Helin bu hayatta kendine yapılan haksızlıklara anlam veremese de kendini hep mutlu hissederdi. Arkasında 3 tane dağı olduğunu bilirdi-daha doğrusu kendini öyle avuturdu-. Babasıda abisi ve kardeşi de aslında sırtını dayadığı dağlarıydı. Helin her zaman yaşadıklarına rağmen buna inandı. Ama sırtını yasladığı dağları değil, arkasından kuyusunu kazacağı kişilerdi.
Helin bilmiyordu ama babası camdan onu bırakan kişiui görmüş ve sinirden kudurup duruyordu. Kimdi şimdi Helini ile bırakan, hemen öğrenmesi şarttı. Kimse duymadan öğrenmeli ve gerekeni yapmalıydı. Artık kaybedeceği 1 dk bilemyoktu. Çünkü oğıllarının sorumsuzluğu yüzinden bütün mal varlığı elinden gitmek üzereydi. Senelerdir iş yaptığı 35 yaşındaki Mahir'e kızını kuma olarak vermeliydi.
Mahir, Mardin Midyatlı çok büyük bir aşiretin ağasıydı. Oğlu olmadığı için de kendine kuma arıyordu. İş için geldiği bir akşam Helinler denyediği yemekte Helin'i beğenmiş ve babası Haşmetle konuşmuş ve bütün borçları karşılığında evlenmek istediğini söylemişti. Haşmette hiç tereddütsüz kabul etmişti.
Haşmet Bey biran önce Helin'e cezasını vermek için odasından çıktı. İnsan kaynaklarının odasına geldi. Helini ayakçısı olarak işe aldığını söyleyip beraber Haşmet Veyin odasına doğru yürüdüler. O arada Haşmet bey Helin'i Sevim olarak ve bir ahbabının kızı olarak tanıttı. Sigortasız çalışacağını da söyleyerek Helin ile birlikte odadan ayrıldılar.
Helin rahat bir nefes aldı. Be diyeceğini bilmiyordu. Babası gelince uydurması gereken yalanı uyduramamış, Haşmet Bey kendi çözümünü bulmuştu. Rahat bir nefes alarak babasının peşinden babasının odasına kadar gittiler. Ama bilmediği babasının Heline yapacağı şeylerdi. Bir haberdi etrafında olup bitenlerden. Neyle, nasıl ve nezaman karşılaşacağını bilmeden Haşmet beyin odasına doğru gidiyordu. AslındanHaşmet beyide odasında büyük bir süprüz bekliyordu ya, hadi hayırlısı