bu bolume de gecen bolumki oy + yorum sayisini istiyorum hatta azıcık gecebiliriz benceee uzun bi bolum cunku bu
AYRICA
yeni bi kurgu yayımladım, adı "what men live by?" hepinizin bakmasını istiyorum o kurgu icin cok heyecanlıyım (icinde drarry vaaar)
~
"Harry, maça aç karnına çıkmak hiç de güzel bir fikre benzemiyor, bence en azından iki üç lokma bir şeyler yemelisin." Hermione bir milyonuncu kez Harry'ye bir şeyler yemesini söylediğinde yeşil gözlü çocuk isteksizce ofladı ve göğsünde kavuşturduğu kollarını çözdü.
Yine de kabarık saçlı arkadaşını artık kırmayarak eline çatalını aldı ve bu Hermione'nin yüzünde bir gülümsemeye sebep olurken kendini yemeye zorladı. Hemen her kahvaltısında yediği çörekten ve peynirden yedi, daha sonrasında doyduğunu hissettiğini iddia ederek yemeyi bıraktı.
Zaten çok geçmeden Oliver'dan sonra takıma kaptan seçilen Angelina gelmiş ve Harry'yi ısınmak için sahaya çağırmıştı. Harry arkadaşlarına kısaca veda ederek ayaklandı ve takımla birlikte önce giyinme odasına ilerledi.
Hepsi kısa bir süre içinde hazırdı. Ravenclaw ile olacak bir maç için devasa endişeleri yoktu, zaten kritik bir maç da değildi. Fred ve George neşeli neşeli birbirlerine takılıyor, zaman zaman da Harry hakkında şaka yapıp takımın gerginliğinin iyice azalmasına yardımcı oluyorlardı.
Kısa bir ısınma turu oldu. Tribünler, maçı izlemek için coşkuyla hazırlanan öğrenciler ve kendilerine özel ayrılmış yerlerinde rahatça muhabbet etmekte olan öğretmenlerle dolduğu esnada Harry karnında garip bir şeyler hissediyordu. Bu, heyecan olmalıydı.
Gözleri Slytherin tribününü tararken içinden Draco da burada, dedi. Malfoy sahiden de Theodore Nott ve birkaç kişinin daha yanında duruyordu, ellerinde neredeyse iki buçuk metre genişliğinde bir pankart vardı ve pankartı en az yirmi kişi tutuyordu. Bu da Harry'nin kendisine yazan bilinmeyen numarayı bulmaya yaklaşmasına engel oluyordu.
"Haydi, Harry!"
Angelina'nın sabırsız sözleri Harry'yi kendine getirdi ve Angelina Ravenclaw takımının kaptanıyla el sıkışırken kendisine dik dik bakan Cho'ya bakmamak için kendini zorladı.
Madam Hooch'un düdüğüyle hepsi bir havalandı ve Snitch ortadan kaybolurken Harry yükselebildiği kadar yükseldi. Sirius'un ona on üçüncü doğum gününde aldığı Ateşoku'nu kullanarak yavaş yavaş kendi etrafında ve daha sonra da saha etrafında dönerek küçük altın topu bulmaya çalıştı. Bu sırada maç, altta devam ediyordu.
Maçı her zamanki gibi Lee Jordan adındaki Gryffindor sunuyordu. Fred ve George ile olan yakınlığı, ister istemez Harry ile de yakın arkadaş olmasına sebebiyet vermişti. Maçı, zaman zaman McGonagall'ı çileden çıkarsa da güzel ve biraz da taraflı sunardı.
Evet arkadaşlar, maç tüm hızıyla devam ediyor demeyi çok isterdim ama Quaffle Michael'dayken bu pek mümkün olamıyor, Michael maçı yavaşlatmaktan ve iki tarafa da sayı kazandırmamaktan keyif alıyor gibi görünüyor.
"Lee, daha şimdiden seni uyarmak istemiyorum ama-"
"Tamam Profesör, anladım, maçı taraflı sunmayacağım. Her neyse, ne diyordum..."
Harry aşağıda olanları dinlemeyi bıraktı ve biraz alçalmayı denedi. Öyle ki bulutlar yukarıda kalmıştı şimdi, süpürgesini yumuşakça döndürdü ve neredeyse tüm Slytherinleri tek tek inceledi. Hangisinin bilinmeyen numara olduğunu o kadar merak ediyordu ki...