0536***** numarayı "Tatlı savcımm" diye kaydettiniz.
Siz: Demir ben çok yoruldum.
Siz: Neden mutlu olamıyorum ben?
Siz: Neden her seferinde dibinde zehir olan bir kuyuda boğuluyormuş gibi hissediyorum.
Siz: Niye kimse sesimi duymuyor?
Siz: Demir lütfen kurtar beni, sesimi duy! Bir şey yap!
Siz: Sende bırakma beni kendi cehennemime
Siz: İyi değilim ben! Hiç iyi değilim! Canımı yakmak yaşadığımı hissettiriyor.
Siz: Sırf yaşadığımı hissetmek için kendime eziyet ediyorum.
Siz: Kurtar beni n'olur bitirdiler beni
Tatlı savcımm ÇEVRİMİÇİ
Tatlı savcımm: Büke sakın bir şey yapma!
Tatlı savcımm: Sakın yanlış bir şey yapma!
Tatlı savcımm: Ben burdayım tamam mı? Yanındayım, yalnız değilsin
Tatlı savcımm: Geliyim mi oraya?
Tatlı savcımm: Bir de soruyorum ilk uçakla İstanbul'a geliceğim tamam mı?
Tatlı savcımm: Kurtaracağım seni nedeni veya sonuçları umrumda değil! Her ne olursa olsun seni bu hâlde bırakmam güzelim.
Tatlı savcımm: Büke bir şey yazar mısın? Endişeleniyorum.
Tatlı savcımm: İki dakika içinde bir şey yazamazsan arayacağım seni.
Gelen bildirimlere rağmen telefona bakamamamın nedeni aniden açılan kapıydı. Önümde ki hayatta kalmak için düğümüme attığım ilmekleri acımasızca kesen diğer kişiydi.
O ayyaşın oğlu, kuzenim Serhat
Babasından farklı bir renk barındırmıyordu o da karakterinde. İkiside duman karasıydı. Hayatımın, hayallerimin, enerjimin, tebessümlerimin dumanı...
Annem ve babam öldüğünde sekiz yaşındaydım. Küçüktüm boşluğumu nasıl dolduracağımı bilmiyordum. Bende o evdeydim. Sırf annem teyzemle kavga ederken biraz ağır konuştu diye eniştem alkolden kendini kaybetmiş hâlde evimizi basmış ve babamla annemi gözlerimin önünde öldürmüştü.
Bana da o günden birkaç hatıra bırakmıştı. Sırtımda iki kurşun izi... Hiç geçmeyecek izler.
Hayata gözlerimi açmamın sekizinci yılında yetim kalmıştım. Teyzem sırf nefretini ve kinini dökebilmek kısaca hayatım hiç zehir olmamış gibi daha da zehir etmek için yetiştirme yurduna vermemişti beni.
Her şeye rağmen güçlü kalıp okumuştum. Okulumu bitirmiştim ve mesleğim vardı fakat bu sefer de icra etmeme engel olmuşlardı.
Son zamanlarda uğradığım sözlü ve psikolojik şiddetin yanına fiziksel şiddette eklenince daha fazla dayanamamıştım.
O gün kendime zarar vermek istemiştim bir an fakat bunun doğru olmadığını idrak edemeyecek kadar aklımı yitirmemiştim ve bütün derdimi dökmek belki yardım istemek için herhangi birine yazmıştım içimdeki her şeyi...
Revan Demir Saygın
Hâlâ yaşama tutunabileceğime bir kanıt gibi çıktı önüme.
Sorgusuz sualsiz bana İstanbul'a geliyorum dedi. Yanımda oldu. Hatta benimle evlenmek için yüzük gönderdi. Sonuncusu kulağa gerçekten rahatsız edici geliyor farkındayım bunun doğru olmadığını da biliyorum fakat onun gibi bir savcının amacının da bu olmadığının farkındayım.Ben bunları düşünürken o ayyaşın oğlu gelip kolumdan tuttu ve beni ayağa kaldırdı. O da leş gibi alkol kokuyordu. Hiç birinden iyilik beklemiyordum, zaten beklemem de...
Kolumu sıkıp beni sert bir şekilde sarstı ve bağırmaya başladı tabii konuşabildiği pek söylenemezdi.
"BAKIYORUM ODADAN ÇIKMIYORSUN ANKA HANIM NE O BENDEN Mİ KORKUYORSUN!?"
Bana bağırmak gibi bir hakkı yoktu istediği kadar sert davranabilirdi ondan korkmuyorum.
"Sesini bana yükseltemezsin! Ayrıca sen kimsin de sende korkacağım? Umursamadığım kimseden korkmam ve inan seni değil umursamak varlığını bile ciddiye almıyorum."
Tam bana tekrar bağıracakken telefonumun tiz sesi yankılandı odada.
Serhat önce umursamadı fakat telefon durmadan çalmaya devam edince beni tıpkı değersiz bir çöp poşeti gibi yere savurup telefonumu eline aldı.
Bunu görünce var gücümle bağırdım.
"O BENİM TELEFONUM ÖYLE HER İSTEDİĞİNDE DOKUNAMAZSIN!"
Düştüğüm yerden kalkıp Serhata doğru yöneldim ve telefonu elimden çekmeye çalıştım fakat bu sefer daha sert bir şekilde savurdu beni.
Dengemi kaybedip başımı sivri bir yere çarptım ve yere düştüm.
Birkaç saniye ne olduğunu idrak edemedim sonra sesler tekrar netleşti fakat hareket edebilecek gibi hissetmiyordum.
Başımdan sıcak bir sıvı sızıp şakağımdan kendine yol buluyor ve geçtiği yerleri belirtmek istercesine metalik bir koku ve kızıllık armağan ediyordu.
Kulaklarıma Serhatın lanet olası sesi dolduğunda çaresizce dinlemeye başladım onu.
"Kimsin birader? Ne arıyorsun zır zır!... O gereksizi niye merak ediyorsun?... Şu anda yerde hareketsiz yatıyor... Umarım ölmüştür... Hah ne bok yapacaksın lan! Hiçbir şey yapamazsın... Uğraşamam seninle!"
Konuşmayı bitirince telefonu bana doğru savurdu ve yalpalayarak odadan çıktı.
Fakat telefonu kapatmamıştı sanırım çünkü hâlâ ses geliyordu.
"Ona bir şey yaptıysan cezaevlerinde ömrünü çürütürüm! Büke eğer beni duyuyorsan uçağa biniyorum güzelim n'olur dayan geliyorum. Tek bir kelime söyle sesini duymaya ihtiyacım var. Bir defa da olsa sesini duymalıyım hadi güzelim aklına ne gelirse!."
Arkadan gelen anons sesinden duyduğum ilk şeyi zor da olsa söyledim.
"Listen to me..."
Son duyduğum şey kendi sesimdi. Onun sesini duyduğuma emindim. Çünkü ondan başka kimse bana güzelim demezdi. Dayanacaktım şu ana kadar nasıl dayandıysam yine dayanacaktım
🦉🦉🦉
Ben biraz ağlayıp geliyorum 🤧
Bükeden daha neler çıkacak neler...
Bölüm nasıldı?
Bir sonraki bölümde buluşalımm kaplumbağa prenseslerim 😂 (Ada ve Yağmur burdan size kalp gönderiyorum💜)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİSTEN TO ME/TEXTİNG
Lãng mạn@kırık_bir_tebess7m: Gerekirse bütün ateş böceklerini toplayacak ve seninle tebessümlerini arayacağım. @kırık_bir_tebess7m: Ve eğer bulamazsak seninle yepyeni bir tebessüm yeşerteceğiz bu kışın ortasında. @kırık_bir_tebess7m: Şimdi nefes al ve saçla...