✯1

484 37 8
                                    

"Yaklaşma. Tehlikeli olabilir."

Asker bir elini gözlerine siper ederek ışık kaynağına biraz daha yaklaşmaya çalıştı. Kulağındaki kulaklık cızırdamaya başladığında yüzünü buruşturarak ikinci adımını geri attı ve yanında nişan alan takım arkadaşına döndü.

"Nanami, bu şeyin başında daha ne kadar bekleyeceğiz? Çoktan bir saat oldu, kör olmamızaysa çok az kaldı."

"Sus Satoru, yüzbaşı hala duyuyor."

"Emin değilim, bu mesafed-"

Genç adamın önce elindeki silah yere düştü, sonra da dizlerinin üzerine çöktü. Kulaklarında muazzam bir çınlama vardı ve acıdan bayılacak gibi hissediyordu.

Saatler gibi gelen birkaç saniyenin ardından kulaklarındaki ellerini çekmeye çalışarak etrafına baktığında takım arkadaşlarının da aynı pozisyonda olduğunu gördü.

Geto Suguru bir eliyle kanayan kulağını diğeriyle pek de sağlam olmayan şekilde silahını tutuyordu.

"Gojo, iyi misin?" dedi önünde dikilen sarışın adam yardım için elini uzatarak.

"İyiyim, o neydi tanrı aşkına?"

Zar zor yerden kalkarak hedefe nişan aldı ve parmağını tetiğe götürdü. Sinirle kulağından, cızırtıdan başka sese sebep olmayan kulaklığı söküp kenara, yanmış otların üzerine fırlattı.

"En başından buraya gelmemeliydik. Burda kıyamet kopuyor ve biz neden kimseye haber vermiyoruz?"

Ijichi konuştuğunda omzunda hissettiği elle birlikte ileri sıçradı.

Komutanın gülüşünü duyduğunda tekrar silahını hedefe doğrultmuştu.

"Bu kadar korkmayın beyler. Özellikle de sen Teğmen Kiyotaka."

Sırtında asılan silahı ve ceplerindeki elleriyle birlikte gittikçe sönmekte olan ışık kaynağına yaklaştı. Ağır botları her adımda neredeyse kül olmuş otları eziyor, adeta sessizliği deliyordu.

"Komutanım tehlikeli olabileceğini siz söylemediniz mi?"

"Sizin için tehlikeli, Üsteğmen Gojo."

Takım, komutanla birlikte hedefe yaklaşırken yeterli mesafeye geldiklerinde oldukları yerde kalmaları için emir aldılar.

"Bakalım ortalığı bu kadar karıştıran şey neymiş, umarım değerli bir taşsındır küçük gök taşı. Aksi takdirde bu kadar zahmete değmeyecek."

Adam fısıldayarak gözündeki güneş gözlüklerini çıkardı ve cebine attı. Gök taşı olduğunu düşündüğü cisme biraz daha yaklaşıp yere çömeldiğinde gözlerini kısmak zorunda kalmıştı. Ayrıca cismin yaydığı sıcaklık da dikkate değer düzeydeydi. Ne de olsa dağın bu seviyesindeki karı önemli mesafede eritmeyi başarmıştı.

Işık, öncekine göre hızla azalarak neredeyse kaybolduğunda komutanın gözleri yavaşça açıldı ve dudakları kontolü dışında aralandı.

Karşısındaki manzaraya bakıyor, gördüklerinin gerçekliğini sorguluyordu.

Elini kaldırarak karşısında gördüğü şeye dokunmak istedi. Birkaç saniye kararsızlıkla duraksadı, sonrasında elindeki eldiveni çıkarıp kenara bırakarak iki parmağının tersiyle karşısında hala bembeyaz parlayan teni okşadı.

"Sen," kapalı gözlerini süsleyen uzun simsiyah kirpiklere baktı. Daha sonra aynı koyuluktaki, vücudunu neredeyse tamamen saran upuzun saçlarına. "Anlaşılan cennetten düştün."

Işık iyice sönmeye ve çıplak bedenini görünür kılmaya başladığında komutan arkasını döndü ve yüksek sesle bağırdı.

"Gojo kasayı hazırla, Ijichi hemen battaniye getir!"

Askerler hızla verilen emirleri yerine getirmek için yerlerinden ayrıldığında komutan tekrar önündeki yüze döndü.

"Yüzbaşı Fushiguro, bu da ne demek oluyor?"

"Hiçbir fikrim yok Nanami."

Komutanın hayran seyrine sarışın adam da katılırken yanlarına önce Geto daha sonra ellerindeki battaniyeyle Ijichi geldi.

"Onunla ne yapmalıyız?"

"Hiçbir fikrim yok Geto."

Komutan, battaniyeyi açarak hızla karşısındaki bedeni kavradı ve ilk denemede başarısız olsa da ikinci denemede ayağa kalkabildi.

"Ebatlarına göre epey ağırmış." Yüz metre kadar geride bıraktıkları arabaya doğru yürüyecekken Gojo'nun kendilerine doğru geldiğini gördü.

Araba komutanın tam önünde durduğunda arkasına ilerleyerek Geto'ya kapağı açmasını işaret etti.

"Nanami yukarı çık."

Üsteğmen hızla oturakların olduğu kısma çıkarak içinde mühimmat olmayan çelik kasanın kapağını açtı ve komutana dönerek kızı dikkatlice kollarına aldı. Arkasını dönüp aynı dikkatle kızı battaniyeyle birlikte kasanın içine yerleştirdi. Kolayca sığmıştı çünkü kız zaten onların kollarında ufacık duruyordu.

Kasanın kapağını kilitlediğinden birkaç kez emin olduktan sonra arabadan aşağı atladı.

Şimdi herkes çember olmuş, komutanın emirlerini bekliyordu fakat o, birkaç kelimeyle yetinmeyi seçtiğinde sorular havada asılı kalmıştı.

"Bu gece hepiniz kışlaya oradan da evlerinize gittiniz. Anlaşıldı mı?"

Kimseden ses çıkmayınca komutan sesini yükseltmek zorunda kaldı.

"Anlaşıldı mı takım!?"

Hepsi bir ağızdan onayladıktan sonra Gojo kararsız kalarak konuşmak için izin istedi.

"Söyle Üsteğmen."

"Yüzbaşım, affedersiniz ama araştırma tesisine gitmemiz ve onu teslim etmemiz gerekmez mi?"

"Gojo haklı, öğrenilirse..."

Komutan sorgularcasına önce beyaz sonra da sarı saçlı adama, ardından tek tek emrindeki bütün askerlere baktı.

"Ne öğrenilirse asker?"

"Anlaşıldı komutanım."

Yine hepsi bir ağızdan emri yanıtlayıp selam verdiler.

Daha sonra Geto ön koltuğa geçti ve kalanlar arka tarafa giderken komutan Nanami'yi durdurdu.

"Sen kullan."

Kafasıyla onaylayıp arkasını dönüp gidecekken tekrar durduruldu.

"Dikkatli sür."

"Emredersiniz."

Komutan tek hamlede yukarı çıkarak kasanın yanına oturdu. Sanki içini görebilirmiş gibi izlemeye başladığında güneşin doğmasına sadece birkaç saat vardı.

~

Böyle bir konu okunur mu emin olamadım ama denemek istiyorum <3

-black-

Capella ✯ F. TojiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin