Murat ve Zeynep yanından ayrıldığında,tekrar hastaneye doğru yönelir emniyet müdürü, aklını karıştıran şeyler vardır.Başhemşire yalan söylemişti,kızı kendisinin baş hekime teslim ettiğini biliyordu,o gece nöbetteydi onu pencereden kendilerini izlerken görmüştü.Ortalık ne kadar karanlık olsa bile,ay ışığının pencereye vuran yansıması onu görmesini sağlamıştı.Kesinlikle kendisiyle tekrar konuşmalı, ne bildiğini öğrenmeliydi.Emekli olmasına bu kadar az bir zaman kalmışken, bunu geçmişte yaptığı şeyler yüzünden tehlikeye atamazdı.Bazı ortak sırlarını paylaştığı Başhekim, artık sağ değildi.Onun ölümüyle birlikte, geçmişin bazı sırları üstü toprakla kapatılmıştı.Artık sıra kendisindedir,emekli olup bir an önce sessiz sakin bir yere yerleşmek istiyordu.Kendisini kimsenin tanımadığı bir yerde ,günahlarıyla birlikte baş başa kalıp hayatının son günlerini yaşamak istiyordu.Üst kata çıktığında etrafına bakınır, kimseye görünmeden Başhekimin odasına girer.Daha önceleri çok kez gelmişti buraya,başhekim ziyaret etmiş, çayını içmişti.Oysa şimdi bir ölüm sessizliği çökmüştü odanın içine.Adam hasta dosyalarının bulunduğu dolaba yönelir,kapaklarını açmaya çalıştığında kilitli olduğunu anlayıp,makam masasının çekmecelerini karıştırmaya başlar.Anahtar çekmecenin içindedir. Alıp dolabı açar, kızın dosyasını aramaya koyulur.Dosya yerinde yoktur, ya dosya hiç açılmamıştır yada birisi dosyayı almıştı.Şayet dosya yoksa bu iyi birşeydir,ortada kanıtta yok demektir. Ama dosyayı biri aldıysa,başını ağrıtabilir özellikle işkence suçundan.Yalnız olay orda kalmaz ,başka şeylerde çıkarsa o zaman işte kıyamet kopardı.Bunun olmasına izin veremezdi,kaybedeceği çok şeyler vardı.Bir an için baş hemşirenin alabileceğini düşündü.Ama bunun için bir nedeni yoktu.Bunu kendisine sorup öğrenmesi lazımdı.Dosyaları karıştırırken birden geçen gün ölen yaşlı adamın dosyası geçer eline .Dosyayı katlayıp ceketinin iç cebine koyup odadan ayrılır. Hastanenin içinde dolanıp baş hemşireyi aramaya koyulur.Hemşire odasına bakar doktorlara sorar, ama hemşire yoktu ortalıkta.Birden bire koridorunun diğer ucunda, dışarda çam ağaçların altında gördüğü o karaltıyı tekrar görür.
Emniyet Müdürü gözlerini ovuşturarak şaşkınlık içindedir.Karşısındaki şey gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi açmış,kan kırmızı gözlerle, öfke ve nefret ile adama bakıyordu.Emniyet amiri nasıl olur sen ölmüştün diye feryat eder, boğazı düğümlenecekmiş gibi olur.Alnından buz gibi terler süzülmeye başlar,hayır bu Kerem olamazdı. Onu kimsesizler mezarlığına gömmüş yerini ailesi bile bilmiyordu.Üzerinde hala o günkü kıyafetleri vardı.Genç adam arkasını dönüp, ağır adımlarla koridorun sonuna doğru ilerleyip merdivenlerden aşağıya iner.Ağır travmalı hastaların bulunduğu bölüme geçer.Emniyet Müdürü ardı sıra takip etmekteydi kendisini. genç adam bir kat daha merdivenlerden aşağıya inip.Deliler koğuşu denilen bölüme iner.Emniyet müdürü daha önce hastanenin bu bölümüne hiç inmemişti.Etrafa ağır rutubet kokusuyla birlikte,dayanılmaz iğrençlikte bir koku yayılıyordu.Demir kafesler içinde tutulan insanların kimisinden garip konuşmalar,etrafa saldırmalar ve kapıları yumruklayıp kafasını kapıya çarpanlar vardı.Başhekim sık sık "Burası unutulmuş ve yolunu şaşırmış gariplerin son dergahıdır"Derdi.Haklıymış burası bir insanın gelebileceği son yerdi.Ağır ağır hücrelerin yanından geçer,ve bir hücrenin önüne geldiğinde ağlayan bir kadının hıçkırıkları ile başını o yöne çevirir. Hücreye yaklaşıp demir kapıyı kuvvetle iter,kapı sonuna kadar açıldığında hücrenin en dip köşesinde çömelmiş, başını bacakları arasına gizlemiş bir kadın ağlıyordu.Adam demir kapıdan içeriye girip kadına yaklaşır.Gölgeler arasına saklanmış olan kadın,ansızın ağlamayı keser.Ve demir kapı şiddetle kapanır,metal kapının çıkardığı ses kulakları yırtarcasına yankılanır koğuşun içinde.Emniyet Müdürü hemen kapıya asılır, ama boşuna bir çaba harcadığını fark edip tekrar kadının bulunduğu tarafa döner. Kadın dimdik ayağa kalkmış, duvarın gölgesine sakanmış anlamsız bir şeyler mırıldanıyordu.Emniyet Müdürünün alnından terler süzülür.Kapıya dönerek kimse yokmu diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başlar.Sesi sanki bir hiçlikte yankılanır casına hücrelerin bulunduğu koğuşların duvarlarına çarparak sessizliğe gömülür.Daha önceleri hayatının hiçbir döneminde hissetmediği korku, vücudunun her tarafına yayılır. Ensesinden boşalan buz gibi terlerle birlikte, ölümün soğuk nefesini ensesinde hissediyordu.Yavaş yavaş arkasına döner,kalbi yerinden çıkacakmışcasına çarpıyordu.Kaskatı kesilmişti, karşısında dimdik duran genç kızı tanıyordu.Oda Kerem gibi kimsesizler mezarlığında olmalıydı.Cenazesini kendi gelip almıştı hastaneden,kızı Keremin yanına gömmüşlerdi.Kız dimdik karşısında duruyor,bomboş kapkara gözlerle adama bakıyordu.Emniyet Müdürü gözlerini karşısındaki kızın kapkara gözlerinin içine dikmiş, hareketsizce duruyor. Bütün vücudu kilitlenmiş, alnından süzülen terler gözlerini içini doldurduğu halde göz kapaklarını bile oynatamıyordu.Hücrenin içine ağır küf kokusu hakimdi,tavandaki ampulden yayılan loş ışık içerisini tam aydınlatmaya yeterli değildi.Odanın içinde pas tutmuş eski bir karyola kirden sararmış çarşaflar ile örtülüydü.Diğer köşede içinden ağır kokular gelen lazımlık için bir delik vardı.Yanı başında paslı su damlatan bir çeşme duruyordu.Genç kız kolunu uzatıp parmakları ile karşısında hareketsiz duran adamın alnına dokunur.Adam gözlerini sonuna kadar açıp,başını arkaya doğru atar,gözlerini tavana dikip kız ile birlikte bir şeyler mırıldanır."Buz tutmuş yürekler şefkatle ağlayacak.Huzura kavuşacak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Ardında Kaybolanlar Hayalet Mevsimi
Mystery / ThrillerGeçmişin ardında kaybolanların ilk kitabı olan Hayalet mevsimi 1982 İstanbul'u da geçen bir hikaye .İstanbul'un en soğuk karlı günlerinde başlayan ölümler bir cinayetmidir kadermi yoksa karanlıktan aydınlığa çıkmayı bekleyen ruhların intikamımı. ( B...