2: "Gitmiyorum."

103 10 26
                                    

6 Sene Sonra.

Bar, akşamüstü olduğu için oldukça boştu, bir kaç kişiydik ve bu beni sevindiriyordu. Tekerlekli sandalyemi barmen masasının yanına çekerek biraz votka rica ettim.

Barmen "İçkiniz, Bayan Alexandrov." Diyerek bana uzattı. Barmenle tanıştık sayılırdı, sık sık buraya geliyordum. İsmimi ve makamımı biliyordu. Gülümseyerek teşekkür ettim, o ise bana içkimi uzattığı gibi çöpleri alarak dışarıya çıktı.

İçkimi yudumlarken etrafımda ki masalara bakındım, benim ve barmenin dışında iki adam vardı. Adamlardan birisi az ilerde içkisini içiyordu. Viski olmalıydı içtiği ama bana kalırsa onda kesinlikle tekilalık bir karakter vardı. Kısa saçları ve kirli sakalıyla, Tanrı'ya benziyordu. Bir diğer adam ise onun iki masa arkasında kalıyordu, kumral biriydi otuzlarında olduğunu tahmin ediyordum. Ben ona bakarken o ayaklandı ve bana doğru yürümeye başladı gözlerimi utançala önümde ki bardağa verdim.

Hızlı adımlarla yaklaştı ve yanımda ki sandalyeye oturdu. Yanında oldukça kısa kalıyordum. Bar sandalyeleri benim tekerlekli sandalyemden elbette ki daha uzundu. Sandalyeden indi ve "izninizle" diyerek beni kucağına alıp yanında kalan sandalyeye oturttu.

Soğuk elleriyle yutkundum.

"İsminizi öğrenebilir miyim?" Dedi nazikçe.

Gülümseyerek "Arina" dedim. "Ne hoş, Rus musun?"diyerek mırıldandığında başımı salladım. "Anne tarafım, Rus." Gözlerini benden ayırmadan gülümsedi. Kısa bir sessizliğin ardından kabalık etmek istemediğim için "sizin adınız neydi?" diyerek sordum.

"Jake" dedi, sırıtarak.

Bir döngüye girmişçesine tekrardan gülümsedim.

"Votka demek, senin gibi tatlı bir kız için ağır değil mi?"

Tatlı kız?

"Daha çok bir hobi, votka içmek. Eminim sende yatmadan önce sütünü içiyorsundur?" Dediğimde sert çıkışımla güldü. İnatçıydı derin bir nefes aldı ve başka bir soru sordu.

"Votka içmek dışında eminim ki başka bir hobin vardır. Haksız mıyım?" Diye sorduğunda kafasından neler geçtiğini anlamıştım ama gülümseyerek istifimi bozmamayı denedim.

"Eskiden bale yapardım" dedim, hala gülümseyen yüzümle.

Kaşlarını kaldırdı ve şaşkınlıkla konuştu. "Seni izlemeyi isterdim, balerin kız."

Güldüm. "Artık yapmıyorum malum bacaklarım..."

Başını bana yaklaştırarak "Bu detay, işimi daha fazla kolaylaştırıyor." dediğinde elini eteğimin biraz aşağısına koydu. Soğuk eli bacağımdayken bulunduğum sandalyeden geri çekilmeye çalıştım fakat hareket edemediğim için bu pek mümkün değildi.

Tam küfür etmeye başlayacaktım ki metal bir kolun, bacağımı sıkan eli tutarak ters çevirdiğini gördüm. Adamın üzerine atladığı gibi bir kaç yumruk savurarak yere serdi.

"Ona bir daha dokunursan seni öldürürüm."

Adam zorla ayağa kalktı ve koşarak uzaklaştı.

Ben anın şaşkınlığıyla ne yapacağımı bilemezken hala beni savunanın kim olduğunu anlayamamıştım ta ki mavi gözleri gözlerime değene kadar.

Sandalyeden kalkmaya çalıştım ama başarısız oldum, sandalye ile birlikte yere attım kendimi. Kapıya sürünmeyi denedim. Kaçmaya çalıştığımı gördüğünde yanıma yavaş adımlarla yaklaştı.

"Korkma, sana zarar vermeyeceğim."

Nefes alışverişlerim o bana yaklaştıkça artıyordu. Deli gibi korkuyordum, kafayı yemem an meselesiydi. "Yaklaşma" dedim cılız sesimle. Yaklaşırsa da elimden pek bir şey gelmezdi, gerçi!

ZEMHERİ | Bucky Barnes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin