hm' 5

242 39 95
                                    

Etrafı toplamış olmanın verdiği huzurla, sırtını yatakla buluşturdu. Atölyesi olunca istediği gibi çalışabileceğini sanıyordu. Aslında öyle oluyordu ama çizmemesi gereken şeyler çiziyordu ve bu kontrol edemeyeceği bir durumdu.

iki gündür onu görmekten köşe bucak kaçtığı için mi bu kadar çok düşünüyordu onu? göremediği için mi elleri çizmek istiyordu?

Kendini kandırdığının farkındayı, şimdi de onu görmek için bahaneler üretiyordu. Evden hiç çıkmamış, aldığı atıştırmalıklarla idare etmişti. Artık sıcak bir şeyler yemek istiyordu ama yemek yerleri uzak olduğundan üşeniyordu.

Telefonu eline alıp sipariş vereceği yakın yerlere bakarken çalan kapıyla ayaklandı. Tahmin ettiği gibi burada kapısını çalacak tek kişi gelmişti. Karşısındaki adamın kucakladığı karışık ama özenle yapılmış çiçek buketine baktı. "Her gün çiçek alacağını söylemiştin ama almaya gelmedin."

Uzatılan çiçeği narin parmaklarıyla kavradı. Neden tepkisiz olduğunu bilmiyordu, ne düşünmesi gerektiğini veya söylemesi gerektiğini gerçekten bilmiyordu. Minho sözüne devam etti. "O yüzden ben getirmek istedim."

Hyunjin dudaklarını araladı, mahçup bir üslupla konuştu. "Bu aralar çok çalışıyorum." Cümlesine devam edip, etmeyeceğini bilmeden atıldı, Minho. "Fark ettim, o yüzden geldim işte."

Hyunjin ona etmesi gereken bir teşekkürü daha yuttu. Teşekkür etmemek ilk defa o kadar da kötü hissettirmiyordu. Aksine öylesine bir teşekkürden çekiniyordu Hyunjin. "İçeri gelsene. dedi, kenara çekilip ona yol açarken."

Son yaptığı tabloyu duvara çevirmiş olmanın rahatlığıyla derin bir nefes aldı. Çiçekleri daha sonra suya koyacağını düşünerek masaya bıraktı. "Ben de tam yemek sipariş edecektim. Hamburger ister misin?"

Gözlerini kısıp birkaç saniye düşünüyor gibi yaptı, cevabı belli olan yalancı bir düşünme anıydı. "Olabilir."

Hyunjin yemek siparişini verdikten sonra kanepede oturan Minho'nun yanına ilerledi. Yanına oturmak istese de şu an makyajsız olduğu için uzak durması daha iyi olurdu. Tekli koltuğa kendini bırakıp, her zamanki gibi bacaklarını üst üste attı ve ellerini dizlerinin üzerine getirdi.

Titreşimde olan telefonun cebinde çaldığını hissedince telefonu çıkardı. Minho'dan göz temasıyla izin aldı. "Annem arıyor." Başını salladı Minho. Hyunjin'i izlemeye devam etti.

...

"Yarın doğum günümse ne olmuş yani?" Minho istemsizce sohbetlerine kulak misafiri oluyordu. "Anne lütfen çalışmam lazım, ayrıca şu an misafirim var.

Hayır anne sevgilim falan değil.. kapatıyorum sonra konuşuruz." Annesi hala kim olduğunu ısrarla sorarken, Minho ikisinin tatlı konuşmasına gülümsedi.

Hyunjin daha fazla annesini dinleyip utanmak istemediğinden, konuyu kapatmak için en ideal cümleyi kurdu. "Seni seviyorum, güzelim kapattım. Çok düşünme, başına kalmayacağım."

Telefonu kapatıp, bıkkınlıkla tekrar cebine attı. "Kusura bakma, annem uzun süredir yalnız olmama benden çok içerliyor." Başını sallayarak, gülümsedi Minho. "Sorun değil, annemi hatırlattı. O da sürekli böyle sorardı."

Beceriksizce gülümsedi Hyunjin. Bunu hatırlatmış olmak iyi mi olmuştu, kötü mü emin değildi.

Aklına gelen şeyle konuyu dağıtmak istedi. Hyunjin, Minho'ya karşı rahattı. Gay olduğunu normalde de saklayanlardan değildi. Annesi ve çevresi bunu bilirdi. Bu yüzden tereddüt etmedi.

"Daha neler yapıyor bir bilsen.." Minho'nun soracağından emin bir şekilde konuya giriş yaptı. Kaşlarını çattı Minho, dinlemek istediğini belirterek öne doğru yaklaştı. İstekli gören Hyunjin beklemeden cümlesine devam etti. "Geçen sene değil ondan önceki sene, doğum günümde kör randevu ayarlamıştı."

Minho dayanamayarak başını kahkaha eşliğinde geriye attı. "Komik olan kısmı inan bu değil." Dedi. Minho daha da meraklanarak sordu. "Daha ne olabilir?"

"Annesinin ayarladığı gay kör randevuya çıkan ilk kişi olabilirim." Hyunjin bunu söylerken rahattı, bilerek açmıştı bu konuyu. Minho'nun verdiği tepkiye göre gay olup olmadığından emin olabilirdi ve boşuna ümitlenmezdi.

Bilerek söylediği cümleye yalnızca kaşlarını kaldırmış olan adamı dikkatle izliyordu, Hyunjin. Çaktırmadan anlatmaya devam etti. "Çoçuk doktormuş, annem nasıl hevesli benden haber bekliyor.." Minho'nun havalanan kaşları inmiyor, herhangi bir tepki vermemek için kendini zorlasa da şaşırdığı gözlerinden belli oluyordu.

"Ben neden bu kadar heyecan yaptım, bilmiyorum sanırım annem yüzünden... Kör randevu için o kadar süslenmem aptalcaydı." Hyunjin kötü hissetse de belli etmemek için anlatmaya devam ediyor, artık anladığı şeyle Minho'nun gözlerine bakmakta zorlanıyordu.

Belli ki gay değildi, hatta Hyunjin'in öyle olmasına şaşırmıştı. "Sonra ne oldu biliyor musun?" Minho beceriksizce başıyla reddetti. "Gelmedi."

"Gelmemesini boşver beni saatlerce beklettikten sonra bir telefon bile açmadı. Görgüsüz.."

Hyunjin gözlerini çevirerek anlatmaya devam etti. "Doktor olmak yeterli değilmiş demek ki.." çalan kapıyla burgerlerin geldiğini ümit ederek, Minho'nun boş bakan gözlerini umursamadan yerinden doğruldu. "her neyse ya boşverelim."

Yemek boyunca erteledi Hyunjin. Ona bakmayı, göz göze gelmeyi. Gay olmadığı ihtimalini düşünmeden ona karşı duygular beslemesi utanç vericiydi. Kendine çeki düzen verecekti. Minho'yu arkadaşı olarak kaybetmek istemiyordu.

"Yarın eğer annenin yanına gitmezsen beraber kutlayalım." Hyunjin duyduğu cümleye sevinip sevinmemesi gerektiğinden bile emin olamıyordu. Bu duygulara sahipken onunla özel anılar biriktirmek zordu. Ayrıca ölene kadar platonik kalabilecek biriydi. Eğer onu arkadaş olarak benimseyemezse, buradan gideceğine dair söz verdi kendine. Minho'nun duymadığı ama onun için verilmiş bir sözdü.

Gülümsedi. "Olur, kutlayalım."

✮⋆。°✩⋆˙

Kendine verdiği sözün farkındalığıyla uyandı Hyunjin. Bu kasabayı sevmişti, Minho'yla arkadaş olarak geçirdiği zamanı da sevmişti. O kadar da büyütecek bir şey yoktu. Yakışıklı olduğu için etkilenmişti işte.

Yeni uyanmış, sütlü gevreğini yerken açtığı videoyu izliyordu. Bugün doğum günü olduğu çoktan aklından çıkmıştı. Hyunjin tüm gün çalışmayı planlarken, Minho'nun yaptığı plandan habersizdi.

Günün batmasına saatler kala hazırlığa başlamıştı Minho. Son olarak birkaç minder ekledi. Herhangi bir eksik olmasını istemediğinden etrafı kontrol etmeye başladı. Burası koca bir yamacın arkasında kalan, kimsenin uğramadığı bir kumsaldı. Özellikle bu saatlerde daha rahat olurdu. Arkası yüksek kayalarla kaplıydı. O yüzden buraya inmek biraz zordu. Önünde uçsuz bucaksız okyanus vardı. Diğer sahil kenarlarından daha berrak olan suyu kendini belli ediyordu.

Minho kumsala serdiği bezin kenarlarını düzeltti. Saatlerce kurmaya uğraştığı projeksiyon tam istediği gibi olmuştu. Yanlarında bulunan minik sehpaya sığabilecek her türlü atıştırmalıklar özenle konmuştu. Beyaz kremayla kaplı pastanın üzerinde maviyle 'hbd nesilsiz yalnız çiçek' yazıyordu.

2 sene önce mahvettiği doğum gününü bu şekilde telafi etmek istiyordu Minho. Kader denilen şeye dün inanmıştı. Keşke daha düşünceli olup onu arayabilseydi. Eğer hevesle beklediğini ve doğum günü olduğunu bilseydi kesinlikle arardı. ama şimdi çiçekçi Minho olarak telafi etme fırsatı vardı.

Görgüsüz doktor olarak nasıl karşısına çıkardı, bunu bilmiyordu. Düşünmek de istemiyordu, çünkü o beceriksiz doktordan Minho'da nefret ediyordu.

Heyecandan avuç içleri gıdıklandı. Yemeklerin üzerini zarar gelmesin diye kapattıktan sonra çok düşünmeden arabasına ilerledi. Gün batımını beraber izleme fırsatını kaçırmamak için acele etmeliydi.

🫀

muhtemelen sok oldunuz
ama daha yeni basladık

hic icime sinmedi of neyse bb🤕

middlemist, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin