✨️yorum yapin✨️
hayat bazen aptal bir şakadan ibaret olabiliyordu ya da sadece küçük bir yanlış anlaşılma. küçücük bir şeyin kendinden katbekat büyük sorunları olabiliyordu, insanı delirten sonuçları olabiliyordu.
taehyung kendini bir anda kontrolden çıkmış hissediyordu, vitesi bozulmuş bir araba ya da minik bir rüzgar nedeniyle ağacından ayrılmış bir yaprak gibi kontrolden çıkmıştı ve duramıyordu. yolun sonun ne olduğunu bilmeden savruluyordu ve bu bilinmezlik onu kasıp kavuruyordu.
tek istediği ruh eşiyle mutlu bir yaşamken şimdi küçük bir yanlış anlaşılmayla nerelere gelmişti. hiç adeti olmasa da arkadaşlarının dediği gibi kafa dağıtmak için şişelerce içiyordu, hoş jeongguk'la tanıştığından beri sınırlarını öylesine genişletmişti ki kendisini tanıyamadığını hissediyordu.
yüksek sesli müzik gittikçe kendisini rahatsız ederken çoktan yarısına geldiği bardağa baktı. aslında planları küçük bir barbekücüye gidip soju içmekken kendilerini seul'un bilinen barlarından birinde bulmuşlardı. arkadaşlarının ayarladığı locada oturuyordu, yoongi çoktan kalkmış piste kendisini atmıştı etrafındaki birkaç omegayla dans ediyordu namjoon'sa telefonuyla ilgileniyordu ki yüksek ihtimal eşiyle konuşuyordu. taehyung'sa tek tek boşalan bardakları izleyip sessizce oturuyordu biraz da başı ağrıyordu.
içmekten kızarmış yanakları kendisini sevimli gösterse de bayık bakışları son derece nefes kesici görünüyordu. jeongguk olsaydı bu halinden hoşlanır mıydı acaba? evet, taehyung'un son yarım saattir boş bardakları izleyerek düşündüğü şey buydu. içmeye başladığından beri kafasında dönüp duran şey jeongguk, jeongguk'un gülüşü, jeongguk'un kendisini öpüşü, jeongguk'un konuşma şekli ve daha çok jeongguk'du. kurtulamıyordu taehyung düşüncelerinden, oysa arkadaşlarının kendisini buraya getirme amacı kafasını dağıtmak değil miydi? neden bir türlü düşüncelerinden kurtulamıyordu?
derin bir nefes aldı ardından yarısı dolu bardağını kafasına dikti ve bardağın boşalmasına neden oldu. bardağı yeniden doldurmak üzere şişeye uzandığındaysa boşaldığını görmüş oflayarak ayaklanmıştı. yeni bir şişe daha istemek ve onu tek başına içmek istiyordu, içmek ve daha fazla içmek. normalde içmekten hoşlanan biri değildi arkadaş buluşmaları dışında da ağzına sürmezdi, içkiye dayanıklı da değildi ancak bugün kendine izin vermiş hayatında hiç olmadığı kadar çok içmişti.
kurdu da kendisine izin vermiş kendiyle baş başa bırakmıştı esmeri.
taehyung'un ayaklandığını gören namjoon anında elindeki telefonu bırakıp ayaklanan adamı kolundan tutup yerine geri oturtmuştu zira taehyung dengede dahi duramıyordu.
"daha fazla içme, yarın kafan sik gibi olacak." namjoon'un sözleri taehyung'a bir rüyadaymış hissi verirken boş boş bakıyordu. bakışları cidden bomboştu o an.
"uçmuşsun sen. gitme zamanı geldi, burada dur hesabı halledip geliyorum." dediğinde bir onaylama beklemedi zira taehyung'un söylediklerini anladığından dahi emin değildi. hızla bulundukları locadan ayrılıp kalabalığa karıştı.
taehyung yeniden boş bardakları izlemeye dalmıştı ki kurdu beliriverdi bir anda. eşinin yokluğunda oldukça yıpranmıştı. kurdunun da kendini belli etmesiyle jeongguk özlemi daha da belirginleşen taehyung acıyla iki büklüm oldu. yine oluyordu işte, jeongguk'un yokluğunda acı çekiyordu. biliyordu o da bu haldeydi ancak inadını bir türlü bırakamıyordu.
taehyung birkaç saniye acının azalmasını bekledi, en azından hareket edebileceği bir seviyeye düşmesini. hareket edebilecek duruma geldiği andaysa cebindeki telefonuna sarıldı, hiç tereddüt etmeden jeongguk'un ismini tıkladı. o an ne saatin geç olmuş olması ne de jeongguk'un kendisinden nefret etmesi umurundaydı. sesini duymalıydı.
telefon birkaç saniye çaldı, fazla bekletmemişti jeongguk kendisini. saat gece ikiye gelirken taehyung'un gerçek bir sorun olmasa kendisini aramayacağını biliyordu ve bu da endişelenmesine neden oldu. "alo, taehyung iyi misin?" bu endişesi sesine kadar yansımıştı.
"jeongguk?" dedi taehyung ağlamaklı bir sesle. kalbi ağrıyordu. jeongguk duyduğu sesle yutkundu, kendisininde canı acıyordu. "bir sorun mu var?" dedi sesini soğuk çıkartmaya çalışarak ancak sesi ağlamak üzere olduğunu belli eder cinsten titrekti.
"sesini özledim." dedi taehyung, gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile ve kendine engel olmaya dahi çalışmıyordu. taehyung'un sözlerini duyan jeongguk'sa ağlamamak adına alt dudağını ısırdı. "sarhoş musun sen?" dediğinde bunun ilk defa yaşandığını fark etti. taehyung sarhoş olmazdı, taehyung yanında iki bardaktan fazla içmezdi. farkındalık karanlık gibi üzerine çökerken derin bir nefes aldı.
"seni özledim." taehyung tam da bir sarhoşun yapacağı şekilde jeongguk'un sözlerini duymazdan gelmiş zihninden ne geçiyorsa söylemeye başlamıştı. "tek istediğim iyi olduğunu bilmekti yemin ederim ama sen o çocuğa sarıldın sonra, sonra bana birisi o şeyi verdi jeongguk." taehyung kelimeler birbirine girerken kendisini açıklamaya çalışıyordu. dili beyninden geçenleri söylemeye yetişmediğinden her şey birbirine giriyordu ve sonu büyük bir anlaşılmazlıktan ibaretti.
"yanında biri var mı?" diye sordu jeongguk tüm o taehyung'un kendini açıklama çabasını hiçe sayarak. eğer yalnızsa içinde bulunduğu sıcak yatağından ayrılıp taehyung'u evine götürecekti.
"namjoon ve yoongi vardı ama şimdi yoklar." taehyung masum bir çocuk gibi konuştuğunda nefesini sesli bir şekilde dışarı üfledi jeongguk ardından bir şey söylemeden telefonu kapattı. yüzüne kapanan telefonla ne olduğunu anlayamayan taehyung'un kaşları çatıldı. birkaç defa seslense de cevap alamamıştı bu da sinirlenmesine neden oldu ki yanında beliren namjoon'la az önce olanları unutmuş yanına gelen adama odaklanmıştı.
"jeongguk'u mu aradın sen? iki dakika yalnız kalmaya gelmiyorsun, cidden taehyung." namjoon başını onaylamaz gibi iki yana sallamış ardından kendisine bakan adamı kolundan tutarak ayaklandırmıştı. "yoongi kendine birini bulmuş, ikimiz kaldık yani. seni evine bırakacağım." diyerek kendini açıkladıktan sonra taehyung'un kolunu omzuna almış yürümeye başlamıştı.
"yüzüme telefonu kapattı biliyor musun? sanırım onu aradığım için sinirlendi ama sesini çok özlemiştim ne yapayım? bir de biraz acı çektim, sanırım vücudum yavaş yavaş ölüyor." taehyung'un konuşmasıyla birkaç saniye duraksadı namjoon. arkadaşının sözleri yutkunmasına neden oldu.
"ruh eşi yüzünden olan ölümler yüzyıllar öncesinde kaldı taehyung. insanlar değişti sadece acı çekeceksin yani. o da zamanla geçiyor."
"jeongguk bana geri dönecek mi sence?"
"bilmiyorum."
"peki beni seviyor mudur hâlâ?"
bu soruya cevap vermedi namjoon, susmayı tercih etti çünkü ne derse desin kesin değildi. derin bir nefes aldı. sonunda bardan çıkıp arabaya varmışlardı ve taehyung hâlâ soru sorup duruyordu.
"seni özledim dedim ama o beni özlediğini söylemedi, özlemiş midir?" taehyung yeniden gözlerinin dolduğunu hissederken bir yandan da uykuyla savaşıyordu. gözleri yavaş yavaş kapanıyordu ve her ne kadar buna engel olmaya çalışsada bir türlü durduramıyordu kendini.
"uyuyabilirsin, ben hallederim." namjoon kendisine dönerek uyumasını söylediğinde engel olmayı kesmiş gözlerini kapatmıştı.
uyurken düşündüğü tek şeyse jeongguk'u ne kadar özlediğiydi.
°
ah be taehyung cekecegin var jeongguk'dan
off boyle duygusal seyler yazinca da aciklama yazamiyorum...
eger sormak istediginiz bi sey varsa sorabilirsiniz ficin gidisati disinda cunku her sey yavas ilerleyecek ficte ili 6 bolum hazir bile hahahh
neyyysee oy vermeyi unutmayinn!!!
gorusurukkkk!!!!