"Filmini böldüm." Soobin oturma odasında otururken kendi kendine mırıldandı. Onu duyuyordum. Aslında bir nevi benim duymamı isteyerek böyle konuşuyordu.
Omuz silktim. "Bölmedin. Birlikte izliyoruz işte."
İkimizde ayrı koltuklarda oturuyor ve televizyondan açtığım filmi izliyorduk. O gelmeden önce sanki film izliyormuş gibi yapmak için rastgele bir tanesini açmış ve sarmıştım. O geldiğinde ise oturma odasına geçmiş ve şimdiye kadar da hiçbir şey konuşmamıştık.
Soobin'in kafasını bana çevirdiğini hissettim ama bakmadım. Beni izlemeye başladı. Bana şu an sinir olduğunu hissedebiliyordum. Aramız onun için düzelmişti. İki hafta geçmişti belki ama hala içimde çözemediğim şeyler vardı. Bu yüzden henüz kendimi tekrardan bir ilişki içindeymiş gibi hissetmiyordum.
"Seni izlemeyi özlemişim." Birden gelen itirafı karşısında bakışlarım ona döndü. Gülümsedi. "Seni özlemişim Yeonjun." Yerinden kalktı. Yanıma doğru adımlarken kalbim hızlandı. Soobin hâlâ beni heyecanlandırıyordu.
Yanımda oturdu. "Seni hiç bu kadar üzmemiştim. Biliyorum. Kalbini çok kırdım." Her şeyin farkında, o'da biliyor. "Hâla çözemiyoruz. Hâla aynıyız." Sesi üzgün çıkıyordu. İçim gidiyordu ama bir şey de yapamıyordum.
"Öpemiyorum, dokunamıyorum, eskisi gibi yaklaşımıyorum sana Yeonjun. Oysaki tam tersini istiyordum. Daha çok öpeyim daha çok seveyim seni." Ellerimi tuttu. Tırnaklarıma baktı. "Boyayayım mı tırnaklarını?"
Usulca kafamı salladım. "Boya." Bana izin alır gibi baktıktan sonra ellerimin üzerini öptü. "Hangi renge boyamamı istiyorsun?"
"Kırmızı."
"Kırmızıya boyayacağım."
Kafam önüme düştü. Daha fazla konuşsun, daha fazla kendisini açıklasın, bir yerde beni sözleriyle tatmin etsin istiyordum. Soobin'de bunun için uğraşıyordu ama neden bir türlü eskisi gibi olamıyorduk? Neden öyle hissedemiyordum?
"Yeonjun."
"Hmm?" Gözgöze geldik.
"İleri gittim. Yapmamam gereken şeyleri yaptım. Senin boşluğunu doldurmaya çalıştım. Sensiz mutlu olduğumu düşün diye başkalarına gittim. Başıma bin türlü bela aldım. Şimdi kurtulamıyorum bile." Son cümlesini gülerek ama hafif sinirli bir şekilde söyledi. Kaşlarımı çattım. "Neyden kurtulamıyorsun?"
"Beomgyu'dan. Bırakmıyor peşimi."
"Ah, Beomgyu-"
"Ona aşık olduğumu sanmış. Onunla takıldığımı fark edemiyor bile. Hislerim bile yoktu tek amacım seni kıskandırmaktı ama bela oldu başıma."
"Aşık olmuş işte sana." dedim sırıtarak. Soobin gözlerini kısıp şüpheyle bana bakmaya başladı.
"İstemiyorum aşık olmasını. Niye hoşuna gidiyor bu senin?"
Omuz silktim. "Hoşuma gitmiyor sadece komik ama aşık olmuş işte."
Elimi bıraktı. Parmakları tişörtümün üzerinden belime kaydı. "Sadece sen aşık ol bana. Sadece sen sev beni. Çünkü ben sadece seni seviyorum. Ben sadece biriciğime aşığım." Belimi tamamen kavrayıp tek eliyle beni kucağına çekti. Bacaklarının üzerine çıktım. Hemen diğer elini de belime yerleştirdi.
"İki haftadır tek yaptığım özür dilemek. Bana zaten geri döneceğini bilseydim kimseyle kıskandırmaya çalışmazdım seni. Ama sen o kadar inatçıydın ki-" Ellerimi omuzlarına yerleştirip göğsümü göğsüne yasladım.
"İnatçı mıydım?"
"Hem de çok."
Alınlarımız birbirine değdi. Soobin'in elleri kalçalarıma indi ve beni iyice kucağına çekti, yerleştirdi. "Soğuk yapma bana." dedi nefesleri yüzüme çarpıp dudaklarım arasında kaybolurken.