-Bölüm 2-

37 6 0
                                    


Kafeterya

Bir an önce proje hakkında bir şeylere başlamak istediğim için bu ders bir türlü geçmek bilmemişti. Kafamda dönüp duran sorular yüzünden dersin birkaç kısmına zar zor adapte olmuştum. Fakat sonunda bitmişti.

"Az daha geç kalıyordun" Cait hemen yanıma geldi.

"Asla" diye cevap verdim gülerek.Cait ile birlikte sınıfın çıkışında Derek ve Brice'ın gelmesini bekliyorduk.

Birinci sınıftan beri birlikte takıldığımız bir arkadaş grubu olmuştuk. Fakat her kalabalık arkadaş grubunda olduğu gibi anlaşmazlıklar ve tartışmalar çok sık yaşanırdı.Derek ve Brice mimarlık bölümündendi fakat ortak derslerde tanışıp arkadaş olmuştuk.Çok geçmeden ikisi geldi ve çoktan çağrılmış olan asansörlerin birinin önünde beklemeye başladık.

"Laura bugün de mi gelmiyor?" diye sordum.Neredeyse yokluğunu hiç fark edemeyecektim.

"Vizelerden sonra depresyona girdi herhalde" Derek umursamaz bir şekilde gülüyordu fakat ben gerçekten merak etmiştim. 

Asansör kapısı aralandığında şanslıydık ki içi boştu ve hep birlikte sıkıştık. " Gerçekten sebep bu mu?".

"Sanırım evet..." Cait bir yandan asansördeki aynaya bakarak turuncu perçemli saçlarını tarıyor bir yandan da konuşmaya devam ediyordu. "Ama bizimle hiç çalışmaya gelmiyordu ki böyle olması sence de normal değil mi?"

"Evet benden en son ders notlarını istediğinde şaşırmıştım ama sanırım yeterli olmamış" Asansörden çıkar çıkmaz yemekhane hemen koridorun sonunda kalıyordu. Bizim binanın kendi yemekhanesi olduğu için çok fazla sıra olmuyordu.

"Çocuklar bugün yemeği bensiz yemeniz gerekecek" birlikte menüye bakarken birdem tüm gözler bana döndü.

"Luther diye bir çocukla yapmam gereken ortak bir ödev var" Yemekhaneye girince gözlerim onu arıyordu.

"Luther Wilson mı yoksa?" daha ben söze girmeden Brice "O kim" diye lafa daldı

"Şahsen tanımıyorum fakat Laura bahsetmişti" birden kulak kesilmiştim. O kim bende merak ediyordum." Uzun boylu üst sınıf çocuk" dedi Cait Laura'nın taklidini yaparak.

Derek hemen önümde tabuldotunu demirlerin üstünden sürüyordu."Onunla niye ortak ödevin olsun ki. Çok saçma"

"Bayan Eva verdi. Karşı çıkacak halim yok ya.Siz beni bu günlük yok sayın işte" Köfteyi biraz daha çok koyun dercesine yemekleri tabuldotlara dolduran kadına bakıyordum.Bugünün menüsü çok iştah açıcı gözükmüyordu ama öğleden sonra eve gideceğim için çok dert etmedim.

Sıradan çıktığımda tekrardan yemekhaneyi gözlerim ile taradım. Onun bana baktığını fark ettiğimde biraz şaşırsam da sakin adımlarla ilerliyordum. Herhangi bir sakarlık yapıp kendimi küçük düşürmemeye özen gösterecektim.

Yemek tepsimi gri masanın üstüne koyup tam karşısına oturdum. "Sen yemek alana kadar bekliyeyim seni" dedim. Önünde hiçbir şey yoktu.

"Ben yemiyorum" anlam vermek istercesine kaşlarım çatıldı bir yandan üzerimdeki yüklerden kurtuluyordum. "Yani yemekhanede yemiyorum bana tatsız geliyor" kafamı salladım. Bayan Eva'nın bana dediklerini harfiyen ona söyledim. Genellikle dinliyor çok fazla bir şey demiyordu.

Fakat bu bir grup ödevi olacaksa onun da fikrilerini almalıydım. "Tercih ettiğin bir kitap türü var mı? Neyi analiz edeceğimize birlikte kararverebiliriz." 

"Yok" dedi soğuk bir şekilde. Sanki bu ödevi ona silah zoruyla aldırmışlar gibi davranması endişemi iyice arttırmıştı.Ayrıca gözleri yüzümden hiç ayrılmıyordu.

Biri beni izlerken yemek yemekten nefret ediyordum. Kaşığım bir süre çorbanın içinde oyun oynarcasına dolaştı fakat ağzıma götürmeye cesaret edemedim.

"Gurur ve Önyargı'ya ne dersin? Ben daha önceden okudum. Jane Austen okuması kolay bir yazar hem benim önbilgilerim de var. Yani daha rahat ilerleriz"  Onaylarcasına kafasını sallayınca rahatladım.

"Arkadaşın" dedi ve devam etti "... neden devamlı buraya bakıyor" Hayrete düşmüştüm. Oturduğumuzdan beri neredeyse bana bakmaktan başak bir şey yapmamıştı. Brice'ın buraya baktığını ne ara fark etmişti gerçekten.

"Bir fikrim yok. Normalde yemekleri hep birlikte yeriz o yüzden ne zaman onlara katılacağımı merak ediyorlardır"

"Seni onlardan çaldım mı yoksa?" Gülümser gibi olmuştu. 

"Alakası yok" dedim kısaca. Konunun ders kapsamı dışına çıkması istediğim son şeydi.

Bu soğuk tavrım onu tekrardan sessizliğe büründürdü.Bir süre bu sürdü ben de o sırada yemek yemeye devam ediyordum. "Kitabı eğer hemen alabilirsen güzel olur" gözleri tekrardan beni yakaladı "Birlikte okuruz bölüm bölüm ilerleriz. Bir bölüm biter bitmez analizini yaparız"

"Baya acelecisin" sanırım nadir konuştuğu vakitlerden  garip, insanı iğneleyen şeyler söylemeyi tercih ediyordu. Zaten buz gibi surat ifadesi her şeyi yeterince kasıntı kılmıyormuşcasına aynısı ses tonuna da yansıyordu.

"Sadece finaller gelmeden aradan çıkaralım istiyorum"

"Evet haklısın. Eğer sakıncası yoksa numaranı alabilir miyim?" Cebinden telefonunu çıkardı ve bana uzattı. Hızlıca numarayı girdim "Emma" diye mırıldanınca kafamı salladım

Telefonum montumun cebinde titremeye başlayınca alıp arayan numarayı kaydettim "Luther" dedim ben de ve o da aynı şekilde kafasını salladı.

"Eğer yarın müsaitsen başlayabiliriz" sonunda onun da biraz hevesli olduğunu görmek beni sevindirmişti.

"Olur dersim akşam üzeri bitecek istersen kütüphanede buluşabiliriz" yemekhanedeki seslerin ne kadar azaldığını bir anda fark ettim. Onunla konuşurken zaman garip bir şekilde hızlı geçmişti.

"Aslında okul sınırları dışında olmayı teklif edecektim" teklifini duymayı beklercesine ona bakıyordum. İnce dudakları tekrar aralandı." Şehirin merkezinden biraz uzakta bir Caffe var çok sakin merak etme dikkatimiz dağılmaz"

"Beni kaçırmayacaksın değil mi?" Luzumsuz bir şaka yapınca hazırsız yakalandı ne tepki vereceğini bilemedi.Soğuk bir tepki vermesine kendimi çok hazırlamıştım. Daha o bir şey demeden utancımdan kızardığımı hissettim.

"Şaka yani bana uyar demek istemiştim" Yüzünde büyük bir gülümseme belirdi neredeyse kahkaha atacaktı. Muhtemelen lafı toparlama çabamdaki beceriksizliğimi izlemekten keyif alıyordu.

"Seni şaka yaparken görmek garip geldi. Normalde dışarıdan soğuk ve ciddi biri gibi gözüküyorsun hep.

"Hep mi?" dedim kafamı kurcalamıştı bu sözcük " Sen benim hep nasıl olduğumu nerden bilebilirsin ki? Tanışalı neredeyse üç dört saat oldu" Kaşlarını çattı ilk defa gözlerini kaçırmıştı anlık olarak bir şey düşünüyor gibiydi.

"Yani hep derken ilk gördüğümde öyle bir izlenim aldım tahmin gibi yani" sözcükleri toparlamaya çalışırken çenesi kasılmıştı. Ardından hızlı bir şekilde ayağa kalkıp yarın görüşürüz diyerek yemekhaneden çıktı.

Neredeyse yarım saatte yapılan bir konuşma için çok fazla garip durum yaşanmıştı.Bütün yaşananlar film şeridi gibi tek tek aklıma gelirken bir an önce bu projenin bitmesini diledim.Dramadan uzak durmak bu gibi işlerde ilk hedefimdi.

Ben daha kendi düşüncelerimi toparlamaya çalışırken bizimkiler yanıma oturuverdi ve bir şeyler dememi bekler gibi meraklı bakışlarla bana bakıyorlardı.


Vampirin GözdesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin