Kısa birşeyler söyleyip hemen kaçacağım. Öncelikle bölüm geç geldi biliyorum. Sebebi, yazma hevesimi kaybetmem falan değil - konuyu uzatan yazara sövebilirsiniz. - sebebi okunma sayılarının artmasını beklemem.
Ayrıca @zynpkzl22 Thomas'ın ve Isabella'nın karakterlerini bulmuş ama bende pc yok :/
Neyse, daha fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
-------------------------------------------
Yaşlı kadın katları tanıtmaya devam etti.
" 3. Kat kütüphane 4. Kat ise depo. "
" Depo mu? Orada ne var ki? " dedi merakla Thomas. Bu kadar geniş bir cevap onu memnun etmemişti.
" Senin işine yaramayacak şeyler evlat. Hatta garip bile denilebilir. " Thomas depoyu çok merak etmişti. Öğrenmeye ve gözleriyle görmeye kararlıydı. Kütüphane'nin kapağını açıp bir alt kata inmeye karar verdi.
" Ne yapıyorsun? " dedi yaşlı kadın telaşla.
" Depoyu görmek istiyorum. "
" Oraya tek başına gidemezsin. " diye diretti kadın.
" İzle ve gör bakalım. " ardından bir alt kapağı zorladı. Ama kapak açılmıyordu.
" Bu niye açılmıyor? "
" Ahh. Zamane çocukları. Teknolojiye hiç ayak uyduramıyorsunuz değil mi? "
Kadın kapağın tozlu yüzeyine doğru derin bir nefes alıp üfledi. İnce metalden kapağın üzerinde parlayan, gümüş renkli tuşları olan bir panel belirdi.
* * *
Kadın yılların verdiği el çabukluğu ile elini tuşların üzerinde gezdirerek şifreyi girdi. Hemen ardından Thomas, sağ arka elinde bir ağırlık hissetti. Bu, bir kağıt parçasıydı. Slendere baktı. Kağıdı gösteriyordu. Bunun için aynaya gerek yoktu çünkü hepsi rakamdı.
" 122 - 134 - 435 - 665 "
Thomas ağız alışkanlığı ile kağıdı sesli okudu. Kağıt aynı saniyede kaybolurken yaşlı kadın kuşkulu gözlerle Thomas'a baktı.
" Kahin misin yoksa beni mi izliyorsun çocuk? "
" İkisi de. " dedi sırıtarak. Yaşlıları sevmezdi ama nedense bu kadını sevmişti. Fakat onu bu kadar çabuk kabullenmesini ve sanki bir tur görevlisi gibi hemen evini gezdirmesini çok garip bulmuştu.
Tam o anda sanki yaşlı kadın Thomas'ın düşüncelerini okuyabiliyormuş gibi bir soru patlattı.
" Sahi. Senin hiç annen baban yok mu evlat? Senin için endişelenmiş olabilirler. Sanırım evine gitsen... "
" Peki ya depo? " dedi ısrarla Thomas. Depoyu kafaya takmıştı.
" Onu birdaha ki gelişinde gösteririm. Şimdi hemen evine. Saat geç oldu. " Thomas asık bir suratla evden çıkarken aklında kafasını meşgul eden devasa bir soru vardı; Gece vakti nereye gidecekti? Umutsuz gözlerle Slender'e baktı. Cevap yoktu. Yanlızca havada süzülüyor, ona bakıyordu.
* * *
Birkaç basamağı çürümekte olan bir merdiven bulmuştu Thomas. Bununla yaşlı kadının evinin çatısına çıktı. Başını yetimhaneye doğru çevirdi. 7 yılını geçirdiği, boyası kurumuş bu eski yapı artık ona bir hapishaneyi andırıyordu. Ve bu hapishaneden kaçan tek kişi O'ydu. Sonra sırtını soğuk metal plakaya bıraktı. Yıldızları seyretti geçen dakikaları umursamadan. Aklına Isabella geldi. Onu bıraktığını hatırladı. Acaba onu yanına almalı mıydı? Alsaydı bile onunla gelmek ister miydi? Bu düşüncelerle uykuya teslim olacağı sırada birden güçlü, mavi - kırmızı yanan 2 ışık gözlerini acıttı. Bunu polis sanarak televizyon anteninin arkasına saklandı. Ama bu polis değildi. Gece geç saatler olmasına rağmen -şehirde yanlızca 5 hastane olmasının da etkisiyle- ambulans cesedi almaya daha yeni gelmişti. Thomas bunu görünce kendi kendine güldü.
" Küçük ucube bir çocuk için kim bu saate kadar arama yapar ki? " diye düşündü kendini tekrar metal plakaya bırakırken. Gözlerinden yaşlar süzülürken uykunun sıkı kollarına daha fazla direnemedi.
* * *
Kısa olduğunun farkındayım ve aşağı yukarı 2 Aydır bölüm yazmıyorum. En azından hikayeyi unutmayın istedim.