0.1

9 0 0
                                    

Yanlışımı yalnız mı yaşıyordum yoksa yalnız yanlış yaşamak üzerine mi lanetlenmiştim. Hayatımın son birkaç senesini bu düşünce ile savaşarak geçirmiştim.

O kör katil gecenin lanetli olduğuna inanmış, kendimi de o geceyle lanetlenmiş olarak varsayıyordum. Ruhumu sevdiği tüm ailesini bir gecede darmadağın halde bulmuş küçük bir kız çocuğu olarak bırakmıştım. O günden sonra ne ben ne de ağabeyim kendimizi tam anlamıyla toparlayamamıştık.

Küçücük bedenlerimizle camdan görüşümüzü engelleyen yoğun kar yağışını soğuktan titreyerek dışarıda tehlike var mı diye gözetlerken ağabeyimle birbirimize söz vermiştik. Sonucunda ne olursa olsun, kanımızın son damlasına kadar bile olsa savaşıp o lanet gecenin faillerini bulacaktık.


***


Başlama tarihinizi buraya not bırakabilirsiniz.  ^_^ 

***


Kampüs turnikesinden geçebilmek için gerekli olan öğrenci kartımı aramak için çantamın içerisindeki tüm eşyaları çıkartmak zorunda kalmıştım. Yağmur yağıyor ve ben çantamda lanet olası bir kartı arıyordum.

"Siktir ya, nerede bu kart! İlla bu zamanda mı kaybolman gerekliydi!" bir yandan birbirine dolaşmış bilgisayar kablolarını olduğu gibi yerinden kaldırırken bir yandan da kendi kendime söyleniyordum.

"Kartını mı arıyorsun?" cılız sesli kız sesiyle kafamı kaldırdım. Kaküllerim, gözlerimin önünü kapatıyordu; saçlarımı biraz sallayıp onu görmeye çalıştım. Seçmeli aldığım bir derste gördüğümü hatırlıyordum.

"Evet." dedim kesin bir sesle. Yüzünü buruşturduğunu ve güvenliğe doğru ilerlediğini gördüm.

"Ağabey, arkadaşımız bizim sınıfımızda ben tanıyorum onu, birlikte Profesör Sezen hocanın dersini alıyoruz. Ders için önemli bir gün bugün, bir defalığına alsan olmaz mı? Ya da online öğrenci belgesini gösterse?" Kısa boyu ile uzun ama sıska güvenlik görevlisine bir şeyler anlatmaya çalışırken yanlarında ben de onları izliyordum. Güvenlik uzaktan yere eğilmiş elimde çantayla duruşuma baktı.

"Hangi bölümdünüz siz?" dedi. Kısa boylu kız hemen cevaba atıldı. "Hukuk. Hukuk okuyoruz." dedi.

"Hukuk Fakültesi'nde son sınıf öğrencisiyiz." dedi. Güvenlik bana çevirdi gözlerini. Tepeden aşağıya gözleriyle süzdü, inceledi. Gözleri önce evden derse geç kalmamak için alelacele çıkarken düzeltmeye zaman bulamadığım kısa küt kesilmiş siyah saçlarımda gezindi, sonra ağabeyimden kalma bana birkaç beden büyük gelen erkek oduncu gömleğiyle birlikte giydiğim siyah yırtık kotuma baktı ve en son gözleri çantamdan çıkartıp yere koyduğum tütünlerde kaldı.

"Yok alamam. Öğrenci kimliği olmayan kimseyi içeriye alamam. Ali sen ilgilen gerisiyle." dedi ve kulübeye doğru ilerledi.

İnsanların dış görünüşüyle yargılandığı, kötü veya aykırı giyime sahip insanların iyi bir statüye veya hayata sahip olamayacağını düşünülen bir dünyada yaşadığımızı hatırlatan bir an.

Hafif çiselemeye başlayan yağmurda eşyalarımı olduğu gibi çantama sıkıştırıp buradan bir an önce ayrılmak istedim. Yıllarımın geçtiği kampüse dış görünüşüm yüzünden alınmadığımı görmek ne kadar düşünmek istemesem de incitti. Kaldırımın üzerinde doğrulup otobüs durağına doğru adımlamaya başladım. Ortak dersi paylaştığım, bana yardımcı olmaya çalışan kıza doğru döndüm.

"Bir işe yaramadı. Sağ ol yine de."

İndiğim otobüs durağından eve doğru yürürken çiseleyen yağmur birden sağanağa dönüştü ve birden sırılsıklam ıslanmış bir halde eve attım kendimi. Ağabeyim salonda uzanmış film izliyordu.

Ruhumun KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin