twelve

321 27 50
                                    

serumdan çıkan damla sesi tüm odaya yayılıyordu, sessizlik içinde gittikçe sesli olmaya başlaması rahatsız sandalye üzerinde oturan jeongguk'u delirtmek üzereydi. karşısındaki yatakta jimin hareketsiz yatıyordu ve akıp giden zamanla orantılı endişesi de artıyordu.

nasıl olduğu hakkında tek bir fikri yoktu. iki alfa ruh eşi çıkmıştı ve lisede aldığı derslerde dahi bundan söz edilmemişti. tarih kitapları karıştırılsa belki bir benzeri daha bulunabilirdi ancak nedeni... kafası allak bullaktı.

birbirlerine olan minik bir temas ve saniyeler içinde ikisi de yerdeydi. zaman o an durmuştu işte, kalp atış sesi rahatsız edici bir melodiyle kulağına çalınırken etraftaki insanlar yanlarına gelmiş hızla ambulans aranmıştı.

ve saatlerdir ilaç kokularının yükseldiği bu odadaydı.

en son bir hastane odasındayken bastırıcı almasından ötürü bayılmıştı ve gözünü açtığında ağrılar içinde o yataktaydı. fakat en son hastane odasında birinin uyanmasını beklediğinde daha on bir yaşında annesinin başındaydı.

gözleri önünde beliriverdi görüntüsü: anlık bir sinir kriziyle kısacık kestiği saçları beyaz yastık üzerinde dağılmış, kollarında ne işe yaradığını bilmediği iğneler, solgun teni mümkünü varmış gibi daha da solmuştu; kısa kirpikleri solgun teni üzerinde gölge oluşturmuşken bir, bir ölüden farksızdı ve jeongguk on bir yaşında bir yetişkinden farksız sessizce annesinin uyanmasını bekliyordu. yine rahatsız edici sandalye üzerindeydi, yine gözlerini sancılar içinde uyuyan bedenden çekemiyordu ve yine kalbi korkuyla çarpıyordu.

çoktan kabullenmişti korkunun onu tek bir anında dahi terk etmeyeceğini. en mutlu anlarında dahi kabus gibi çökecekti üzerine ki yapıyordu da.

derin bir nefes aldı, ilaç kokusu ciğerlerini yakıyordu; hastanelerden, doktorlardan ve en çok da burada bulunmaktan nefret ediyordu. ağlamaktan şişerek ağrıyan gözlerini kırpıştırdı, dakikalardır sessizce oturmasından dolayı susuzluk baş göstermiş dudakları birbirine kenetlenmişti ancak kalkıp su içecek hali bile yoktu.

damla sesi.

hayatı tepetaklak oluyordu. daha yeni, yeni bir sayfa açabilmişken o sayfanın öncekinden de kirli olduğunu yeni fark edebilmişti. tüm bu yaşananlar bir kabustan farksızdı ve jeongguk uyanmak istiyordu. nefret ettiği ter içinde olsa da uyanmak istiyordu, en çok da taehyung'un kolları arasında. nefret ettiği ne varsa istiyordu ve bu çelişki delirmesine neden olacaktı.

uyumaktan nefret ediyordu ancak uyumak istiyordu.

geçmişten nefret ediyordu ancak geçmişe dönmek istiyordu.

ve en çok da ondan nefret ediyordu ancak onu istiyordu, hem de delicesine.

yutkundu, susuzluk baş edemeyeceği kadar yoğunlaştığındaysa ayaklandı istemeye istemeye. en son yarım saat önce odaya bir hemşire gelip serumu kontrol etmişti ve ondan beri dış hayatla iletişimi sıfırdı. neler oluyordu, neler olmuştu hiçbir fikri yoktu ama merak da etmiyordu yalnızca her şeyin bir an önce düzelmesini istiyordu.

kapıdan çıkmadan önce hâlâ sessiz bir şekilde uyuyan jimin'e baktı ardından uyanmayacağına kanaat getirip koridora adımladı, kapıyı yavaşça kapattı. koridora adımını attığı an üç çift gözle karşılaştı. arkadaşları gelmişti.

young & dumbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin