İlkbahar yağmuru yine bastırmıştı.Tekerleklerimi bir ton para verip değiştirdiğim için yavaş yavaş ilerliyordum , siliceklerin gıcırtısı ve gecenin karanlığı ürkmeme sebep oluyordu. Etüte neden kalmıştım ki... İçim rahatlasın diye radyoyu açtım ve eşlik etmeye başladım fly me to the moon let me play among the stars... Yağmur şiddetini koruyor;olan öfkesiyle ön cama çarpıyordu. Sonunda uzun virajlı yol bitti ve evimin garajına yaklaştım.Yağmurda kalan Lidya'nın havlamaları duyuluyordu.Yağmur yağdığı zaman çıldırıyordu sanki.Arabayı garaja soktum ve siyah şemsiyemi alıp arka bahçeye çıktım.Lidya beni görünce hoplayıp zıplamaya başladı.Onu da alıp eve girdim kapıyı kapattım ve derin bir soluk aldım.
Yalnızlığımın 11.senesiydi bugün ve yine bir anma töreni yapmadım.Minik bir ışık girsin diye sarı spotları açtım.Yine her yer gereksiz derecede düzenliydi.Odama çıktım. Evimin yarısı cam ile kaplıydı ve ben buna bayılıyordum.Yağmur kokusu girsin diye boydan boya olan büyük camı açtım ve üstüme rahat bir şeyler geçirdim. Pofidik terliklerime aşıktım onlarsız n'apardım.Aşağı indim.Kendime bir salep yaptım ve üstüne o enfes kokusu için bir tutam tarçın attım.Yağmur,salep ve tarçın vazgeçilmez birliktelik,ben ve pofidik terliklerim gibi adeta...Salondaki L koltuğa kuruldum Lidya çoktan beyaz halıya kurulanmış uzanıyordu.Uyuduğunu hızlı hızlı göğüs kafesinin inip kalkmasından anlamıştım.
Orta sehpadan aile fotoğrafımızı aldım.Sağ tarafta babam büyükelçi olduğunu belli eden ciddi duruşu ve mürdüm rengi kravatı ile beyaz atlı prens,solda annem eski balerin,bakır rengi saçları omzundan hafif bir dalga ile krem rengi şifon elbisesine dökülmüş ve babama sevgi dolu gözler ile bakarken...Benim çektiğim en son fotoğrafları buydu ve benim de en çok sevdiğim.Artık sadece fotoğraflarla hatırlayabiliyordum onları.Sadece iyi anılarımızı hatırlıyordum,sadece mutlu olduğumuz günleri...
11 yıl önce bugün çiftlik evimizdeydik.Babamla birlikte bahçede Lidya'yı yıkıyorduk. Koca oğlan her yerini çamur yapmıştı, her yerimiz ıslanmıştı ama büyük bir zevk almıştık.Annem otoriter ses tonu ile terasta belirdi. "Hera geç kalacağız yukarı çıkıp toparlan artık ! "Yaz tatili bitmiş okul açılıyordu ve biz de Vancouver'a dönmeliydik.Arabaya bindik Lidya da benimle birlikte arkaya bindi.Babam bir şarkıyı doladı diline yavaş yavaş gidiyordu. Babam keyfi yerindeyse ayaklı radyo gibiydi onu dinlemek her zaman zevk vermişti bana. Bir anda çok büyük bir gürültü koptu.Lidya kıpırdanıp havlamaya başladı.Herkes güldü, yağmur yağacaktı ve gök gürültüsü herkese o alarmı vermişti.
Yağmur sanki bahçe hortumuyla çimleri sularcasına üstümüze boşalmaya başladı.Babam silicekleri çalıştırdı ama boşuna o kadar çok yağıyordu ki önümüzü görmek imkansızdı.İçten içe korktum ve endişelendim.Babam şarkı söylemeyi kesmişti, annem de bakımlı ve böğürtlenli krem sürdüğü zarif elleri ile babamın ellini tutuyordu.Babam arkaya dönüp:" Hera kemerini tak kızım!"dedi ve görüntü burada kesildi. Gerisini hatırlamıyorum gözlerimi açtığımda başımda siyah takım elbiseli, saçını sıkı bir topuz yapmış bir kadın gördüm. Bu da kimdi?!Daha önce tanışmış mıydık acaba? Hatırlayamıyorum...🌝Daha yolun başındayım ve tavsiyelere açığım.Bölüm için yorumlarınızı ve tavsiyelerinizi bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skeur
JugendliteraturHera, üniversiteli bir gençtir. Hayata tek başına tutunmaya çalışır. Hayatında pek fazla insan yoktur yeni insanlarla tanışmayı pek sevmez. Tâki otostop çektiği arabadaki gence kadar...Daha önce hiç görmediği içine kapanık fazla sakin bu genç kimdi...