BÖLÜM 1

85 20 12
                                    

Gözlerimi mimarisi eski bir şatoyu andıran okulun bahçesinde gezdirirken, şoförümün sesiyle gözlerimi, banklarda oturup kendi aralarında gülüşerek konuşan kız grubundan ayırdım.

"Okulunuz saat kaçta bitiyor Rüven Hanım?"

Bakışlarımı şoförüme çevirerek babamın okul hakkında söylediklerini bir kez daha zihnimden geçirdim.

"16.00 olması lazım. Babama sorarsanız daha iyi olur."

Şoför beni başıyla onaylayınca arabanın kapısını açarak arabadan indim. Yeni okulum artık burasıydı. Dışardan oldukça büyüleyici görünen bu okulun içini eminim her yanından geçen merak ediyordur.

Arabanın motor sesini duymamla düşüncelerimden sıyrılarak okulun ihtişamlı kapısından öğrenci kartımı turnikeye göstererek girdim. Okulun en sevdiğim yanı buydu: Güvenlik kuralları sayesinde her öğrencinin kendilerine özel kartları vardı ve bu kartlar olmadan müdürün bilgisi olmadığı takdirde, okula giremezsiniz.

Okulun bahçesine adım atar atmaz gözlerin üstümde olduğunu hissettim. Bu beni çok germişti çünkü kimseyi tanımıyordum ve ilk günüm olduğundan ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bakışlarımı bahçede gezdirirken, gözlerim bir erkek grubuna takıldı. İçlerinden sarı saçlı keskin bakışlı bir çocuk beni süzüyordu. Gözlerimi ondan kaçırdım ve sınıfımı bulmaya çalıştım. Babam dün akşam yemeğinde okul hakkında bilmem gereken bazı şeyleri söylemişti: Okulun giriş-çıkış saatleri, sınıfım, öğretmenlerim.

Binadan içeri girince okulun mimarının büyük bir tebriği hak ettiği fikrine vardım. Okulun tavanında roma dönemindeki gibi resimler vardı. Duvarlar beyaz mermerdendi ve etrafta beyaz sütunlar vardı. Tek kelimeyle büyüleyici bir okuldu. Umarım öğrencileri de öyledir.

Sınıfımı bulmam ile içeri adımımı attım. Anında birkaç göz üzerime dönmüştü. Onları yok saymaya çalışarak, en samimi görünüşlü kıza, "Merhaba ben yeni öğrenciyim de, hangi sıraların boş olduğunu söyleyebilir misin?" diye sordum.

Kız güzel yüzüne irice bir gülümseme yerleştirerek, "Okulumuza hoş geldin. Ben Liya, sınıf başkanıyım. Şu iki sıra boş."

Eliyle gösterdiği iki sıraya baktığımda, birinin cam kenarı son sıra, diğerinin ise onun bir ön sırası olduğunu gördüm. En arkaya oturup dersten soyutlanmamak için Liya'ya teşekkür ederek en arkanın bir ön sırasına oturdum.

Ben oturduktan saniyeler sonra zil çaldı ve sınıf dolmaya başladı. Sınıfa girenlerle şaşkın bakışlarımı onlara çevirdim. Bunlar bahçede beni dikkatlice süzen çocuk ve grubuydu. İçlerinden birisi yanıma geldi ve gülümseyerek "Selam, sanırım yeni öğrencisin. Ben Sarp ve görünüşe bakılırsa artık sıra arkadaşıyız." dedi. Samimi birisine benziyordu onu ilk bakışta sevmiştim.

"Evet ben Rüven, yeni geldim."

Sarp yanıma oturduğu sırada diğer arkadaşları kendi yerlerine geçmişti. Keskin bakışlı çocuk ise arka sıramızda oturuyordu.

Sarp samimi bakışlarının arasında, "İstersen teneffüste sana okulu gezdirebilirim. Buraları bilmiyorsundur." dedi.

Kibarca gülümseyerek, "Çok iyi olur, teşekkür ederim." dedim. O da teşekkürüme gülümseyerek karşılık verdi.

Kapıdan içeri uzun boylu genç bir hoca girdi. Sınıf öğretmenimiz olmalıydı. Bakışlarını sınıfın içerisinde gezdirdi ve benle göz göze gelince aradığını bulmuşçasına gülümsedi.

Elindeki bilgisayar çantasını öğretmen masasına bırakırken "Evet gençler bugün aramıza yeni birisi katıldı. Rüven ayağa kalkıp kendini tanıtır mısın lütfen?" dedi.

LOUVREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin