açana kadar... 

of Alev. Bir süre dalgın dalgın dururken Berk telefonunu kapatarak "Gel seni evine  bırakayım hava soğudu."Sonra ceketini çıkarıp omuzlarıma koydu sonra elimi tuttu ve yürümeye başladık. Evim buraya yakın olduğu için yürümeyi tercih ettik.Sonra evime yaklaştığımız sırada "Sen de gel." dedim. "Yok ben artık eve gide-" diyecekken hemen kolundan tuttum ve evime kadar koşturdum. "Ah Alev..." "Ah ben..." Sonra içeri girdik. "evet evime hoş geldin. Şu taraf salon hadi gel." Sonra etrafa baka baka "Eh geleyim bari." Sonra oturunca "Evin çok büyük ve güzelmiş." Kaşımı çattım. "Çok mu büyük?" "Yani evet bana öyle geldi." "Senin evin nasıl ki bundan küçük mü?" "Evet küçük." Nasıl ya? çocuğun son model arabası,saati,marka kıyafetleri var ve benim bu evden daha mı küçük, garip hem de çok. "Kahve yapıyorum bize olur mu?" "Peki olur prenses." gülümsedi. Mutfağa gittim ve suyu ısıttım. Ben Berk hakkında hiç bir şey bilmiyorum yaa. Bir arkadaşı bile daha fazla şey biliyordur. Onun evini görmek isterdim, ona daha çok soru sormak...Daha çok gizemli aynı şey gibi...Ateş...

Ateş'in Alev'iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin