un

191 18 28
                                    

|2017-Yanggu|"Efendim, kimliğim açığa çıkmak üzere

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

|2017-Yanggu|
"Efendim, kimliğim açığa çıkmak üzere. Bir şeyleri çakmışlar, eskisi gibi davranmıyorlar. Benden haber alamayabilirsiniz. Destek gönderebilir misiniz, her ihtimale karşı?" Endişeli sesini kısık tutmaya özen gösteriyordu.

"Hemen ekibi çıkarıyorum, sen merak etme. İhtiyacımız olanı aldık sonuçta.
Dikkatli ol ve bu telefonu imha et."
Kız etrafı kontrol etti. "Emredersiniz efendim!" diyerek kapattı telefonu.

Gelen giden olmadığından emin olmak için bir kez daha etrafa baktı. Amirinin dediği gibi telefonu yere attı ve ayakkabısının topuğuyla üzerine vurdu birkaç kez. Parçalanan telefonun içinden sim kartını alıp eliyle ikiye ayırdı. Yanındaki odun yığının altına itekledi telefonun parçalarını.

Derin bir nefes alıp odunluktan çıktı. Döküntü binaya bir göz attı, içerideki herkes milyonlarca genci öldüren o maddelerin nerede üretildiğini biliyordu. Artık İseul ve tüm istihbarat da biliyordu. Fakat buradan hayatta çıkabilmesi için gelecek desteği beklemeliydi.

Birkaç adım atıp etraftaki ovalardan yüksekte kalan bu tepenin güzel gün batımı manzarasını izlemek adına yere oturdu. Rüzgarı ve ölümü en derinlerinde hissederek gözlerini kapattı. Çimlere uzandı ve bedenini o gergin huzura bıraktı.

Birinin ona yaklaştığını hissediyordu. Gözlerini açıp doğrularak ilerideki dağları ve yakındaki ovaları süzdü, yarım saat ya da kırk dakika geçmiş olmalıydı çünkü güneş neredeyse gözden kaybolmuştu. "Kwak abi mi çağırdı?" dedi arkasında dikilen adama. "Hayır, benimle geliyorsun."

Adamın sözleriyle anlamıştı: 'The game is over.' Kafasını salladı, yavaş yavaş ayağa kalktı. Arkasına döndü, "Ben bugün göndereceğim tüm malzemeleri gönderdim, işim bitti. Beni niye alıyorsun?" dedi. Adam kaşlarını çattı ve kızın kolunu tuttu, "Geliyorsun çünkü sen bir hainsin!"

Adamın onu sürüklemesini anında durdurabilirdi, ardından tek bir hareketle yere indirebilirdi ama destek gelene kadar hiçbir şey yapmamalıydı. Adam onu işkence odasına yönlendirince biri daha gelip diğer kolundan tuttu, kız direnmeye başladı.

"Bırakın beni! Hain falan değilim ben!"

Kollarını arkadan bağlayıp sertçe bir sandalyeye attılar kızı. "Size hain olmadığımı söylemiştim! Bu yaptığınızı Kwak abi duyunca ne olacak? Sizin canınızı okuyacak!" diye bağırdı İseul. Kızın toplu at kuyruğundan çekerek kafasını sandalyenin arkasına değdirdi, İseul acıyla dişlerini sıktı. "Sen, güvenilmez bir istihbaratçının tekisin. Sürtüğe bak, bir de inkar ediyor." dedi ayaklarını sandalyeye bağlayan adam.

"Şimdi bize öteceksin, asker kız. Yoksa hiç iyi şeyler yaşanmayacak." dedi saçlarını tutan adam. "Ağzımdan bir kelime dahi alamazsınız." dedi İseul inkar etmeyi bırakıp. Adam kızın saçını daha çok çekti, "Başka kim var çetede? Anlat!" diye bağırdı.

Chasseur  {Lee Minho} (Ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin