three

2.4K 107 620
                                    

umarım beğenirsiniz öptümm 🤞🏻🤞🏻🤞🏻

-

Mesai bitimine birkaç dakika kalmışken yarın ilgileneceğim dosyalara şöyle bir göz atıyordum, masamın başındaydım. Önleyemediğim kafa karışıklığım ve dalgınlığım sebebiyle pek verimli bir gün geçirememiştim, aklım dün yaşananlardaydı. Bana görücü gelen Karadoğan aşireti, yüzünü düşününce bile tüylerimin diken diken olduğu Nurhan Karadoğan... Önce uyuz olduğum, sonrasında sebepsiz bir sempati duymaya başladığım bu kadın bilinçaltımı bir türlü terk etmiyordu.

Onlar gider gitmez yeniden çay demlenmiş, kadınlar ve erkekler neşeyle bizim düğün hazırlıklarını konuşmaya başlamışlardı. Onların verdiği ortak karar bu işin kesin olacağıydı, yine de önemli olan benim ne istediğimdi. Sağ olsunlar lütfetmiş, benim de fikrimi sormuşlardı yani. Net bir şey söylemekten özellikle kaçınmış, bugün Nurhan'ın arayacağını bildiğimden birkaç gün düşüneceğim demiştim. Bir süre mırın kırın etseler de neyse ki üzerime gelmemiş, zorlamamışlardı.

Nihayetinde teyzemler bana ne kadar altın isteyeceklerini tartışırlarken idareyi ablamlara devrederek odama geçmiş, sabah erken kalkacağımdan uyumuştum. Kaçta gittiklerini bile bilmiyordum, o kadar uzun sürmüştü sohbetleri. Bu arada Delal ablam da İkbal ablam da o kadar yoldan geldik mantığıyla ve muhtemelen birkaç güne söz yüzükleri takılır düşüncesiyle İstanbul'da bir hafta daha kalacaklardı.

Açıkçası çok kararsız kalmıştım, Karadoğanlara ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Hayır dersem kısmetimi tepecekmişim gibi geliyordu, sanki Nurhan'la yaşayabileceklerim içimde ukde kalacaktı. Ama evet dersem de uçsuz bucaksız bir bilinmezlik bekliyordu beni, er ya da geç kendimden ödün vermek durumunda kalacağım bir evlilik bekliyordu. Aramızdaki yaş farkı, onların sahip olduğu maddi imkanlar, kısa bir süre içinde hamile kalacağım gerçeği, aşiret gereği kalabalık bir eve gelin gidecek olmam, kısacası hayatımın kökten değişeceği... Her şeyi geçtim, bir noktada boşanmak istesem bile boşanamayacaktım. Nurhan ölmediğim sürece o evden çıkamayacağımı dün açıkça söylemişti. Bütün bunlara ayak uydurabilecek, göğüs gerebilecek miydim kestiremiyordum.

Açıkçası Nurhan'dan etkilenmemiş olsaydım direkt kestirip atardım ancak o kadar da kolay değildi bu, evlilik fikrine -hele de görücü usulü evliliğe- bir hayli uzak olan ben şimdi arada kalmıştım. Her ne kadar alaycı kişiliğinden, evimizi burun kıvırarak süzmesinden, arabadaki sert tavrından, sadece çocuk için evleneceğini belirtmesinden rahatsız olsam da varlığını bilmediğim bir yanımı harekete geçirmişti o. Bu yanım mantığımdan daha ağır basıyor, bağnazca bir ısrarla kendi dediği olsun istiyordu. Nurhan'ı istiyordu.

Numaramı dün kafede otururken vermiştim, bütün gün telefonuma bakıp durmuştum mesaj ya da arama gelirse kaçırmayayım diye. Henüz bir şey yoktu, belki yoğun bir gün geçiriyordu. Belki de unutmuştu, aramayacaktı bugün. Şimdiden böyle körü körüne heyecanlanmam doğru değildi, daha en başındayken bu kadar kaptırmamalıydım kendimi. Sonradan üzülmemek için daha kontrollü gitmeliydim, biliyordum bilmesine de pratikte sıkıntı çekiyordum işte.

Aradan on dakika geçti, bu esnada ofisten ayrılmak için toparlanıyordum. Eşarbımı düzeltmiş, üzerime ince ceketimi geçirmiştim ki masamdaki telefonum titremeye başladı. Beklediğim kişinin aradığını görünce içimden ılık bir şeyler aktı sanki, derin bir nefes alarak telefonu kulağıma götürdüm.

"Alo?"

"Zülal? Nasılsın?"

"İyiyim Nurhan, sen nasılsın?"

"Allah'a şükür. Aşağıdayım ben, ne zaman çıkacaksın?"

"Aşağıda mı, bizim evin orada mısın?"

false starts × g&gHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin