Artık okula gitme vakti geldi. Berk bana az önce mesaj attı. "Alev ben seni araba ile alırım, olur mu?" "Olur. Ne zaman gelirsin?" "Bir 10 dakikaya " "Tamam görüşürüz." "Görüşürüz." Ve Berk geldi. Tam da dediği gibi 10 dakika sonra. Arabanın kapısını açtı.Benim için. Tatlı tatlı sohpet ederek okula vardık. Otobüsler gelmişti bile. Ateş Hoca bizim sınıfın önünde durmuş sıranın önündeki Kayra ile konuşuyor. Bizi görünce Ateş Hoca "Tamam. Siz de geldiğinize göre sakince otobüslere binin." Herkes binerken biz de Berk ile bindik. Berk kankasının yanına ben de Kayranın yanına oturdum. Sevdiğimden değil tek boş yer orasıydı..." Ateş Hoca şoförün arkasında ki ön koltuklardan birine yanında ismini bilmediğim bir hoca oturmuştu. Hzır Kayranın yanında iken ona sordum "Seni markette gördüm. Acaba yanındaki kişi kimdi?" Bana dönüp "Seni ilgilendirmez." diye net bir cevap verdi. Yine de akıllanmayıp üstüne gittim. "Sevgilin miydi?" Derin bir iç çekti "Off... Evet sevgilim! Oldu mu?" "Ne yalan söyleyeyim oldu..." Off daha ne kadar kaldı gelmemize? Susadım ve su getirmeyi unuttum. Off...
Kimden isteyebilirim? Kimde su vardır? Şimdi sormaya da utanıyorum... Sonra bir ses duydum. "Gençler gelmemize bir 10 dakika kaldı. Acıkan susayan var ise söylesin." Aman Allah'ım Ateş Hoca sesimi duymuş gibi tam o anda sordu: " Hocam su alabilir miyim?" Ateş Hoca bana döndü ve " Al." diye suyu uzattı. Aldım ve aşırı derecede sıkıcı yolculuğumuz bitti. Herkes otobüsten inince en son ben de indim. Bu arada piknik için herkes bir şeyler getirmişti. Benim elimdeki çantada ise termos,tabak,kaşık,çatal gibi şeyler getirdim. Berkle arabayla gittiğimiz için o zaman gayet rahattım ama şimdi... bu çanta çok ağır oldu.Bu şekilde nazlanarak yürürken bir anda bir el elimdeki poşeti kavrayıp benden aldı. Arkamı dönünce o elin Ateş Hocaya ait olduğunu gördüm. Yüzüme bakmayarak "Evet gençler şu ilerideki ağaçlarda yapacağız. Oraya gidin." Başını aşağı indirip ban baktı ve "Sen de" dedi. Ben de dediğini yaparak ilerledim. Bazıları üzerine oturacağımız geniş örtüleri serdiler. Aslında bu örtülerde yemek yiyecektik. Şu anda kamp sandalyelerimizi kurup orada oturduk. Herkes telefonlarına gömülmüştü. Berk yoktu. Berk'i otobüse bindikten sonra hiç görmedim. Acaba nereye gitti? Ateş Hoca ile yanındaki hoca mangalı hazırlıyorlardı. Başka bir arabayla iki tane daha hoca gelmişti. Bunlardan biri de Neslihan Hoca'ydı. Hayret! Neslihan Hoca pikniklere gelir miymiş? Burada bir 4 saat kalacağız herhalde. Neyse bu kadar oturmak yeter. Biraz etrafı dolaşacağım. Her yerde kuş sesleri var. Bu rahatlatıcı bir ortam. İlerideki bir ağacın önüne çömelip sırtımı ağaca yasladım. Bu hayatta yaşadığım en sakin, en huzurlu an...
Sol elimi çimenlerin üstüne koyacaktım ki elime batan sert bir cisim hissettiğimde elimi geri çektim. O yere bakınca adet cam ve üzerindeki kanları görmem ile hemen elime baktım ve elimdeki kanları gördüm. Acısı her saniye daha da artıyordu, komik. Benim düzgün huzurlu bir ortamda kalmam işte bu kadar sürer. Neyse piknik alanına gideyim. Çantamda peçete olacaktı. Ayağa kalkıp ilerlemeye başladım. Piknik yerine vardım... Berk sandalyesine oturmuş telefonuna bakıyordu. Neslihan Hoca beni arıyormuş gibiydi. Çünkü herkes buradayken ben yeni gelmiştim. Beni görünce yanıma geldi "Kızım neredesin sen? Ormanlık alan burası kaybolacksın!" Yok artık 17 yaşında bir gencim yani sayılırım. Kolay kolay kaybolmam. "Biraz dolaşmak istemştim. Fazla da uzaklaşmadım zaten." Kanayan elimi diğer tarafa sakladım. Neden bilmiyorum ama görmesini istemiyordum. "Ah peki canım ama bir dahakine bir yere giderken bize haber ver merak etmeyelim seni." Niye ya az merak iyidir. Ah elimin ağrısı artıyor. Bir an önce peçetemi almam gerek gerçi o bunu dindirebilir mi bilmiyorum. Neslihan Hoca yavaş yavaş giderken bir el bileğime uzandı. Nazikçe kavradı. Arkamı dönünce Berki gördüm. Bana bakıp "Gel benimle." dediğinde adımlarımla adımlarını takip ettim. Az önce oturduğu sandalyesine oturttu. Bileğimi hala tutuyor vaziyetteydi. Peçete ile avucumdaki yaradan sızan kanı sildi. Bir yandan da ban sordu. "Nasıl oldu?" "Biraz geziyordum ve ağacın önüne oturmuştum.
Elimi yere koyarken cam battı. Ve olan bu." Sonra cebinden bir yara bandı çıkardı. "Yanında neden bir yara bandı var?" Tabi ki olabilir ama olası durum az. "Sakar bir sevgilim olduğu için artık yanımda taşıyacağım." Ayy çok tatlısın... Ve de haklı biraz sakarım. Biraz. Sonra gülümsedim. "Peki o zaman seni şifacım ilan ettim." Gülümsememe karşılık verdi. "Şifacınız olmak büyük bir şeref prenses." Yaramı sardıktan sonra ayağa kalktı. Elini uzattı, uzattığı eli kavradım ve kalktım. "Hoca en son yemek hazır,diyordu. Sen örtüde otur,ben bize yemek alacağım." Örtüye oturdum ve onu bekledim. Birkaç saniye sonra bazı sesler işittim. Biraz arkamda duran Neslihan Hoca ile Ateş Hoca gayet sakin bir şekilde konuşuyorlardı. Kısık kısık duyabiliyordum. "Sürekli karşımıza çıkıyor. Onu ortadan kaldırmak gerek." Bunu söylerken çok gergin görünüyordu. Ama kimden bahsediyordu? Ateş Hoca gayet sakin bir şekilde "Ben hallederim." Ne oluyor? Birini mi öldürecek yoksa... " Alev?" Hı. Berk gelmiş. " Aa gelmişsin." Gözlerime bakıp " Dalgın görünüyorsun aklına takılan şey ne Alev?" Gözlerimi kaçırdım. Acaba ona anlatsam mı? Hayır söylemeyeceğim. " Yok... Yok bir şey ..." Gayet inanmadığını belli ediyordu. Ama zorlamadı. "Peki." Şu pekilerden bıktım yaa... Önüme koyduğu yemeği afiyetle yedim.
Neslihan Hoca "Haydi kızlar meyve toplayalım." demeden önce gözlerimi kapatıp oturuyordum. Ben de meyve toplamak için ayağa kalktım. Berkte oturup birisiyle konuşuyordu. Ona işaret yaparak gideceğimi söyledim. O da gözleriyle onayladı. Ne yapayım yani biraz çocukça olabilir ama gözünün önünden ayrıldığımda beni arıyordu. Gözünün önünden ayrılmamı istemiyordu...
Kızlarla beraber Neslihan Hocayı takip ediyorduk. Diğer kızlara kıyasla daha sadeydim. Onlar ışıltılı kıyafetler, parıltılı makyajlar... Ablanızın düğününe mi geliyorsunuz sanki. Sırf erkek etkilemek için... Ha. Ben ise beyaz bir crop, açık kahverengi tonlarına ince bir hırka ve siyah kumaş pantolon giymiştim. Fark etmeden Berkle çift kombini yapmışız. O da beyaz gömlek ve açık kahverengi tonlarında kumaş pantolon giymişti. Ben önümdekileri eleştirirken geldiğimizin farkına varmadım. Çeşit çeşit meyveler vardı. Neslihan Hoca dahil herkes böğürtlen topluyordu. Ben böğürtlen sevmediğim için başka taraflara yöneldim. Bir de ne göreyim ahududu. En sevdiğim meyve... Hemen bir kaç tane elime aldım. Ağzıma da attım. Tadı çok güzeldi... Arkamı döndüğümde kimse yoktu. Sağıma soluma her yöne baktım ama kimse yoktu. Ya daha fazla ilerlediler ya da piknik alanına geri döndüler. Ben de biraz ilerlerim eğer kimseye rastlamazsam geri dönerim. İlerlemeye başladım ve fark ettim ki başı dönüyor ve sendeliyorum. Yoksa o ahududular zehirli miydi? Telefonum çantamdaydı... Evet bu kabus pikniğin sonuna geldik Alev... Elveda Alev, elveda ben...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş'in Alev'i
RomanceLise 3. sınıfa giden Alev'in hayatını toparlamaya çalışırken hayatında geri dönülmez bir yanlış yapması onun hayatını tamamen değiştirir. Hayatını mahvettiğini bile bile bu yanlıştan dönmek istemez. Acaba nasıl bir yanlış yaptı? Bu yanlışı öğrenmeye...