95 gün

467 35 127
                                    


İyi okumalar... 🥂

"Nevzat, nereye oğlum böyle?"

Adeta peşinden bir kovalayan varmış gibi koşarak mahalleye giren kestane saçlı, kırmızı atkılı solcuyu gören Bakkal Mehmet sormuştu bu soruyu. Dükkanının önünde tasasızca oturmuş, gözlerini okuduğu gazetesinden kaldırmıştı hafifçe; normalde aylak aylak kaldırımlarda gezinen bu çocuğu acele ederken görmek ilgisini çekmiş olmalıydı. Nevzat kafasını ona seslenen adama doğru çevirip adımlarını aksatsa da durmadı.

"Telefona yetişiyorum Mehmet Abi, uğrayacağım sana yarın!"

"Hadi koş, koş." diye güldü ve başını iki yana salladı yaşlı adam.

Nevzat'ın da durmaya hiç niyeti yoku zaten, hızlı adımlarla karakolun önündeki sokağı geçti. Yolu aniden kahvehane çırağı Refik'in çalı süpürgesiyle kesilince duraksamadan üzerinden atladı ve kaldırımı işgal etmiş olan güvercinlerin içerisinden geçti. Ama kesintisiz maratonu aniden önüne çıkan bir kız çocuğuyla durdu, kız tiz bir kız sesle konuştu.

"Nevzat abi ya, sekseğimizi bozuyorsun!"

Genç solcunun kaşları havalandı; bak sen, mahallenin yeni jenerasyonu büyümüş de abilerine isyan etmeye başlıyordu demek!

"Acelem var kızlar, bırakın geçeyim."

Önünü kesen pembe elbiseli bu minik kız çocuğuna bir diğer örgülü olan katıldı.

"Hep tebeşiri kalkıyor sen koşunca!"

Minik cüsselerinde büyük bir inat barındırıyordu karşısındaki çocuklar. Nevzat tüm kaldırımı kaplamış olan sekseği birkaç saniye tarttı bakışlarıya ve sonunda boynunu kütletip, birkaç adım da gerileyip tek ayağı üzerinde seke seke geçti karşısındaki bu engeli.

"Tek ayağını kullanmana gerek yoktu, çizgilere basmadan da geçebilirdin!" dedi gözlüklü kız koşarak uzaklaşan solcunun arkasından seslenerek.

"Senden iyi oynuyorum diye kıskanma Oyakuş!"

Kızın ona vereceği cevabı dinlemeden köşeyi döndü Nevzat, neyse ki sağcı sürülerinden kaça kaça iyi bir koşucu olmuştu ki kesilmiyordu hemen nefesi. Sokakları aştı, kaldırımları çiğnedi ve en sonunda kendi binasının açık olan demir kapısından içeri girdi. Kapıcı Hamdi Bey temizlik yapıyor olmalıydı ki tüm binayı tatlı bir yasemin kokusu sarmıştı.

Islak yerlerin kıyısından geçmeye özen göstererek tırmandı iki kat merdiveni ve yaklaşık üç kere düşme tehlikesi geçirdi. Tanıdık ahşap kapının önüne gelince de zile bastı ve parmak eklemleri acıyacak hızda çaldı kapıyı.

"Ay geldim, geldim!"

İçeriden gelen sesle kilidin açılma sesleri duyuldu ve çok geçmeden Nevzat karşısında annesini buldu.

"Hoş geldin oğlum."

"Aradı mı?"

Nevzat içeri hızlıca geçip üzerindeki paltoyu ve atkıyı hızlıca çıkarırken Meral Hanım cevap vermek için ağzını açmıştı ki telefonun çalma sesi tüm evi doldurdu. Ah o ses, Nevzat'ın kulağına cennetten gelen bir müzik gibi duyuluyordu adeta.

mesafe | alper x nevzatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin