Karşılaşma

5 0 0
                                    

Diana ne kadar sıkıldığını kelimelerle anlatamazdı. At arabaları daireler şeklinde dolaşırken tribünlerdeki Başkent vatandaşları bağırıyor, güller atıyor, coşkuyla onları karşılıyordu. Diana'nın yanındaki Sage bundan oldukça zevk alıyor gibi görünüyordu. Diana ise daha az umursayamazdı. Sage ve Diana 3. Mıntıkadan geliyordu. Teknoloji mıntıkası... Bu da stilistleri için nasıl olduysa kablolardan kolyeler ve metalden kıyafetler giymeleri anlamına gelmişti. Diana boynundaki kablolarla kendini boğup sıkıntısına son vermemek için zor duruyordu. Sage ona dönerek gülümsedi.
"Neşelen biraz. Oyunlara gidince zamanımız olmayacak. Hazır buradayken tadını çıkaralım." Ardından seyircilere güler yüzüyle el sallamaya geri döndü. Diana, Sage'e göz devirerek diğer haraçları incelemeye başladı.

1. Mıntıka'daki kız, sarı saçları ve uzun boyuyla çok güzeldi. 1. Mıntıka lüks mıntıkası olduğu için o mıntıkaya çıkan stilistlerin işi her zaman çok daha kolaydı. Kız, parlayan taşlarla örülü bir ağ giyiyordu. Bu ağ göğsünde ve karnının altında kalınlaşıyor, bir şey görülmesine izin vermiyordu. Kız oldukça kendine güvenen bir şekilde seyircilere öpücükler atıyor, havada kalpler çiziyordu. Bu oyunların favorisinin kim olacağı şimdiden belliydi. Yanındaki çocuk da seyircilere gülümseyerek el sallıyordu fakat kızın yanında biraz sönük kalmış gibiydi.

Diana bakınmaya devam etti. 2. Mıntıkanın erkek haracı da dikkatini çekmişti. Çocuğa neredeyse hiçbir şey giydirmemişlerdi. Sadece altını kaplayan gümüş incecik bir kumaş giyiyordu. 2. Mıntıka silah üretilen mıntıkaydı. Diana gördüğü manzarayı silahlarla pek bağdaştıramamıştı. Gülmemeye çalışarak dudağını ısırdı.

Diana, başka ilgisini çeken biri olmadığına karar vermek üzereydi ki 7. Mıntıka'nın erkek haracını gördü. Nedense çocuk ona tanıdık gelmişti. Fakat farklı mıntıkalardandılar ve Diana hayatı boyunca 3. Mıntıka'dan çıkmamıştı. Muhtemelen oyunlara seçilmiş olmak ve şimdi de bu saçma gösteriler kafasını karıştırıyordu. Diana bu sonuca varsa da erkek haraca bakmaya devam etmekten kendini alamadı. Çocuğun koyu bir teni ve arkasında bağlanmış uzun sayılabilecek bir saçı vardı. Diana, çok uzun süre bakmış olacak ki çocukla göz göze geldiler. Diana hızla gözlerini kaçırdı. Çocuğun onun bakışlarını tehdit algılamasını istememişti. Gerçekten uğraşmak istediği son şey ekstra bir düşman olurdu.

...

Nihayet seramoni sona ermiş ve haraçlar kendilerine ayrılan odalarda yerlerini almışlardı. Ertesi gün eğitimler başlayacaktı ve ilk defa diğer haraçlarla beraber olacaklardı. Oyunlarda her sene haraçların büyük bir kısmı doğal nedenlerden dolayı ölürdü. Bu nedenle akıl hocaları, Sage ve Diana'ya tuzak kurma; düğüm atma gibi hayatta kalmayla ilgili istasyonlara odaklanmalarını tembih etmişti. Diana ise daha çok bir köşede bir şey yapmadan oturmayı planlıyordu.

Diana bir türlü uyuyamıyordu. Bir süre  kumandada tuşlara bastıkça değişen manzara projeksiyonuyla oynadı. Tuşlara bastıkça karşısındaki beyaz duvarda ağaçlar beliriyor, basmaya devam ettikçe ise başkent manzarası, okyanus manzarası gibi bir sürü farklı görüntüyle karşılaşıyordu. Nihayet bundan da sıkıldığında uyumaya çalışarak gözlerini kapadı. Birkaç dakika sonra ise uyuyamayacağını kabullenerek odasından çıktı, ana salona ilk girdiğinde gördüğü merdivene doğru yürümeye başladı. Nereye çıktığını merak etmişti. Merdivenin sonunda gördüğü kapıyı ittiğinde ise kendini çatıda buldu. Buradan tüm kent görünüyordu. Gecenin geç saatinde bile Başkent ışıl ışıldı. Diana hayran olmaktan kendini alamamıştı. Daha iyi görebilmek için çatının kenarına doğru yürümeye başladı.

"Aşağıda bir güç alanı var. Atlamayı düşünüyorsan bir işe yaramaz, seni çatıya geri fırlatıyor."

Diana, duyduğu sesle irkildi. Sesin geldiği yöne baktığında ise Kent Meydanı'nda göz göze geldiği çocuğu gördü. Çocuk, ayaklarını aşağıya sarkıtarak çatının bitimine oturmuştu. Diana çocuğa bakıp gözlerini kıstı.

"Denedin de konuşuyorsun galiba."

Çocuk bunun üzerine Diana'ya başını eğerek gülümsedi. "Yani... Burada ölmeme izin vermeyeceklerine oldukça emindim. Daha çok nasıl bir yol bulduklarını görmek istedim."
Çocuk sözlerini bitirdikten sonra Diana'ya yanına gelmesi için işaret etti. Diana kısa bir süre bunun ne kadar iyi bir fikir olduğunu sorgulasa da pes ederek o da çatı kenarında yerini aldı.

"Adın ne? Kent Meydanı'nda görmüştüm seni."

"Diana. Sen?"

"Dante. Bu koşullar altında ne kadar inanırsın bilmiyorum ama memnun oldum."

Diana bunun üzerine hafifçe güldü. "Seninle daha önce tanışmadığımıza emin misin? Kent Meydanı'ndan beri gözüme oldukça tanıdık görünüyorsun."

Dante, bunun üzerine hatırlamaya çalışıyormuş gibi uzun süre ona baktı. Ardından aklına bir şey gelmiş gibi gözleri açıldı.

"Yaklaşık üç yıl önce amcamın işi için 3. Mıntıka'ya gelmiştik. Baharat dükkanındaydın."

Dante'nin bunları söylemesiyle Diana da hatırlamıştı. "Doğru söylüyorsun. Küçük bir paket almıştınız. Yanındaki adam oldukça telaşlı görünüyordu."

"Burada yeniden karşılaşmış olmamız ne kadar saçma."

...

...

"... ona başından beri benle notlaştığını söylediğimde altına sıçmıştı."
Dante kahkahalarla gülmeye devam ediyordu. Sonra ise aniden gülmesi kesildi. Diana'ya eliyle güneşi işaret etti. "Güneş doğuyor, eğitimlere gitmemiz gerek ve bütün geceyi burada geçirerek azıcık bile uyumadık."

Diana önce durumu fark etmesiyle şaşkınlıkla duraksadı. Daha sonra ise omuz silkti. "Daha iki günümüz var yarın çalışırız."

Dante, ona bakarak onaylamaz bi sekilde başını iki yana sallıyordu ama gülümsemesini bozmadı. "Bari birileri bizi aramaya başlamadan aşağı inelim."

69. Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin