7

260 36 41
                                    

bu kez sınır yok. istediginiz gibi takılabilirsiniz

~

harry potter'ın bakış açısı

Medya gözümde her zaman normalden daha fazla tehlikelidir. Özellikle de Rita Skeeter gibi bir gazeteci ile ortak çalışan bir Bakanlık altındaysanız, üzerine bir de herkesi etki altına alan bir şöhretiniz de varsa her adımınıza dikkat etmeniz, aldığınız her bir nefesi düşünmeniz gerekir.

Dünyanın en ünlü insanı değilim, yine de bir yaşındayken başıma gelen olaylardan ötürü, bir de vaftiz babamın kimliği -Sirius Black- ile birleşen olaylarla birlikte hemen her büyücünün tanışmak istediği, imzalı bir fotoğraf istediği insanlardan biriyim. (Tabii ki Voldemort'un yandaşlarını hesaba katmıyorum çünkü eminim ki Azkaban'a imzalı bir Harry Potter fotoğrafı gönderemiyoruzdur.)

Bunu kendimle övünmek için söylemiyorum. Kendimi övmek isteseydim bunu, üzerinde hiçbir etkimin olmadığı ünüm üzerinden yapmazdım. Beni ünlü yapan şeylerin tümü ya benim hatırlamadığım olaylar, ya da başıma tamamen şans eseri gelen birkaç vukuat. Başka bir şey değil.

Hatta ben, şöhretin pek de güzel bir şey olmadığını düşünen takımdanım. Gilderoy Lochart gibi ünlü olmanın bir tür nimet olduğunu zannetmiyorum. Şöhret, başta hoş gibi görünse de işin içinde olan biri için çok can sıkıcı olabiliyor.

Sokakta yürürken birilerinin sürekli bana bakmasından, birbirlerine eğilip hakkımda konuşmalarından, ismimi bile söylemeden beni tanımalarından ve bana ünüm yüzünden farklı muamele etmelerinden hoşnut değilim. Zaman zaman sadece sıradan biri olmayı, şu anda olduğum kişi olmaya yeğliyorum.

Ama hayat söz konusu olduğunda, gerçekten de gidişata yön vermek zor olabiliyor. Bazen hiç elimizde olmayan bir şeyler gerçekleşiyor ve hiçbir şey yapmadan izlemek düşüyor bize de.

Şu birkaç gündür ben de aynı durumdaydım. Bilinmeyen bir numara bana yazıyor ve medyanın eline geçse yüz bin yıl kullanacakları dedikodu malzemesinden söz ediyordu.

Söylediklerinin doğru olmadığıyla ilgili bir şeyler söyleyip bu dedikoduyu medyaya duyurmasının anlamsız olduğunu yazmıştım ilk olarak. Her ne kadar korkmuyor gibi görünüp ona laf yetiştirsem de mesajlar Rita'ya ulaşsa insan içine çıkamazdım bile. Büyücüler arasında eşcinseller nasıl karşılanıyordu pek bir bilgim yoktu ama iyi karşılansa bile benim eşcinsel olmam eminim gündeme bomba gibi bir etki bırakırdı.

Bu durumdan ne Hermione'ye ne de Ron'a söz etmiştim. İkisi de eşcinsel olduğumu bilmiyorlardı. Hermione için bir sorun olmazdı, bir kızla arkadaş olmak gibi olurdu, hatta ona aşık olma şansım olmayacağını düşünüp kendi kendine güvende bile hissedebilirdi. Ron ise beni biraz korkutuyordu.

Bilinmeyen numaradan yazan kişi onlar hakkında "Eğer onlara güvenmiyorsan neden onlarla arkadaşsın?" demişti. Bu doğru değildi. Ron ve Hermione'ye neredeyse kimseye güvenmediğim kadar çok güveniyordum. Zaten sorun da buydu. Saçma sapan bir yönelim konusu yüzünden aramızda bir tartışma çıkarsa çok güvendiğim iki kişiyi hayatımdan çıkarmak zorunda kalırdım. Bunu istemiyordum.

Kafam çok karışıktı. Eşcinsel olmayı atlatabilsem bile önümde daha büyük bir sorun vardı: Draco Malfoy.

Başta her şey normaldi. Benimle arkadaş olmak istemişti, Ron Weasley ile olan yakınlığım aramıza soğukluk sokmuştu ve ben de onun teklifini reddedince kendi kendine bana düşman kesilmişti. Kendi arkadaşlarıyla birlikte benimle dalga geçmek hobisi haline gelmişti.

Kendimi ezdirecek biri değildim, hiçbir zaman da olmamıştım. Sirius Black ve Remus Lupin ile birlikte büyüyen kimse olmazdı zaten. Bu yüzden Draco Malfoy benim için devasa bir dert değildi. Arada sırada can sıkıcı olabiliyordu ama o kadardı.

finally, beautiful strangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin