five

1.8K 110 415
                                    

bol yorum rica ediyorum ve gururla sunuyorumm 🤍🤍🤍

-

Duyduklarımın tesiriyle bir an taş kesilerek kalakaldım, kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Neler saçmalıyordu, nasıl bu kadar iğrenç şeyler geçirebiliyordu aklından? Seni siktiğimi, bozduğumu söylerim ne demekti? Gerçekten hiç utanıp sıkılmadan, Allah'tan korkmadan namusuma iftira mı atacaktı?

Bahçedeki kalabalık güruh ses çıkarmadan, televizyon izler gibi bizi seyrederken onlardan medet ummayı keserek kafamı hafifçe yana çevirdim ve tiksintimi belli eden ses tonumla "Beni böyle korkutabileceğini mi zannediyorsun? Atacağın pis iftira doktor muayenesinde boşa çıkmayacak mı?" diye konuştum. Karnımdaki elini bileğinden tutmuş çekiştiriyordum ancak fayda etmiyordu. Nurhan ne sırtıma yasladığı bedenini geri çekiyor, ne de durmadan ona seslenen Elif ablaya aldırış ediyordu.

"Ah benim safım... Bu durumda iki seçeneğimiz var, ya muayeneye kadar hakikaten bozarım seni ya da doktordan sahte belge alırım. Sonuç olarak iki ailenin de yüz karası ilan edilirsin."

Kulağıma fısıldadığı bu cümleler bir psikopatın dudaklarından dökülüyordu sanki. Neyin içine düşmüştüm ben, neler oluyordu?

Gözlerimi sırasıyla anneme, kapının eşiğinde duran babama ve ablalarıma çevirdim. İkbal ablam belki ancak onun dışında hiçbiri benim arkamda durmazlardı böyle bir konuda, kaçarak evlenmiş bir kız gibi değerim düşerdi ailemin gözünde. Bana inanıp inanmamaları da önemli olmazdı, adım bir kere çıkarsa geri dönüşü yoktu. Dibimdeki kadın beni sırf kendi hırsları uğruna bedenime sahip olmakla tehdit ederken ne yapacağımı bilmiyordum.

Rahatça ağlayabilen bir insan olsaydım şu an her şey daha kolay olurdu muhtemelen, dökemediğim gözyaşlarım canımı yakıyordu. Bakışlarım kapının kulbunda asılı kalan elime odaklıyken "Bırak, tamam." dedim. Bu kadar insanın içinde böyle aşağılandığıma inanamıyordum, sadece bu kavganın dedikodusu bile bütün Kars'ın uzunca bir süre bizi konuşması için yeterli olurdu.

"Duyamadım?"

"Bırak, bırak dedim. Tamam, ne diyorsan tamam."

"Aferin, akıllı kız." dedikten sonra kolumdan tutarak beni kendine çevirdiğinde gözlerine bakmaktan iğrenerek başımı kaldırmadım, hemen sonra yanaklarımı tutup alnımdan öptüğünde çevremizdekilerden şükür minvalinde mırıltılar yükselmişti. Nihayetinde beni serbest bırakmadan önce zalim bir sesle "Yarın çeyiz alışverişine çıkıyoruz, düğünü de on güne yapacağız. Zorluk çıkarmaya kalkarsan ben de adını ikinci ele çıkarırım, haberin olsun." diye mırıldandığında yutkunamadım bir an.

Araba kullanacak halde değildim, hızla arka koltuğa yerleşip gözlerimi kucağıma indirdiğimde titreyen ellerime aldırmamaya çalışıyordum. Az sonra bizimkilerin de arabaya binmesi ve babamın arabayı çalıştırmasıyla bahçeden çıktık, arkamızda kalanların ve ismini bile aklımdan geçirmek istemediğim o kadının bakışlarını hala üzerimde hissediyordum. İfşalanacak hiçbir şey yapmamama rağmen afişe olmuş gibi hissediyordum, mimlenmiştim sanki. Meraktan kıvrandıklarını bildiğim ablamlar bile hiçbir soru sormadan önlerine bakarlarken camı açarak derin bir nefes aldım, Karadoğanların evinde yaşananlar hayal meyal zihnimde dolanırken öylece dışarıya bakmaktan başka hiçbir şey yapamadım.

ertesi gün

Mutfakta ayakta duruyor, yeğenlerime yemek yediren ablamı izliyordum. Dün akşam eve vardığımızda annem de babam da hiçbir şey yaşanmamış gibi meseleyi kapatmış, eşler arasında olur böyle şeyler kafasıyla yarın yapılacak çeyiz alışverişini konuşmaya başlamışlardı. Eve gelir gelmez Nurettin bey babamı aramıştı, uzun uzun konuşarak on gün sonra yapılacak düğünü planlamışlardı. Benim dışımda herkes çok mutluydu, hiçbir sorun yoktu. Bir haftaya o kadınla evleniyordum. Kimse bana fikrimi sormuyordu, sorsalardı bile dile getirecek bir fikrim kalmamıştı zaten. Bu arada annem ablamlarla bana yemin ettirmiş, dün yaşanan "ufak" tartışmayı bizim taraftan kimseye duyurmamamızı tembihlemişti.

false starts × g&gHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin