" N-Ne demek istiyorsun? " diye kekeledi Isabella. Bu kadar tatlı bir çocuktan böyle saçma bir cümle çıkması onu şaşırtmıştı.
" Lütfen sende diğerleri gibi çekip gitme. Anlatmama izin... "
Tam o sırada yatakhaneye Chad girdi.
" Ondan uzak dur seni ucube! " diye tısladı dişlerinin arasından. Ardından Isabella'ya döndü.
" Sende çık git şurdan inek! " Isabella çok sinirlenmişti.
" Hayır! Neler olduğunu öğrenmek istiyorum. Neden ona ucube deyip durduğunuzu, neden garip davrandığını öğrenmek istiyorum. "
Onlar tartışırken Thomas mutfaktan bu yana sakladığı bıçağı arka cebinden çıkardı ve montunun kollarına gizledi.
" Vay vay vay. Küçük kızımız buraya fazla alışmış. Daha buraya geleli 2 saat olmadı. Ne çabuk baş kaldırmaya başladın? " Coopher' ın ağzı iyi laf yapardı. Bunun için öğretmenlerinden az dayak yememişti. Bu arada, Isabella' nın gözünden yaşlar akmaya başlamıştı.
" Kandan korkar mısın Isabella? " diye saçma bir soru sordu Thomas bir anda.
" N-neden? " dedi hıçkırıklar arasında.
" Yoksa intihar mı edeceksin? " dedi alayla Jack.
" Bu küçük ucubeden herşey beklenir. " diye ekledi Chad.
" Sadece cevap ver! " dedi Thomas. Bu ses tonu ona bile yabancı gelmişti. Isabella'yı korkutmaya başlamıştı.
" Pek sayılmaz. " dedi Isabella. " Hemşire olmayı düşünüyorum. "
" Öyleyse burda kalsan iyi olur. " dedi gözlerini önündeki 3 kurbanından ayırmadan.
" Eee! Yeter be! " Diye haykırdı Chad. Isabella'yı kolundan tutup kendi yatakhanesine götürdü. Coopher ve Jack kapıyı sürgülediler. Odada 2 rakip kalmıştı. Isabella' nın çığlıkları koridoru dolduruyordu. Ama Thomas soğukkanlılığını bozmadı.
" Sizi pislikler. " dedi sessizce Thomas. Coopher ve Jack bu kadar soğukkanlı olmasına şaşırmışlardı.
" Şimdi sıra sende. " dedi Jack ona yaklaşırken. Coopher izleyecek gibi duruyordu.
" Birer birer gelirseniz neden olmasın? " tam o anda Jack yumruğunu Thomas'ın karnına geçirdi.
Thomas yere yığılırken afalladı. Jack onun üzerine atladı ve yüzünü yumruklamaya başladı. Sağdan gelen 4. yumruğu Thomas engelledi ve diğer elinin boşta kaldığı o 2 saniyede bıçağı kalbinin biraz altına soktu. Derin bir iz açılmadığı belli oluyordu çünkü soluk alışverişi normaldi ve gözleri dönmemişti.
Bedeni kuvvetsizleştiği için kolayca Jack'i üstünden attı ve yırtılmış deriyi belleyerek tekrar sipledi. Olmuştu. Sonunda cehenneme varmıştı. Ölmeden birkaç saniye önce Thomas'ın havada süzülen takım elbiseli arkadaşını görmüştü.
Bu arada, Coopher olayların çok azını görebiliyordu. Yanlızca Jack'in sırtını ve attığı yumrukları görmüştü. O'nun kazandığını sanıyordu. Ta ki Thomas onu üzerinden atıp bıçaklayana kadar. Elleri ve ayakları titremeye başladı. Kanı gördüğünde ise bayılacak gibi oldu. Thomas elini acıyan yaraya bastırırken T-short'ünden bir parça yırtıp kanayan dizine bağladı. Coopher süngüyü çekmeye çalışıyordu fakat yıllardır kullanılan kapı paslanmış, Coopher' ın titreyen parmakları da işini iyice zorlaştırmıştı.
Thomas kafasını olumsuz anlamda salladı.
" Yazık oldu Coopher. Jack'den sonra bana deli demeyen son kişiydin. "
Coopher pes etmişti. Kapıyla uğraşmayı bıraktı ve göreceği son yüze dikkatle baktı. Thomas. Siyah saçlı, siyah gözlü. Mavi kotu dışında herşeyi siyahtı.
" Biliyor musun Thomas. Azrail'e benziyorsun. " dedi sessizce. Nefesini düzene sokabilmişti.
" Ne demek istiyorsun? "
" Kıyafetlerin diyorum. Simsiyah. Şu kız gibi gösteren kotun olmasa neredeyse küçük, ucube bir azrail olacaksın. "
" Bir cesede göre fazla konuşuyorsun. "
" Olabilir. Belkide zaman kazanmaya çalışıyorumdur. "
" Sen ne... "
Birden sürgü açıldı ve Coopher hızla dışarı çıktı. Thomas kalkmaya, koşmaya çalışıyordu. Ama Jack'in dizine verdiği zarar bunu engelliyordu.
" Buraya gel seni korkak! " Bir kilidin sesi duyuldu ardından Coopher'ın.
" Sonra görüşürüz ucube! Yetkililerin yaramazlara ne yaptığını biliyorsun. "
Thomas yetimhanede göze göz, dişe diş kuralının olduğunu çok iyi biliyordu; Bir can almıştı ve bunun bedeli ancak başka bir canla ödenebilirdi.
* * *
Thomas etrafına bakındı. Diğer insanların aksine tedirginken ve panik halindeyken kafası çok daha hızlı çalışırdı. Slender, onun dikkatini çekti. Eliyle bir kare şeklini işaret ediyordu. Thomas notu kastettiğini hemen anladı.
" Not mu? Anladık adın slender. Notun bana ne faydası olacak. "
Notu sesli okuması gerektiğini anlaması 2 dakikasını aldı. Not havada tıpkı slenderinki gibi dalgalanarak kayboldu. Aynı dalgalanmayla bir not daha geldi.
" Ayna, ayna. Bana bir ayna lazım. " Thomas bütün odayı dolaştı. Birden aklına gardroptaki boy aynası geldi. Jack' in cesedini kaldırıp gardrobu açtı. Ve notu aynaya tuttu. Loş ışıklı odada sözcükleri zar zor seçebiliyordu.
" Buradan kaçmaya ne dersin küçük dostum? "