-Yağmur?
-Pardon? Tanımayamadım kimsiniz?
Karşımda 20li yaşlarında, kahverengi kısa saçlı, ela gözlü, uzun bir adam vardı.
Kurduğum cümleyle biraz telaşa kapılmış eliyle ensesini kaşımıştı.
-Ee- şey ben...
Kafamı yana eğerek şüpheyle ona baktım. Kimdi bu? Acaba tanıyordum da hatırlamıyor muydum? Yoksa kötü biri miydi? Belki de sapığın tekidir ve-
Düşüncelerimin çenesini kapatan karşımdaki adamın kurduğu cümle olmuştu.
-Mektup adam.
Ne?
-Mektup adam?
-Hayir öyle demek istemedim, yani şey.
Derin bir nefes verip çantasından mektuplar çıkardı.
-Ben senin mektup yazdığın kişiyim.
Önümdeki mektupları görünce şokla donmuştum. Bunlar harbiden benim mektuplarımdı.
Kafamı şokla kaldırdığımda ne tepki vereceğimi beklediğini gördüm. Tepkimden korkuyordu.
Bu çok utanç vericiydi.
Çantamı aldığım gibi kapişonumu kapatarak dışarı çıkmıştım. Kafamda aynı şey yankılanıyordu.
Her şeyi biliyor. Bana acıyacak.
Nefesim sıklaşırken bir küfür savurup adımlarımı hızlandıracaktım ki ayaklarımdaki güç kesildiğinde dizlerimin üstüne düştüm.
Elim göğsümü bulup t-shirt'ü sıktım.
-Hayır. Hayır Yağmur bunu tekrar yapmıyoruz. Nefes al.
Sırtımı duvara verdiğimde bu sefer bu aptal atağı tetikleyenin ne olduğunu sorguladım.
Gözlerim kararmıştı ya da onları sımsıki kapatıyordum. Bilmiyordum. Gözlerim dolarken kafamı duvara vurdum bir kere kendime gelebilmek için.
Hiç bir şey düşünemiyordum.
Önümde birinin çömeldiğine dair taşlar bana sinyal verdiğinde hiç bir tepki verememiş nefesime odaklı kalmaya devam etmiştim.
-Yağmur! Yağmur, neyin var? Ayağa kalk.
Biri koltuk altlarımdan tutup beni kaldırmaya çalışsada sanki kalkarsam kötü bir şey olacakmış gibi kalkmamakta direndim. Belki de sadece ayaklarımda güç yoktu.
Kafamı bir daha duvarı vuracaktım ki kafam sert bir yüzey yerine daha yumuşak bir şeye çarpmıştı.
-Yağmur, sesime odaklan. Tamam mı? Nefes alman gerek.
Yapamıyorum.
-Gözlerini aç.
Neden bilmiyorum ama onu dinleyip gözlerim yavaşça açmıştım. Etraf bulanık gibiydi hiç bir şeyi kavrayamıyordum.
-Çok güzel. Çok güzel. Şimdi benimle birlikte 10a saymanı istiyorum tamam mı.
Gözlerim kapanacaği sırada omzuna elini koyup öne eğildi.
-Hadi. Bir.
Sulanan gözlerimi açık tutmaya çalışırken mırıldandım.
-Bi-bir.
-Evet. Evet işte böyle güzelim. İki.
Ben güzel değilim ki?
-İki.
-Çok iyi gidiyorsun. Üç.
Kafamı iki yana salladığımda nefesim biraz düzene girmeye başlamıştım
-Üç.
-Dört
-Dört.Böyle 10a kadar saydığımızda kendime gelmiştim.
Karşımdaki kişi mektuplarımın ulaştığı adamdan başkası değildi.
Bir anda kahkaha atmaya başladığımda neye güldüğümü bilmiyordum. Gülüyordum işte. O kadar çok gülmüştüm ki gözümden yaş gelmişti.
Karşımdaki adamın gözlerine bakmıyordum. Acıyarak bakacaktı. Belki de benimle dalga geçmek için gelmişti buraya. Ya da artık bana yazma deyip mektupları geri vermek için.
Onu da mı kaybedecektim? Kimseye anlatamıyacak mıyım artık dertlerimi?
Düşüncelerimde boğulurken bir anda beni çekip sarılmasıyla her şey susmuştu. Donup kaldığımda kafasını kafamın üstüne koydu.
-Yalvarırım. Düşünmeyi bırak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life's So Hard
RandomHayattan bıkmış ama intihardan korkan bir kızın bilmediği bir adrese mektuplar gönderdiğini düşünün. Bu adreste biri yasıyor mu? Sessizce mektuplar yoluyla aktardığı yakarışları birisi duyacak mı? Kız hayata geri bağlanacak mı ya da ölüm korkusunu y...