1•Başım çatlıyor!

24 5 0
                                    

Yavaş yavaş gözlerimi açmaya çalışıyordum. Her şeye inat kapanmak isteyen gözlerimi yumruk yaptığım elimle ovalamaya başladım. Okula sabah kalkmaktan nefret eden ben daha yeni bulduğum işime gitmeliydim sabahın yedisinde.

Okulu bitirdikden sonra bilgisayar yapımcılığı yapan bir yerde işe başlamışdım.

Gözümü tamamen aça bildiğimde ayaklarımı yataktan sarkıtarak terliklerimi giydim ve diğer odadaki banyoya doğru sersek adımlarla yürümeye başladım.

Banyoya girdiğimde musluğu açıp elime soğuk su aldım ve hızlıca yüzüme çarptım. Yüzüme değen su bir nebzede olsun beni kendime getirmişdi. Diğer işlerimi de hallettikten sonra tekrar odama döndüm. Gardırobu açarak kendime uygun kıyafet aradım.

Önüme gelen kıyafeti askılığından tutarak çıkardım ve yatağımın üzerine braktım. Aldığım kıyafet uzun bol siyah pantalon, kremsi sweet ve pantalonla aynı kumaş ceketti. Ben böyle tarzları severdim.

Çocukken hayalini kurduğum iş tam olarak bu olmasada tarzımı değişmemiştim.

Hızla üzerimdekileri çıkarıp yatağın üzerindekileri değiştirdim. Gözüm anlık saate kaydığında saatin neredeyse yediye geldiğini görmemle daha hızlı bir şekilde üzerimi giyip yatağımı da düzelttikden sonra koşar adımla kapıya doğru gittim. Yemek yemeyi ihmal etsem de bunu dert etmedim. Zaten çok yiyen birisi de değildim.

Ayaklarımıda hızlı bir şekilde giydikten sonra kapıyı açtım ve kendimi dışarı attım. Hemen sonrasında kapıyıda arkamdan kapayıp kilitledikten sonra yolun kenarına doğru hızlı adımlarla gittim.

Cebimden telefonumu çıkartarak taksi çağırdım. Biraz sonrasındada taksi gelmişdi ve bende binip gideceğim yerin adresini vererek oraya varana kadar kafamı cama yaslayarak dışarıyı seyretmeye başladım.

Kaç dakika geçti bilmedim ama tanıdık gelen binalarla yaklaştığımı anlamışdım. Kafamı yasladığım camdan ayırarak şoföre tuttuğu parayı ödedim ve kapıyı açarak taksiden indim.Normal hızımla binanın önüne yöneldim.

Bina 50 katlıydı ve giriş tarafı saydam camla kaplanmışdı. Burayı seviyordum çünkü olduğum kat çok güzel bir manzaraya açılıyordu. Bende manzaralı yerlere bayılırdım.

Adımlarımı hafif hızlandırarak girişden geçerek içeriye geçdim. Resepsiyondaki kıza kısa selam verip odamın kartını aldım ve asansöre yaklaşdım. Kenardaki çağırma tuşuna basarak beklemeye koyuldum. O sırada yanıma patronum geldi. Yüzüme gülücük yerleştirerek onada selam verdim.

Bir 'ding' sesiyle asansörün geldiğini anladım ve beklemeden içeriye girdim. Benim ardımdan da patronum girdi ve 43'cü katın düğmesini basdı. Ben de öylece bekledim çünkü onunla aynı katta çalışıyordum.

Her ne kadar patron olmayı hedeflesemde şimdilik şirketin yüzde kırklık ortağı da olsam yeterdi. Ben bu işten 500000tl kazanıyordum. Biliyorum az değil. Ne de olsa bilgisayar üretiminde çalışıyorum.

Ben düşünürken asansör de olduğumuz kata çıkmışdı. Kapı açıldığında patronuma öncelik tanıyıp kendim de hemen sonrasında asansörden çıktım.

O kendi odasına, ben de kendi odama doğru yol aldım.

Çalıştığım oda da giriş gibi saydam camla kaplıydı, sadece oturduğum koltuğun arkası duvardandı. Camda olsa güçlü bir camdan yapılmışdı aslında ve ses geçirmezdi.

Cam kapıyı açarak odama giriş yaptım. Üzerimdeki ceketi çıkararak portmantoya astım ve masama yerleşdim. Elime aldığım dosyayı daha yeni incelemeye başlamışdım ki kapım tıklatıldı gelen sağ kolum ve en yakın arkadaşım Miya'ydı.

HATIRLAMIYORUM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin