~Sude'nin anlatımından~
11) Aşağıya Abdülhak Hamit Tarhan hakkında beş örnek yazınız.
Gülümsedim. Yazarım canım tabii.
Bir dakika!
Abdülhak Hamit Tarhan mı? Gerçekten mi Fatma Hocacığım?
Gerçekten teesüf ederim yani... Tabii ki pek kıymetli edebiyatçılarımız arasında asla kıyaslama yapmam ama yani şimdi Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, Nazım Hikmet, sonracığıma, Mehmet Akif Ersoy ve şu aralar Dudaktan Kalbe adlı eseriyle dikkatimi çeken Reşat Nuri Güntekin ve daha sayamadığım sayısız kutsi edebiyatçımız dururken sora sora Abdülhak Hamit Tarhan'ı mı sordunuz biricik, tefecik, canımızdan bezdiren Fatma Hocacığımız?
Gerçekten mi yani? Dehşet içindeyim! Önümde ki kağıtla bakışıyorum! Neden ki yani? Oldu mu şimdi bu?!
Ah Fatma Hocacığım? Nasıl yazayım şimdi ben bu beş örneği he? Hayır, yazamayacağımdan değil asla. Sullar seller gibi yazardım ama yazarken aynı zamanda sullar seller gibi taşardım da yani?
Parmaklarımın arasında can çekişen kalemimi bıraktım. Sınav esnasında küçük çaplı bir bir sinir krizi geçireceğim ha! Ben bir sayısal öğrencisi olmama rağmen iki gündür Edebiyat notlarını yutup yalayayım. Pardon, yalayıp yutayım, hatta yurtta yemeğe daha zaman olduğunda çok acıkıp bir an bunu aklımdan geçireyim. Sonra iç sesim ağzını yaya yaya, 'Saçmalama Sude. Sen karnını doyurmak adına iyice kafayı yedin ha,' diye beni küçümsesin, ben de gelip burda Abdülhak Hamit Tarhan paşamıza örnekler dizeyim. Yok ya! Yok öyle dünya, mars, jüpiter her ne sekiz gezegense artık...
Yoksa ben karısını çok sevdiğini söyleyip ona şiirler, romanlar dizen hatta Makber adlı eserini yazan Abdülhak Hamit Tarhan'ın, karısı öldüğünde dünyası başına yıkıldığını düşünüp çok üzülmesine inanmıyorum. Neden mi? Çünküsü karısının cenazesinde gördüğü bir kadına ilk görüşte aşık olmuş ve bütün derdi tasasını unutup paşa gönlüyle o kadınla evlenmiş Abdülhak Hamit Tarhan. Hatta karısından sonra üç evlilik daha yapmış. Nerede onun sevgisi, aşkısı ve duygusu?!
A birde bilin bakalım ölen karısının adı neymiş? Fatma...
Ne şaşırtıcı değil mi ama? Ben de neden Abdülhak Hamit Tarhan diye düşünüyordum. ALLAH ALLAH...
Siz söyleyin?! Siz yapar mıydınız bunu? Çağımızda yaşıyor olsa Kısmetse Olur yarışmacısı olabilecek yüksek potansiyele sahip Abdülhak Hamit Tarhan edebiyatçımıza kalemimden çıkan beş altın değerinde ki örneği bahşeder miydiniz?
İç sesim bir ağzı olmamasına rağmen ağzını yamulttu.
Kolümümdön çokon böş olton döğöründe kö örnök! Peehh! Laflara bak, laflara. Lan senin örnek vermeye yanaşmadığın o edebiyatçı senin vereceğin örneklerin baş yapıtı. Kaynağı be, kaynağı! Ne anlarsın sen edebiyattan? Sen anca işin magazin kısmıyla ilgilen.
Edebiyat yapma bana, iç ses! Yemin ederim o olmayan yamulttuğun ağzını yamulturum. Çok sinirliyim. Bulaşma bana!
Avucunu yalarsın. Yeter iki gündür Edebiyat yaladığın. Gıcık...
"Son beş dakika," diye kalan süreyi haber verdi Felsefe öğretmeni olan Züleyha Hoca. Üzerinde ki beyaz öğretmen önlüğüyle aralarda geziyordu. "Cevaplarınızı yavaştan toparlayın artık."
Tüm öğrenciler bu süre zarfında harıl harıl son dokunuşlarını yapmaya koyuldu hemen. Oh canıma değsin ki sınavımızda Züleyha Hoca gibi disiplinli ve gerçekten Kül Yutmaz bir hoca vardı ki kimse kopya çekemiyordu. Şuan sinirlerimi hafifletebilen tek örnek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ GÜNAHSIZ CAN
AdventureOnlar üç arkadaştı. Üç günahsız can... Sarı Sude. En asileriydi... Sude: Bomba olup patlayasım geldi hağ. Iska Ebru. En delikanlılarıydı... Ebru: Nasıl koşuyorum ben ayoğl. Yanık Gökçe. En sakinleriydi... Gökçe: Eeğ ben sakinim.