Lütfen hayal edin. Lila bir gökyüzü, hafiften yıldızlar parlıyor, parça parça pamuk gibi beyaz ve yumuşak görünen bulutlar ve bir hilal. Huzur verici bir gökyüzü. Bakmanın bile insanın içini umut aşılayabilecek kapasiteye fazlası ile sahip olan bir görüntü. Gerçek olmasının imkanının olmadığı bir güzellik. Maalesef dünya bize bu kadar güzel olan şeyleri sunamaz. Güzel, ancak hayalini kurmamız içindir, var olmak için değil.
Bir fırının önünden geçerken aldığım o yumuşak pasta kokusuydu beni bu düşüncelere iten. Cebim doluydu . Eğer isteseydim alırdım o güzel kokulu pastayı. Ama gerek duymadım. Alsaydım ne olucaktı sanki? Tek başıma yedikten sonra boğazımdan geçen lokmanın bir manası kalır mıydı? Bence kalmazdı.
Bu yüzden dönüp bir kez olsun pastaya bile bakmadan , sanki herhangi bir koku almamışçasına yürümeye devam ettim. İnanmazsınız hala şakağımı sigarası ile yakan adamı düşünüp duruyorum. Nerede acaba şimdi? O da benim gibi yanlız hissediyor mudur? Sigaraya neden başlamıştı , nasıl başlamıştı acaba? Saatlerce konuşmak isterdim onunla. Ama aklım izin vermez öylesine. İki dakika konuştuğum biri ile saatlerce konuşmak istiyor olmamı kabul etmez , edemez benim aklım! Bu yüzden kalbim hiç sevmez aklımı. -Nereden biliyorsun diye sormayın. Var bir bildiğim. Aklım ile kalbimin savaşına uzun zamandır katlanıyorum. Anlayacağınız deneyim konuşuyor.-
Bir kaç sokak geçtikten sonra gayet normal , sıradan bir halk kütüphanesine varıyorum. Sanki tamamen demirden yapılmış gibi ağır olan kapıyı ittirip içeri girdiğim an yüzüme sıcak bir hava dalgası çarpıyor. Sıcağı sevmem. Soğuk insana yaşadığını hissetirip diri tutarken , sıcak bunaltır. Tıpkı hayatımızda olmaması gereken ama yanlız kalmamak için maruz kaldığımız insanlar gibi. Öyleleri varsa eğer hayatınızda yanlız ölmek sizin için berbat bir hayattan daha kötü olamaz.
Berbat olan hayatlarınızı terk edin ve yeni bir sayfa açın saçmalıklarına inanmıyorsunuzdur umarım. Anılarınızdan kaçmayın. Onları koruyup kollayın. Çünkü bazen yanınızda sadece o anılar kalabilir. Anılarınız ile baş başa kaldığınızda korkmayın, kötü bile olsa anı anıdır. Lazım onlar her zaman size. Sonra benim halime düşmeyin...
Asansör yerine merdivenleri tercih ettim. Üçüncü kata çıktım. Üçüncü kat çalışma salonu olarak kullanılıyordu. Genelde üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler orada bulunurdu. Bugün de öyleydi.
Ben üniversiteden mezun olalı henüz iki yıl oluyor. Psikoloji mezunuyum. 4 yıl normal 2 yıl lisans için okudum. Anlayacağınız gençliğimin son yıllarındayım. Ama pek yaşlı görünmüyorum. Bu yüzden yaşımla ilgili problemlerim yok. Oturduğum gibi çantamdan bir kitap çıkardım. Ama asıl amacım okumak değildi. İnsanları inceliyordum. İncelemeye değer bir şey gördüm, kaçamak bir bakış. Büyük ihtimalle lise son öğrencisi bir oğlan pötikare desene sahip bir etek giymiş olan yine üniversite son öğrencisi olan bir kıza kaçamak bir bakış atıyor. Oğlan yapılı, uzun, hafif kıvırcık kahverengi saçlara sahip, büyük ihtimalle basketbol oynuyor. Kız ise incecik, belli ki derslerine fazla önem veren biri, saçı yarımyamalak taranmış, yüzünde makyaj yok, gözleri ela, makyajı olmasa bile çok güzel, cildi çok temiz. Sonra fark ediyorum ki kız çalışmıyor o da oğlana bakıyor. Ama oğlan artık kıza bakmıyor. Tanışıyorlar mı yoksa birbirlerini ilk defa burada mı gördüler? Oğlanın yüzüne tam göremiyorum ama kız kesinlikle bu çocuğu daha önce görmüş. Buradan bile hissedebiliyorum... Onlar birbirleri için yaratılmışlar. Belki oğlan çekinmese kız ile konuşmaktan, kız utanmasa oğlandan her şey çok güze olabilir onlar açısından. Belkide yanılıyorumdur . Zaten benim bir konuda doğru tespit yaptığım nerede görülmüş.
Bir kaç saat boyunca ikiside göz göze gelmeden ara ara birbirine baktı. İkiside; karşılıksız benim aşkım, diyorlar bence. Zamanında benimde düştüğüm o hataya düşüyor ikiside. Yazık... Çok ama çok yazık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimsesiz ve Gereksiz
AcakHikaye ana karakterimizin sıradan ve hiç bir anormallik göstermeyen günlerinin ardında gizlenmiş derin geçmiş bir yarayı ele alıyor