Piknik...

7 1 0
                                    

   Bazı garip alışkanlıklar hayatta ki büyük değişikliklere neden olabilir. Tıpkı domino taşlarının birbirine olan bağlılığı gibi... 




Bir pazar sabahı, çocuğum. On bir yaşındayım. Kahvaltı yapmışız, gün batımında pikniğe gideceğiz. Annem piknik sepetini hazırlıyor. Babam mangal için et almaya gitmiş. Ablam saçlarını yapıyor, ağabeyim ise işten yeni gelmiş bazı müvekkillerine randevu vermekle meşguldü. Bende en sevdiğim çizgi film olan şirinleri izliyordum. Çizgi film izlerken uyuya kalmıştım. Ağabeyimin yanağımdan öpmesi ile uyandım. 

"Hadi balım uyan pikniğe gideceğiz."

Mutluluk ile kalktım. Önce yüzümü yıkadım sonra da üzerimi giyindim. Hep beraber evden çıktık. Herkes arabaya bindi. Sıra bendeydi ama gözüm karşı kaldırımda sigarasını bitirmek üzere olan amcaya takıldı. Uzun uzun izledim. Annemler seslenince "Siz bekleyin topumu unutmuşum, hemen alıp gelirim." dedim. Onlar beni beklerken evimizin bahçesine atılan henüz sönmemiş sigara izmaritini aldım. Söndürdüm ve cebimde ki kilitli poşete koydum. Bodrum katından topumu alarak arabaya geri döndüm. Hep beraber yola çıktık. 

Piknik alanına gelmiştik. Annemler eşyaları yerleştiriyor bende topum ile sağdan sola koşturuyordum. Ağabeyim karşıma geçince topu ona atmaya başladım. Karşılıklı oyunlar oynadık, etler pişmek üzereyken ablam ile hemen piknik alanında olan lavaboya gittik. Geri döndüğümüz de ablam eline bir kitap alıp yarı kurumuş çimenlerin üzerine oturup okumaya başladı. Annem salatayı yapmakla uğraşıyordu. Ağabeyimi ortalıkta göremedim. Babam annemlere bir şarap açıyordu. 

 Biraz kafamı çevirince orman ile piknik alanını birbirinden ayıran gölün üzerinde boyunları ile kalp yapan kuğuları gördüm. Biraz yaklaştım arkamdan annemin "Asil Bade fazla uzaklaşma." dediğini duydum. Ama gün batımında dans edercesine yüzen bu kuğular beni cezbediyordu. Göl annemlerden oldukça uzaktı. Hazırlığa dalmış olmalılardı. Az ilerde piknik alanı ile ormanın birbirine ulaşımını sağlayan gölün üzerinde ki ahşap parçasını gördüm. Ormanların bu gizemli görünüşü beni hep etkilemişti. Turunculaşmış bu gökyüzüne uzanan yemyeşil yapraklar çok güzeldi. Bir ses duydum kavga eden birilerinin sesi , ormandan geliyordu. Minik adımlarla ahşap parçanın üzerinden ilerleyerek ormana ulaştım. Biraz ileride henüz sönmemiş bir sigara izmariti buldum. Yere eğildim, söndürdüm elime aldım ve cebimde ki kilitli poşete koydum. 

Sonra çok ürkütücü bir haykırış duydum. Bir erkek sesi deli gibi bağırıyordu. Çok tanıdıktı ama çocuktum çözemedim. Sesin geldiği yere doğru koştum. Korkuyordum aslında, ama merak da ediyordum. Sesin geldiği yere yaklaştım. Gördüğüm manzara karşısında dilim tutuldu. O güneş battığı için turuncu olan hava sanki siyaha boyandı. Kuğular çığlık attı. Ağaçlar dile gelmişçesine rüzgar esti.  Konuşmak istedim. Küçücük bedenim her şeyi orada bırakıp gitmek istedim. Gözlerimi kapamadan önce gördüğüm son şeyin ağabeyimin kanlar içinde yerde yatan bedeni ve elinde ki kıpkırmızı bıçak olduğunu hatırlıyorum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

LE CYGNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin