Yeniden

6 4 0
                                    

İşte bir apartman önü.
Sıradan bir yer gibi gözüküyor.
Aslında her yer öyle.
Herkes için farklı anılar var her yerde.
Benim içinse bu apartman önü. Başka biri için bir okul, bir masa, belki de çok farklı şeyler ama benim için buydu...
.
Hayata bir şekilde ne olursa olsun devam ediyordu işte insan. Ölmediği sürece bu sınava katlanırdı insan.
.
Kavuşamadık. Başlamadı ve bitti.
Ayaz hiçbir zaman Eliz'in ona olan aşkını bilmedi..
Görmeyeni bilen Ayaz bunu yapamadı işte..
.
1 yıl önce.
.
O gitti ben kaldım. Ölmesin dedim. O iyi biri dedim her gün dualar, yalvarışlar..
.
Boşa olduğunu o gün anladım işte.
"Kızım," dedi annem gözü yaşlı sesi ağlamaklı ve kapıyı yüzüğü ile tıkırdatıyordu. "Gelebilirsin anne" dedim.
Elinde telefon ve notlar bölümü açık,uzun uzun yazılar vardı. "Anne bişey mi oldu?"
Yine anladım.
Bir şeyi de anlama be.
Gözlerim yine doldu.
"Hayır, hayır, hayır" dedim fısıltı ile.
.
Ayaz öldü.
Kabuslarım gerçek oldu.
O gitti ben kaldım.
Ayaz kendisi öldü beni de yaşarken öldürdü.
.
.
Aylar geçti.
Günler saatler karmaşık.
Perdem hep örtük, ışık hep kapalı. Odama girenlere "Gelme." Demekten başka kelime ağzımdan çıkmamıştı.
Ölen birini özlemekten kendimi kaybedecektim.
Babam beni bıraktı benim yüzümden öldüğünü söyledi.
Ayaz kendisinin varlığının beni üzdüğünü düşündü ve o da bıraktı beni.
Gittiler.
Bıraktılar beni.
.
Cenazesine bile gitmedim aylarca odamdan çıkmadım.
Yemek yemedim. Çikolatadan başka.
Sivilcelerim arttı. Çirkinleştim.
Yeşil gözlerim kıpkırmızı olmuştu.
Bazen bende ölsem onun yanına gitsem diye düşünmedim değil.

Ama benim zaafım da ölümdü işte.
Hem ölümden korkarken ölümü istiyordum.
Niye bunu yapıyordum?
Beynim, başım her yerim ağrıyordu.
Yaşamak zor geliyordu bana.
Ayaz da öyle demişti..
.

Ona aşık olduğumu hiç bir zaman bilemeyecekti.
.
Uyumayacaktım ama yine de yorganı üstüme çektim ve tavana diktim gözlerimi.
"Sana aşığım Ayaz. Duy beni. Ne olursun gör beni. Bir yerlerde belki görüyorsun duyuyorsun. Her gece olduğu gibi bu gece de yine söylüyorum. Aşıktım Ayaz sana, aşığım Ayaz sana, aşık olacağım hep sana Ayaz..." Diyerek fısıldadım ve gözlerimi yavaşça kapadım.
.
"Abin öldü. Onu tanımadın hiç görmedin. Belki o da senin yüzünden her şey senin yüzünden Eliz. Sen en baştan ölmeliydin. Ölsen herkes mutlu olurdu mutsuzluk saçıyorsun etrafa. Bir ayağa kalk kendine gel. Herkesi öldürdün. Senin yüzündendi senin üzülmen hiçbir şey ifade etmeyecek kalk ve toparlan.."
Ses tanıdıktı.
Kimdi bulamadım.
Ama haklıydı.
Ölen biri için bunları yapamazdım.
Eminim ki Ayaz da şuan benim mutlu olmamı isterdi..
Ama niye gitmişti.
Sebebi de benim yüzümdendi yine aynı şeyler abim ve babam gibi..
Abim benim yüzümden ölmemişti onun ölümünün sebebini hiç bir zaman öğrenmemiştim.
Yada kendim öğrenmek istememiştim

Rüyaydı o ses..
Ama tanıdıktı
Tanıdık bir kadın sesi.
Ama şuan ne sesin önemi vardı ne de bunları düşünmenin.
.
Ayaz ölmüştü.
Ölüm.
Bir kere oldu.
Ve bir daha geri gelmeyecekti.
Beni görüyordu.
Hissederdi beni.
Bilirdi.
Gülümsedim kendi kendime. Gözlerimi açtım ve çevirdim kafamı tavana.
"Gör beni Ayaz" diye fısıldadım.
.
Artık rüyamda gördüğün gibi, o sesinde dediği gibi toparlanmalıydım. Ayaz da böyle isterdi emindim. O benim mutsuzluğumu istemediği için gitmişti zaten. Ama asıl onun varlığı beni mutlu hissettirirdi. Bunu ona diyemeden gitti işte. Ona olan aşkımı bilmedi bilemedi. Belki de gördü ama bana söylemedi. Bilmesini isterdim, ölmeden önce bunları görmesini, duymasını isterdim. Ama asıl önemli olan da Ayaz'ın ölmemesiydi, keşke ölmeseydi. Ölmesin dedim, öldü bıraktı beni..
Belki farklı nedenlerden beni istemedi, belki bana yalan söyledi. Ama ben en çok bu dünyada ona güvenirdim annemden sonra en çok güvendiğim insan oydu.
.
Ayağa kalktım. Makyaj masamın önüne geçip günlerdir görmediğim yüzüme baktım.
Yağlı sivilceli bir cilt. Kıpkırmızı gözler. Kurumuş, rengi solmuş dudaklar. Yüzümdeki artan tüyler..
Çirkindim. Ama biraz bakım ile düzelirdi.
Dağılmış simsiyah saçıma baktım.
Ne kadar süre geçmişti.
Ne günlerden ne aylardan haberim vardı.
Sanki komada gibiydim..

Telefonum.
Makyaj masamın üzerine baktığımda telefonumu gördüm üstü toz içinde.
Tozu hemen üfledikten sonra telefonu açtım.

10 Mayıs 2022
Saat- 23.18

On bir Mayıs..
Benim doğum günümdü.
Saatler kalmıştı doğum günüme.
Bunları bırakmalıydım artık.
Tek başıma da olsa bu doğum gününün tadını çıkarmalıydım.
Bu ruh halinden bir an önce çıkmak adına ilk önce odamdan çıktım.
Lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. Yüzüme o sırada hiç su çarpmamıştım ve şu an bu bana çok iyi gelmişti. Tabii ki tuvalete gitmiştim o sürede ama yine de en çok odamda vakit geçirmiştim. Geçirdiğim vakit ağlamaktı ağlamaktan başka hiçbir şey yapmamıştım. Düşünmek, hayal kurmak, keşke demek..

Bunlardan başka hiçbir şey yapmamıştım.
Ayaz doğum günümü hatırlardı her yıl kutlardı. Arada giderdi, gitmişti, yine bırakmıştı, ama bu sefer temelli bırakmıştı beni.
Lavabodan çıktım.
Ve bir boşluk hissettim içimde.
Annemin yanına gitmeliydim. Geceydi, uyuyordu annem muhtemelen. Ama yine de kapısını tıklattım. Bir ses gelmedi, kapıyı açtığımda uyuduğunu gördüm. Rahatsız etmek istemesem de annem benim kalktığımı, bu ruh halinden yavaş yavaş çıktığımı görünce sevineceğini düşündüğüm için uyandırdım. "Eliz, kızım" diyerek mırıldandı.
"Benim, anne" dedim. Yavaş yavaş gözlerini açtı.
Mavi gözleri aynı benimkiler gibi kıpkırmızıydı. "Çok önemli bir şey söylemem gerek" dedim.

Ve direk bu söylediğim için pişman oldum.
Annem belki de günlerce uyumamıştı.
Beni düşünmüştü.
Ama ben burda onunla hasret gidermek varken bu cümleyi kurmuştum.
Yorgundu.
Çok yorgundu.
Acaba benim ona aşık olduğumu anlamış mıydı?

Derin nefes verdi annem yorgunlukla. Ve kısık sesiyle şunları söyledi.
"Kızım geldin, buradasın, çıktın odandan bu bile benim için yeter. Ama şu an benim dinlenmem gerek kızım. Çok yorgunum. Günlerce seni düşündüm. Seni seviyorum kızım. Ben hep buradayım. Şimdilik dinleneyim sonra seninle uzun uzun konuşuruz ve eğer istersen Ayaz'ın sana yazdığı uzun yazıları okuyabilirsin.
Ayaz bana uzun yazılar mı yazmıştı.
Evet, o gün.
Ayaz'ın öldüğünü gördüğüm gün annemin elindeki telefonda yazılar vardı..
Bunlar benim içindi.
Acaba ne yazmıştı.
Belki her gece düşündüğüm gibi onun hep beni göreceğini falan yazmıştı.
Belki de benim ona aşık olduğumu anlayıp, o yüzden gitmişti. Ama inşallah bu olmamıştır..

"Anne"dedim fısıltıyla ve devam ettim. "Sen o yazıları okudun mu?" Dedim. Annemin gözüne hüzün oturdu. "Okuyamadım ki kızım. Yapamadım bunu, bunları okumak belki bana da kötü gelirdi. Hem aranız özel..
Onlar senin içindi o yüzden okumadım. Zaten günlerdir sen kötüydün, ben daha kötüydüm. Ben senin annenim kızım hep yanındayım bunu unutma. Seni hissettim, gördüm, seviyorsun Ayaz'ı ama bunları sonra konuşalım olur mu? Şimdi yatmam lazım." dedi uykulu sesiyle. "Tamam" dedim ve odadan çıktım

Annemi üzmüştüm.
O zamanlar annem hiç aklıma gelmemişti. Babam, abim ve Ayaz..
Başka hiçbir şey düşünmemiştim. 'Hepsi bıraktı' demiştim. Hep bırakanları düşünmüştüm..
Ama meğerse benim için burada her gün o kapının ardında benim çıkmamı bekleyen bir yürek varmış..
Annemle konuşacağımız zaman ondan özür dileyecektim.

Özür dilemek buzları eritirdi ama eriyen buz su olarak orda hep kalırdı..

.

                                 
~Dış ağızdan~

Eliz kendine gelmişti.
Annesi ile arasını düzeltmişti.
Üzülmek yerine her gün Allah'a dua ederdi.
Annesi için.
O da onu bırakmasın diye..
Toparlandı.
Kendine bakmaya başladı.
Çok hasta oldu.
İlaçlar, serumlar, iğneler derken o da geçti.
Her şeyin geçtiği gibi o da geçti.
Eliz kendine bir cafe de iş buldu.

Garson olamadı, çok sakardı.
Temizlik deseniz, üşenirdi.
Aşçı, zaten olamazdı.
Alakart garson olmaya karar verdi..

Maaşı iyiydi.
İşler yolundaydı.
Ayaz olmasa da Eliz hayata tutunmaya çalışıyordu.
..

BilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin