Bölüm 14

59 6 112
                                    

"Hadi,etrafı gezelim!"

Yaratığın sesiyle önce birbirimize baktık sonra ise bu garip varlığın peşine takıldık.

Burayı incelemeyi gerçekten çok istiyordum.Bir fantastik ya da bilim kurgu filminden bir sahne izliyordum sanki.

"Bakın!" Diyerek eliyle bir yeri gösterdi yaratık. O tarafa döndüğümüzde pembe rengin hakim olduğu bir alan vardı.

Alanın içerisinde ten rengi normal insanlarda olduğu gibi olan,saçları,gözleri,kıyafetleri pembe olan bir kadın vardı. Etrafta ise pembe bir taht,pembe eşyalar,pembe yiyecekler,pembe oyuncaklar bile vardı.

Kadın tahtta oturuyordu ve elindeki pembe peluş oyuncakla ilgileniyordu.
Gülümsemesi onu tatlı yaparken giydiği dar ve kısa elbise onu çok şey gösteriyordu...Kadınsı? Evet doğru kelime bu olsa gerek. 

Esmer olan kadının teni ve göz bebeği dışında herşeyi pembe ve pembenin tonlarındaydı.

Biraz garipsemiştim çünkü benim sadece gözbebeklerim siyah renkliydi. Onun ise ten rengi normaldi.

"Hey,buradaki kadının ten rengi var! Benimki neden bembeyaz?"

"Ten Rengi'nden yardım alıyorlar! Sen de istersen alabilirsin Soyaa. Buradakiler önceden insan oldukları için tamamen pembe ya da mor bir beden yerine siyahtan beyaza kadar ten renklerini kendileri seçiyor ve Ten ise onlara yardımcı oluyor. "

Dedi ve ilerlemeye devam ettik. Giderken pembeli kadına selam vermişti. Biz tanımadığımız için sadece Tae ile birbirimizle bakıştık,selam vermeli miyiz? Dercesine. Sonra vazgeçip önümüze dönmüştük.

Pembeli yerin az ilerisinde Mor rengin hakim olduğu bir alan vardı.

Burada ise bir prensi aratmayacak kadar asil görünen birisi vardı. Mor tahtında oturan adamın saçları biraz uzundu ve -heryeri gibi-mor renkliydi.

Ten rengi ise çok açıktı. Biraz daha açık olsa benimki gibi olacaktı. Sadece şakaklarında ve elmacık kemiklerinde hafif bir mor tonu vardı.

"Bir saniye!" Dedi Tae. "Ne oldu,Tata?"
Bu yaratık niye bize lakap takıyor? Tamam ismimiz uzun ama yani sonuçta adımız bu!

"Ben bu adamı tanıyorum,Jeon Jungkook!" Son söylediği ile başımı morlu adama çevirmiştim.

"Hey,Jeon!" Diye bağırdı Taehyung.

Prens olduğu bu mesafeden bile belli olan adam başını kaldırdı ve Tae ile göz göze geldi. Şaşırmıştı çünkü onu burada bekleyeceğini sanmıyorum.

"Oh,V!" Diye seslenmiş ve tahtından kalkıp yanımıza gelmişti.

Tae ile sarılıp diğer yaratığa ise başıyla selam vermişti. Sonra mor gözleri bana döndü. "Selam,Jisoo."

Ne?

"Selam... Ama sen beni nerden t-"

Lafımı kesip-ki bu en nefret ettiğim şey-" Burada seni tanımayan yok Jisoo noona,beyaz olmasa renkler olmazdı. Sen olmasan biz de olmazdık." Dedi.

Kaşlarımı çattım." Noona mı? Kaç yaşındasın ki?"

"26"

"Anladım." Diyip konuşmayı uzatmadım.

"Hey,Mahito. Onlara geri kalan kısımda ben yardım ederim. Sen dinlen." Mahito ismini duymuştum ama nereden?

"Peki,Mor!" Dedi ve yine ışıklar saçarak yok oldu.Sanki Selena anasını satayım!

"Bu arada belki ismine takılmışsınızdır. Kendisi anime daha doğrusu Jujutsu Kaisen fanı. İdolü Mahito olduğu için ismini değiştirdi." Dedi ve kahkaha attı. Ben de kahkaha atmıştım. Bu kadar fanatik olmazsın be!

Ben hala gülerken gözlerim bir anlığına Tae'ye denk geldi. Gülümseyerek dudaklarıma baktığını fark ettiğimde gülmeyi bıraktım ve gözlerine baktım. O da kısa süreliğine gözlerime baktı ve önüne döndü.

Biz sahte sevgili değil miyiz? Bu çocuk niye böyle yapıyor?

"Hadi sizi Turuncu'ya götüreyim! Çok tatlıdır kendisi,havuçları da öyle."

Tae gülümserken ben etrafı incelemeye devam ettim.

Biraz daha ilerlediğimizde turuncunun hakim olduğu alana gelmiştik. Burada da herşey turuncuydu.

"Ah! Selam Mor!" Niye isimleriyle değil de renkleriyle sesleniyorlardı?

"Selam Turuncu! Nasılsın?"

"İyi,dans ediyordum." Arkada Lalisa çalıyordu.

"Ah,merhaba Jisoo unnie!" Diyip gülümsemişti. Bende mahçup gülüşümü sunmuş ve hafif eğilerek selam vermiştim.

Lisa burada görmeyi beklediğim son kişiydi.

"Sen de kimsin? Ha yoksa unniemin-" Bu soru Tae'ye idi.

"Ben Kim Taehyung. Memnun oldum...?"

"Lalisa Manobal,ama bana Turuncu diye sesleniyorlar." Diyip ona da gülümsedi. Tae de ona gülümseyerek cavap vermişti.

Tam asosyal insan modeliydik!

"Neyse,biz biraz etrafı gezeceğiz,Turunçgil. Görüşürüz!"

"Turunçgiller kovalasın seni! Ayrıca onları liderlerimize de götür! Görüşürüz!" Diyip kızmış ve tahtına yönelmişti turunculu.

"Eveet! Şimdi diğer Renklerle vakit kaybetmeden Liderlerimizi görelim isterseniz?"

Aslında heryeri merak ediyordum fakat liderlerle tanışmayı çok istiyordum.

"Liderlere geçelim!"

"O zaman..." Ellerini kaldırdı ve bazı hareketler yaparak mor ışıkların oluşmasına sebep oldu.

Işıklardan nefret etmeye başlamıştım. Kör olacağız,lanet olsun!

Bu sefer diğeri gibi uzun ve acılı geçmemişti. Boyutlar arası çok göz yakıyormuş onu öğrendik!

Bunları düşünmeyi bırakıp geldiğimiz yeri incelemeye başladım.

Burada en üstteki iki tanesi boş,toplam altı taht vardı. Dolu olanlarda ise sırasıyla Sarı, Kırmızı,Yeşil ve Mavi renkleri vardı. İçlerinde sadece mavili olan erkekti.

Etrafta ise görüp görebileceğim bütün renkler onlara hizmet ediyordu!

Bu sefer uzun yazdım ehe

Ama heyecanlı yerde kestim😈 Bazı karaktere çok şaşıracaksınızzzz😈Ters köşelere hazır olun😈(mesela Tae yı her an pembe ya da mint yeşili yapabilirim)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ama heyecanlı yerde kestim😈 Bazı karaktere çok şaşıracaksınızzzz😈
Ters köşelere hazır olun😈(mesela Tae yı her an pembe ya da mint yeşili yapabilirim)

THE POWER OF COLORSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin