"AAAAAA!!!"
"Ne bağıyıyon be!" Dedi sabahın köründe üzerime hoplayıp beni uyandıran Lisa.
"Yah! Uyanmazsam üzerime hoplayın, derken ciddi değildim, Lisa!"
Lanet olsun,belim ağrıyor.
"Ben dedim ama dinlemedi,unnie." Dedi Rose.
"Sus be! Her şeye karışıyon elimde kalcan,ha!"
"Yok ya!"
"Senin ben..!" Diyerek sırtımdan inen Lisa,şimdi de Rose'nin üzerine atlamıştı.
Esnedim ve etrafı inceleyerek kendime gelmeye çalıştım. Cidden başım ağrıyordu.
Adeta inleyerek yatakta oturur pozisyona geldim ve gözlerimi ovuşturdum.
Chaelisa'ya baktığımda ise hala kavga ettiklerini gördüm.
"YETER! SUSUN ARTIK!"
İkisi de anında birbirlerini bırakıp karşıma suçlu çocuklar gibi oturmuşlardı.
"Aferim. Şimdi siz aşağı inin ve beni bekleyin bende hazırlanıp geliyorum."
Tekrar esnemiştim.
"Niye,kalsak ya." Diyip göz kırptı Lisa. Sapık piç!
"Lisa..."
"Efendim,unniem?"
"Siktir git."
"Offf! Tamam ya!" Rose'yi de kolundan tutup sürükleyerek dışarı çıkmıştı.
"Lan,kapıyı kapat,kapıyı!" Şapşal kız!
****
Lavaboya girdim ve ellerimi yıkamak için musluğu açtım. Ellerimi yıkarken aynadaki yansımamla göz göze gelmiştim.
Niye ellerim titriyordu ki?
Aynadaki kız bana yabancı geliyordu. Kimdi bu? Aynadaki kız yabancıysa gerçek ben nerede?
Başımın ağrısı git gide çoğalıyordu fakat gözlerimi yabancıdan ayıramıyordum.
Derin derin nefesler almaya başladım. Aldığım nefes ciğerlerime yetmiyordu. Yüksek sesle ellerim boğazımda nefes almaya çalışıyordum.
"Unnie,hadi ağaç olduk!"
"Yıllık mı yaptın,Unnie? HAHAHA!"
Onları duyuyordum fakat algılayamıyordum. Ne olmuştu bana böyle?
Gözlerimi yabancıdan zar zor ayırıp "G-Geliyorum! Siz aşağı inin!" Diyebilmiştim.
"Unnie,iyimisin? Sesin hiç iyi gelmiyo!"
Hafifçe öksürüp "İyiyim,iyiyim. Bi an garip oldum sadece."
"Peki,aşağıda bekliyoruz."
Cevap vermemiştim. Verememiştim.
Bir anda öksürmeye başlamıştım ve bunu durduramıyordum. Dizlerim artık bedenimi taşıyamıyordu. Kendimi yere bırakmıştım.
Dizlerimin üzerinde ağzımdan kan gelene kadar öksürdüm.
Fayans kıpkırmızı olmuştu. Ama sonunda rahat nefes alabiliyordum.
Zar zor ayağa kalkıp yerdeki kanı sildim ve ellerimi yıkayıp dışarı çıktım. Kıyafetimi giyeccekken dolabın aynasından yüzümün bir vampir gibi bembeyaz olduğunu fark ettim.
Belki de biraz makyaj yapmalıyım?
***
Gözaltımdaki morlukları da kapattıktan sonra işim bitmişti.En azından bana benziyordu.
Kızları daha fazla bekletmeden aşşağı uçtum.
***
Sonunda okula varmıştık. Merdivenleri çıkıp sınıflarımıza dağıldık.
Tam sırama geçmiş,uyuyacaktım ki aklıma makyaj yaptığım gelmişti. Şimdi nasıl kafamı koyacaktım ben? İşte bu yüzden makyaj yapmayı sevmiyordum!
Hoca da girdi,hadi buyur!
Sınıfça ayağa kalkıp hocaya selam verip geri oturduk.
Kadının sesi bile uykumu getiriyordu. Kafam resmen sallanıyordu. Tam pes edecekken birden yüksek sesle öksürmeye başladım.
Aralıksız öksürmekten nefes alamıyordum. Sanırım boğulacağım!
Ağzımda hissettiğim metalimsi tat ile kan kustuğumu anlamıştım. Hoca başıma gelip saçlarımı toplarken bir yandan da öğrencilerden birine diğer hocaları çağırmasını söylüyordu.
Öksürüklerim daha da şiddetlenmişti ve kan durmak bilmiyordu. Gözlerim kararmaya başlamıştı ve ciddi anlamda nefes alamıyordum.
En sonunda yavaşça yana kaydığımı hissettim.
Uzun yazmamı seviyor musunuz yoksa kısa yazmaya devam mı edeyim?(bu uzun hali:'))
Acaba diyorum angst mı bitirsem😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈😈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE POWER OF COLORS
FanfictionKötü bir başlangıç yapan Kim Vsoo ikilisi bir anda kendilerinin aslında seçilmişler olduklarını öğrenirler... "Etrafı inceleyince kanım donmuştu.... Ya da... Olmayan kanım mı demeliydim?"