Eve girdiğimde annemin sesi salondan bana ulaştı "valeska hoş geldin. İlk günün nasıldı bakalım?" çantamı yere bırakırken "biraz yorucu ve baş ağrılı" diye yanıtladım. O sırada da ceketimi astım. "anlaşılan çok konuşan insanlar var." dedi kendinden emindi ama kesinleştirmek için cevap bekliyordu "evet spor salonu kaydını hallettin mi bu arada?"
"Ah evet hallettim merak etme. Bugün başlayabilirsin istediğin zaman gidebileceğin ve çıkabileceğin bir yer." etkilenmiş bir şekilde bakarak "güzel bir seçim yapmışsın. Ben biraz dinleniyim. O sırada yer ve çıkarım." dedim. Çantamı alıp üst kata çıktım. Üzerime spor için altıma eşofman, üzerime parmak detaylı buluz onun üzerinde sweat giydim.
Aşağı indiğimde annem yemeğimi koymuştu. "spora gidiyorsun belli ki. Dikkatli olmaya unutma, ebeveynlik işte olacağını biliyorum ama genede söylüyorum." gülüşü kulaklarıma çalındı. "tamam anne, olurum." yemeğimi yedikten sonra kapıya ilerledim spor çantamı portmantodan aldım. "ben çıkıyorum." annem yanıma geldi "tamamdır güzelim. Kendini çok yorma desende yorucaksın o yüzden genede söylüyorum çünkü ben anneyim."
"bende tamam diyip yapmıycam çünkü çocuğum." evden çıktım. 10 dakikalık yürüme mesafesi vardı. Yürüyerek spor salonuna vardım. Yaklaşık 2 saatlik sporun ardından salondan çıktım. Evde meyve bitmişti, markete gittim. Kulaklığımda çalan müzik daha iyi hissettiriyordu. Annemin çağrısı ile müzik kesildi
"valaska meyve iz yok gelirken üzerinde para varsa al sen yiyorsun." derin bir nefes aldıktan sonra "zaten marketteyim meyve alıyorum. Özellikle istediğin var mı?" bir iki saniye sesi gelmedi büyük ihtimalle hapörlerdendi ve ev içinde dolanıyordu. "hayır canım, sen ne istersen onu al"
"tamam" telofonu kapadım. Kulaklığımı boynuma taktım. Poşet alıp ilk olarak portakallara yöneldim. "aaa valeska nasılsın?" kafamı kaldırıp baktığımda bu kişi Eli'dı "iyi sen?" gülümseyerek "bende iyiyim? Bu saatte nerden dönüyorsun?" söylediğini idrak etmeye çalışıyordum. Şaka olmasını dilemiştim. "bu saat dediğin saat dokuz buçuk"
"yani becon hills gece pek iyi bir yer olmayabiliyor" kendimden emin bir şekilde "kendimi koruyabilirim merak etmene gerek yok." elmada aldıktan sonra dondurulmuş meyve yerine ilerledim. Eli yanımdaydı "ciddiyim valeska burası pek tekin değil şu sıralar" ahududu ve yaban mersini aldıktan sonra ona döndüm. "benim için endişelenme. Bu kadar tehlikeli ise kendin için endişelen."
"eli Hadi gidiyoruz." seslenen kişiye baktım. Sakallarına sayılı beyazlama olan bir adamdı. Bir süre incelediğim eli tekrar konuştu "babam çağrıyo gitmeliyim. Neyse yarın görüşürüz" boğazımdan bir hıhı sesi ile bıraktım. Kasaya yönelip meyveleri aldım ve çıktım.
Yavaş yavaş yolda ilerliyordum. Kulağımda olmasada bir şarkı açıktı sadece kulaklığımda çıktığı kadar kısık dinliyordum zaten çok kalabalık değildi. Toplasan 5 - 6 kişi vardı. Sonunda eve vardığımda anahtar kullanarak kapıyı açtım. "ben geldim." sesime üst kattan annem cevap verdi "hoş geldin. Ben yatıyorum güzellik. Sende geç yatma"
"kesinlikle" dedim. Meyveleri yerleştirdim. Soğuk bir duş aldım. Saçlarımı kurutup üzerimi giyindim kendimi yatağa bıraktım. Artık yorgun hissediyordum. Uykuya dalmaya başlamıştım.
Sabah alarm sesi ile kalktım. Okul için altıma kumaş pantolon, Üzerime sweat giydim. Sabah hızlıca kahvaltımı edip çıktım. İlk ders için sınıfa gidip cam kenarında arka sıraya oturdum. Ders matematikti eli beni görünce yan sırama oturdu. "senin antrenmanın olması gerekmiyor muydu?" soruma karşılık mutlu olmaktan uzak bir gülümsemeyle "ben yedekteyim genellikle malzeme taşıyorum zaten o yüzden gitme ihtiyacı duymadım."
Peki manasında kafamı salladım. "sadece topu gözetlemeyi öğrenmek ve duyularını geliştirmen lazım." sıkıntılı bir nefes verdi "nasıl yapıcağımı bilmiyorum." dedi. "sedece çok istediğin bir şeyi yakaladığında odakla kendini. Başlangıç için ideal hırsını yönlendirmen lazım. Bu söylediklerimi dikkate al öğleden sonraki antrenmana git orda olucam." şaşkınca baktı
"hiç bişi deme sadece dediklerimi yap ve kimseye söyleme bunu" olumlu anlamda kafasını salladı. Dersler bitmişti sıra antremandaydı tribüne gittim. Eli oradaydı bana döndüğünde güven verme adına kafamı salladım. Az buçukta olsa bişiler yapabilmiş ama hala modu düşüktü belliydi. Antrenman bittiğinde bende önce eve gidip ordan spora geçtim. Ter içindeydim. Kendimi zorluyordum. Spordan çıktığımda bitik haldeydim.
Eve girdiğim gibi sadece terin akıp gitmesi için duşa girip çıktım en fazla 5 dakika almıştı. Kendimi yatağa resmen atmıştım
.
.
.
.
Bir bölümün daha sonundayız umarım beğenirsiniz sizleri seviyorum oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I don't know who you are
FanficEli hale, babası bir çok kişi tarafından saygı duyulup korkulan ağır başlı Derek hale'in oğlu. Babasına benzemeyen hiperaktif neşeli ve aceleci tavırlı. Kasabaya yeni gelen özgüvenli, kendinden emin bir kızdan hoşlanmaya başladığında ona bir adım at...