jeongguk burnuna dolan yoğun kahve kokusuna karışan sigara dumanıyla beş dakikadır olduğu gibi yeniden rahatsızca kıpırdandı. kalabalık, liseli oldukları belli olan arkadaş grubunun son derece sesli ve küfürlerin havada uçuştuğu masanın konuşmaları kulaklarını dolduruyor iç çekmesine neden oluyordu. lisede böyle bir arkadaş grubuna sahip olmak isterdi. her ne kadar şimdilerde iyi arkadaşları olsada lisedeki arkadaş gruplarının bambaşka olduğunun bilincindeydi ve keşke demeden edemiyordu.
yaslandığı bar tezgahta gözleri kalabalık gruba dalmışken isminin seslenilmesiyle olduğu yerde irkildi. barista kadın elindeki orta boy kahveyi jeongguk'un yaslandığı bar tezgaha bırakmış ardından işinin başına dönmüştü. beyaz tenli önüne bırakılan kahveyi aldıktan sonra boğucu havaya sahip kafeden nihayet çıkabilmişti. sigara kokusundan hazzetmiyordu, her ne kadar kullanıyor olsada.
elindeki kahveyi vermek üzere sahibini aramak için cebinden telefonunu çıkartmış ardından jimin'in numarasını tuşlamıştı. mesajlaşırken jimin'in onu asla affetmeyeceğini ve bir daha yüzüne bakmayacağını düşünüyordu. yalan yok ikisi de ağır konuşmuştu, bu nedenle jeongguk yaptığı arkadaş kalma teklifinin kesinkes red yiyeceğini düşünmüştü ama jimin onu şaşırtmış kahveyi öne sürerek adım atmıştı, jeongguk'a da buna uymak kalıyordu.
"neredesin?" ikinci çalışta açılan telefonla direkt konuya giren jeongguk'la kıkırdadı alfa. sesi son derece keyifli geliyordu. "konservatuvar fakültesinin oradayım, uzaksan ortak alanda buluşalım." ortak alandan kastı her fakülteye aynı mesafede kalan psikoloji bölümüydü. jeongguk şu an jimin'in olduğu yerin tam tersi yönünde kalan tarafta olduğunu göz önüne aldığında onaylayarak kapattı telefonu. tabii gözden kaçırdığı şey dersi olduğundan psikoloji fakültesine doğru gelen taehyung.
yirmi beş dakikalık bir yürüyüş sonrası kendi fakültesi olduğundan fazlaca aşina olduğu bahçeyle gözlerini çevrede gezdirdi. jimin pek ortalıkta görünmüyordu bu nedenle boş gördüğü banklardan birine oturdu ve sarışın alfanın gelmesini beklemeye koyuldu. üzerine giydiği kot ceketi sıcakladığından dolayı çıkartıp yanında kalan boş yere bırakmış, tek omuzuna astığı siyah, üzerine kendi işlediği beyaz yıldızlar olan çantayı da üzerine koymuştu.
üzerindeki ceketi çıkarttığından giydiği beyaz askılı nedeniyle kol kasları açığa çıkmış, yanından geçenlerin kendisini süzmesine neden olmuştu. bu biraz gerilmesine neden olsada görmezden gelmeyi tercih etmiş, titreşen telefonuyla gelen mesajlarını kontrol etmeye koyulmuştu. ta ki üzerinde bir gölge hissedene kadar.
"kahvem nerede?" duyduğu bir alfaya oranla ince sesle gözlerini telefonundan çekmiş ardından dibine giren sarışın alfaya çıkartmıştı. yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. onu bu kadar keyiflendiren neydi bilmiyordu ancak jimin'in mutlu olması onu da mutlu etmişti.
"sana da selam." diyerek hafif tepkili sesiyle elindeki kahveyi uzatmış hızla elinden alınmasıyla da göz devirmişti. "selam. hemen de kızıyorsun." kahveden büyükçe bir yudum alırken konuşan jimin'le omuz silkmiş ardından bankın boş kalan kısmını işaret etmişti oturması için. alfa onun işaretini aldığında derin bir nefes alarak dediğini yaptı. şimdi ciddi bir şekilde konuşmaları gerekiyordu.
sakince.
"en sevdiğim kahveyi almışsın, nasıl denk getirdin?" jimin hayretle sorduğunda dudakları büzüldü şımarıkça. "jeon jeongguk güçleri canım, sır." dediğinde yanından koca bir kahkaha duydu. jimin olduğu yerde sallanarak gülüyor bir yandan da dalga geçiyordu. araları iyi gibiydi ve bunun bozulmasını istemiyordu jeongguk.
jimin'e karşı arkadaşına duyduğu sevgi dışında bir şey hissetmiyordu ki hissedemezdi de. jimin iyi biriydi, tamam biraz yavşak olabilirdi ama iyiydi işte ve onu kaybetmek istemezdi jeongguk. hele de kendi hatası yüzünden. insanları bilerek ya da bilmeyerek kırmaktan hoşlanmıyordu ve jimin'i fazlaca kırdığının farkındaydı. aralarında ne olursa olsun kırılamayacak bir duvar olacağının farkındaydı, o duvarın her ne yaparsa yapsın orada olacağını biliyordu.