6 Sene Önce.
O gün açılışımız vardı.
Notre Dam'ın Kamburu.
Baş rolüydüm, La Esmeralda'yı oynuyordum. Bu rol benim için her şey demekti. Yıllarca bunun için çabalamıştım. Benim için 16 yaş demek Esmeralda demekti. Esmeralda'ydı, 16 yaşım.
Gösteri muazzam geçmişti. Dedem'in gözlerinde ki gururu görmüştüm, sevinci ve mutluluğu görmüştüm.
Ailem'i küçük yaşta kaybetmiştim ve şimdi dedem vardı. Bana hayatı vermişti, hayata döndürmüştü çocuk ruhumu. Biliyordum, onu kaybedersem çocuk ruhumu da kaybederdim. Beni mutlu eden tek kişiydi o.
Gösteri çıkışı sımsıkı sarıldı bana. Anlımdan öptü "aferin güzel kızım" dedi ve arabaya yürümeye başladık. Hayatımın en güzel günü olduğunu düşünüyordum. Canlıydım, canlı hissediyordum.
Dedeme gülümseyerek baktım ve zamanın ne kadar yavaş olduğunu farkına vardım. Bir sesle yavaşladı dünyam ardından bir acıyla büküldü belim. Gülümseyen yüzüm hızlıca buruştu, gözlerimi dedemin kahverengi gözlerinden çekmedim.
"Dede- Nefes alamıyorum" diye mırıldandım.
Dedem yanıma çöktü beni koltuk altımdan yakaladı. Ağlıyordum. Göz yaşlarım bütün bedenimi sarıyordu, canım çok yanıyordu. Başımı yolun diğer ucuna çevirdim. Bana bakan acımasız gözlerle karşılaştım ve dedem... Bir kaç silah sesi ile onu da kaybettim. Beni tutan elleri gevşedi ve yere düştüm bir kaç saniye sonra onun bedeninin de yere serildiğini gördüm. 3 Mermi, onu benden almak için yeterli olmuştu, 3 kör mermi.
Göz kapaklarım ağırlaşmıştı yalnızca bizi vuran maskeli adamı görüyordum.
"Ölmek istemiyorum" diye bir nida koptu dudaklarımdan.
Yalnızca izledi.
"Lütfen ölmek istemiyorum."
Gözünü bile kırpadı arkasını döndü ve ilerledi.
Bacaklarım tamamen uyuştuğunda gözlerim kapandı bunun son olduğunu anladım. Gitme vaktiydi, uyuma vakti.
Üzerimde ki kostüm kan içindeydi. Bittiğini o anda anladım. Son oyunumdu, özgürce ağladım ve uykuya daldım.
Uyandığım da, dedemin öldüğünü söyledir. Tek ailemin öldüğünü.
Ayağa kalkmam istendi, yere düştüm. Kurşun omurgamın aşağısına denk gelmişti, kısmi felç geçirdiğim söylendi.
Bir daha bale yapamadım.
Yurda gönderildim, 2 senem orada geçti.
Ve gelecek daha kötüye hazırlamıştı beni, insanlığın yarısı yok olmuştu, ve ben yaşıyordum. Binlerce defa yok olmayı diledim ama mor uzaylı beni seçmemişti. Seçme şansım yoktu.
2 Sene'nin ardından yurttan gönderildim. Dedem yaşarken zengin bir adamdı, Rus Mafyası. Anlamamazlıktan gelirdim. Ölümü oldu öldürdüğü hayatlar. Bir zamanlar bana hayat veren adam kanlı bir miras yıkmıştı üzerime. Kanlı bir miras bırakmıştı tekerlekli sandalyeme. Onun küçük sarayıydı yaşadığımız beyaz villa ve prensesçilik oynamaktan yorgundu bacaklarım. Bana yardım etmeyi denediler bir çok kez ama asla ayağa kalkamadım.
Geçen sene doktor kontrolünde felcimin geride kaldığı ama beynimde travmaya bağlı hasar olduğunu söylediler.
Yaşamaya devam ettim.
Acıyla.
Çocuk ruhumun katili olan adamın ise gözlerini asla unutamadım. Kabuslarım unutmama izin vermedi. Kurşun izimi ve ameliyat izlerimi bir kaç dövmeyle kapatmayı denedim. Unutmayı denedim acıyı ama o gözleri asla unutmadım. Bana nasıl baktıklarını asla unutamadım.
![](https://img.wattpad.com/cover/360924513-288-k831323.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ | Bucky Barnes
Fanfiction"Söz veriyordu, insanlığı ve insanlığım için. İnanmak istiyordu sözlerine, inanmak istiyordu onun hala bir insanlığı olduğuna inanan tarafım. Biliyordu içten içe acımasızlık değildi ona ördüğüm duvarlarım. Güvenmeyi unutmuş bir çocuğun nidasıydı." •...