Ne diyebilirimki herkes herşeyi gönlünce yaparken ben ve benim gibiler sadece dışardan imrenerek hayatlarına devam ediyorlar. Ne kadarda hayat diyebilirsek. Aslında ben ve bizler sadece ölü olan ruhlarımızı sadece yaşamaya devam eden bedenlerimizde taşıyoruz. Niçin bizler hep susup oturan taraf oluyoruz. Bedenimize ağır gelen ruhumuzla oradan oraya savrulan hep biz oluyoruz.
Küçükken hep konuşmak isteyip ailem tarafından bastırılan bir çocuk oldum. Yazmayı, okumayı çok sevdiğim için dostlarım kitaplarım olmuştu. Gerçi çok arkadaşımda yoktu. Aslında hiç yoktu. Tek ailesi tarafından değil çevresi tarafındanda sevilmeyen birisiydim. Hep kendi kendime oynayıp hayeller kurardım. Gerçi hala aynıyım. Tek tutunduğum şey hayallerim. Ne kadar acı değilmi ama? Kaç yaşında olursan ol hayallerine sımsıkı sarıl. Bende yaşımı umursamadan çocukluumdan itibaren hayallerime sığındım. Çünkü elimden gelen sadece buydu. Başka ne yapabilirim ki. Hiç unutmam 6 yaşındaydım. Gelecek yıl okula gitmek için can atarken kendimi bulduğum kitaplara verip okuyup yazmaya başlamıştım. Bastırılmak hor görülmek bana erkenden başka şeylerle uğraşmam gerektiğini gösteriyordu.
Rahmetli dedemin gözünde tektim. Okumayı yazmayı bir başıma öğrendim diye bana defter, kalem ve silgi alıp gelmişti. "Ben biliyorum sen okuyacaksın. Sen herşeye herkese rağmen okuyacaksın. Ben bunu gözlerinde görüyorum" demişti. Ve 3 ay sonrada dedem vefat etti ve ben öyle bir başıma yapayalnız kaldım. Ama dedem hayattayken okumayı yazmayı öğrenmiştim.. Dedem benim her zaman düştüğünde elimi tutup kaldıralım ve yanaklarını sararım olmuştu. Keşke önemseyiş ve beni bir başıma bırakmasaydı. Yani şuan başarılıysam bunun sebebi Yasin dedemdir. Ah dedem canım dedem.