1:eins

2K 113 51
                                    

İyi okumalar.

.
.
.
.

Ben yeraltı dünyasının en çok tanınan insanı Kim Taehyung. Alkışa gerek yok lütfen asıl alkışalar size gelmeli çünkü bu hikayeyi okuyabilmek yürek ister.

Evet nereden başlamalı ki? Ha evet size nasıl mafyalığa nasıl başladığımı anlatayım.

10-12 yaşlarında falandım. Normal bir şekilde, normal çocuklar gibi hayatımı yaşıyordum. Ama bir gün bütün bu normalliğim bozuldu.

Bir hafta sonu annem ve babamla güzel bir günün ardından eve dönüyorduk. Bir ara yola girdiğimizde bir anda önümüz kesildi, siyah takım elbiseli ellerinde silahları ile iri yarı adamlar yolumuzu kesen siyah aracın içinden çıktılar. Babam arabada kalmamızı söyleyip çıktı ve adamlarla bir şeyler konuşmaya başladılar. Bir anda babamı vurdular. Annem arabadan çıkıp babamın yanına gitti ve onu da vurdular.

Bütün bu olanları çocuk aklımla kavramaya çalışırken o iri yarı adamlardan biri gelip beni arabadan çıkardı ve kucağına alarak arabaya bindirdi. Şoktan çıkamadığım için ne konuşuyordum ne de tepki veriyordum.

Arabanın içinde yaşlı bir adam daha vardı. Bana doğru eğilip çenemi tutarak ona bakmamı sağladı. Korkuyordum. Bir sürü silahlı adamın karşısında küçük bir çocuktum.

"Baban borçlarını ödeyemedi ve sonucu bu oldu. Onun borçlarını sen benim için çalışarak, ben ölünce benim yerime geçerek ödeyeceksin. Anladın mı çocuk?"

Babamın borçları mı vardı bu adama? Ama neden ki?

Yapacak bir şeyim yoktu. Bu ufak bedenimle bu adaklara karşı koyabilecek gücüm yoktu. Dediklerini reddetme gibi bir şansım olduğunu da biliyordum. Başımı sallayarak kabul ettim.

Biz konuşurken araba çoktan onların evine varmıştı. Liderleri inince biri beni kolumdan tutarak indirdi ve liderinin yanına itti. Onunla beraber eve giden bu upuzun yolda yürüyordum.

"Yarından itibaren eğitimine başlayacağız. Bir gün yerime geçip bu makamı yükseltecek ve buralara nam salan korkulan bir adam olacaksın."

İşte bu şekilde başladı ve dediği gibi de oldu. Tabii bir süre sonra geçmişimi unuttum ve onlardan biri oldum. İstediğimden değil mecbur bırakıldığım için elimden geldiğinin daha fazlasını yaptım. Düşünsenize küçücük yaşımdan itibaren eğitilmiştim ne kadar karşı koyabilirdim? Ciddi manada cıvkımı çıkardılar ama ben hep daha fazlası için çalıştım. Emeklerimin karşılığını da aldım.

Masamda oturup içki bardağından bir yudum aldım ve karşımda oturan adama baktım.

"Kalan borcun kaç?"

"700.000 WON efendim."

"Eh az kalmış. 2 gün daha veriyorum hadi sana. Bu iyiliğimi unutma ha!"

Gülüp bardağı bıraktım ve kalkarak adamın yanına gittim. Ellerimi omuzlarına koyarak eğildim ve kulağına yaklaştım.

"Sakın bana bir oyun oynama."

Adamı bırakıp yavru ceylanlar gibi kaçışını izledim.

Zevk almıyor değildim açıkçası. Yerime geri oturduğumda adamlarımdan biri içeri nefes nefese girdi.

"Kaç kere diyeceğim şu kapıyı çalın diye? Ne var?"

"Efendim limandaki teslimatta bir sorun oluştu. Çatışma çıkmış."

"Ne!? Çabuk hazırlanın gidelim."

Kalkıp odadan çıktım ve koşarak arabaya ilerledim. Arabaya binmemle hemen harekete geçtik ve yola koyulduk.

Ne demek çatışma çıktı ya!? Benim mekanımda kim cüret edebilir buna!?

Bir süre sonra geldiğimizde adamlarımın yanına giderek onlara neler olduğunu sordum.

Anlaşılan yükleme yapılırken saldırmışlardı.

Çatışma devam ederken karşı tarafın yüzlerini ayırt etmeye çalışıyordum fakat nafile. Hepsi maske takmıştı.

Biri yanıma gelip kolumu tuttu.

"Efendim geri çekiliyorlar."

Buna izin veremezdim. Bana bu şekilde tuzak kuranlar cezasız kalmayacaktı.

"Saldırıya geçin. Üzerlerine gidin, kaçmalarına izin vermeyin."

Ondan önce atılıp silahımı kaldırarak adamları vurmaya başladım.

İşte o an arkamdan gelen bir kurşun beni omzumdan yaralamıştı. Duvara yaslanıp elimi omzuma götürdüm ve elime bulaşan kana baktım.

"Sikerim böyle işi!"

Ben duvara yaslanmışken başımın üzerinde hissettiğim silah namlusuyla yutkundum. Kanım donmuştu resmen. Başımı yavaşça kaldırıp bana silah dayayan kişiye baktım. O da maskeliydi fakat bu gözleri nerede olsam tanırdım.

Jeon Jungkook. Evet kendisi ile ezelden beri düşmandık. Neden mi çünkü beni çekemiyordu. Yani başka açıklaması olamaz.

Tamam kabul. İlk ben başlamıştım ama en ufak bir şakayı bile kaldıramayan oydu tamam mı!?

"Jungkook sen olduğunu biliyorum. İndir maskeni."

Küfür edip sinirle maskesini indirdi.

"Nerden anladın lan?"

"Eh bana aşkla bakan bu gözleri nasıl tanımam."

Bu sözüme sinirlenip eğildi ve silahımı alarak kenara attı. Kendi silahını da karnıma bastırarak bana yaklaştı.

"Salak herif hâlâ dalga geçiyorsun. Farkında değil misin durumunun?"

Güldüm ve başımı duvara yaslayarak kaşlarımı kaldırdım.

"Asıl sen durumunun farkında değilsin bence?"

Etrafımızı saran adamlarıma bakıp gözlerimle işaret ettim.

"Canın yanmadan git Jeon. Yoksa geç olacak."

Etrafına bakıp kapana kıstırıldığını anlayınca kalkıp silahını beline koydu ve bana baktı.

"Tekrar karşılaşacağız Kim."

"Bekliyorum Jeon."

O yürüyerek uzaklaşırken gülüp iyice kan içinde kalan omzuma baktım.

"Çabuk hastaneye gidelim."

TodesspritzeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin