Yağmur'dan
Her zaman ki saatte evden çıkarken ayaklarım geri geri gidiyordu.Cesaret edip anneme söyleseydim belki kurtulurdum şu aptal okuldan ama bir türlü çıkmıyordu kelimeler boğazımdan. Çıksa normal bir şekilde giderdim okula bütün evrene küfürler yağdırarak değil.
Soğuk havayla birlikte ellerimi birbirine sürttüm. Derin bir nefes verip buharın havaya karışmasını izledim. Ben de böyle bir anda kaybolsam ne olurdu?
Kafamı iki yana salladım, anneme bunu yapamazdım. Kendimi düşünmüyordum artık o aşamayı çoktan geçmiştim. Tek düşündüğüm ve beni durduran şey arkamda bırakacaklarımdı.
Ben bir kaç saniyede kurtulacaktım belki ama arkamda kalanlar için böyle olmayacaktı. Böyle bir bencillik yapamazdım. Hiç bir zaman kendimi ön plana koymayı sevmemiştim.
Okula bir kaç metre kala durdum. Tamam Yağmur sakin oluyorsun öncelikle. Bunları kaç kere yaşadın yeni değil zaten. Elerim titremeye başladığında cebime koydum.
Sorun yok, sorun yok, sorun yok....
Sikeyim var sorun nasıl yok. Okula doğru ilerlerken kapişonumu kapattım ama hiç bir faydası olmamıştı. Beni gören herkes aralarında gülüşmeye ya da fisıldaşmaya başlıyordu.
Gözlerimi devirdim. Beyinsiz bir koyun sürüsü sadece takma kafaya.
Kendimi rahatlatacak şeyler düşünmeye çalışarak sınıfa girdim. O sırada bütün sınıfın gözü bana döndü. Sırama doğru ilerlerken karşıma Egehan çıktı. Başlıyoruz.
-Selam Yağmur. Günaydın demeyecek misin favori arkadaşına.
Kolunu omzuma attığında tiksinircesine çekilmeye çalıştım ama bırakmadı.
-Hadi ama kırılıyorum. Ver çantanı ben götüreyim sırana.
-Uza.
Kısa ve net bir cevaptan sonra onu itip tekrar yürümeye çalışıyordum ki çantamdan tutup kendine çekti beni. Danayanamayıp sesimi yükselttim.
-Ya gerizekalı mısın sen bıraksana! Gerçi bende ki soru sanki beynin olmadığını bilmiyormuşum gibi.
Önüme geçtiğinde artık sırıtmıyordu.
-Ne oldu bir yüzün düştü?
-Sen bana böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin lan? Aynı seviyede değiliz kızım biz.
-Onu biliyorum zaten canım. Kafamı asağı eğsem bile göremeyeceğim kadar alçaktasın. Ben zirvede olduğum için de olabilir gerçi. Haa doğru ya biz bu yüzden iletişim kuramıyoruz zaten. Ulaşamıyorsun bana. Yazık.
Yavaşça koluna patpat yapıp ilerledim. Egehan bir küfür savurup bana doğru geldiğini görünce çantamı hızla sıraya koydum. Bir çantamı daha yırtamazdım.
Saçımı çektiğinde kafam geriye savruldu.
-Bana bak sabrımı sınama benim.
-Sınav yapmak gibi bir niyetim yok. Sonuç belli zaten. Her zaman en düşük puan neyse onu alıyorsun.
Eli havaya kalkmıştı ki içeri arkadaşları girdi.
-Öğretmen geliyor bırak sonra sorarız hesabını.
Egehan dişlerini sıkarak uzaklaşırken göz kırptım.
Bütün gün bittiğinde garip bir şekilde hic kimse tarafından rahatsız edilmemiştim.
İçim de kötü bir hisle ilerlerken saçımdan arka bahçeye doğru çekildim.
-Ananı satayım.
-Annelerimizi karıştırmayalım prenses.
Egehan ve grubu karşımda durarken nedense şaşırmamıştım.
-Neden seninle ilgilenmediğini bile bile onu koruyorsun. Böyle bir annem olsa küfür ettiklerinde laf etmezdim.
Yanıma yaklaşıp bir tokat attığında sırıtarak ona döndüm.
-Ay yarasını deştim galiba.
Üzülmüş gibi yaparak ona baktım. Egehan sinirle dişlerini sıkarken gözleri hüzünlü gibi olunca yüzümü normale çevirdim.
-Özür dilerim ileri gittim.
Egehan beni itip geriye doğru giderek bir sigara yaktı.
-Halledin şunu.
Etrafımı çevirdikleri zaman hic bir şey yapmadım. Söylediğim şeyi düşünüyordum.
Zorbaya mı dönüşüyordum?
**************************************
Topallayarak eve doğru ilerlerken aklıma mektup geldi. Eğer eve gidersem bütün gün kendimi yiyip bitirirdim.
Yolumu posthaneye çevirdim.
İçeri girdiğim de bir masaya oturup bir şeyler yazmaya başladım. Kafamı kaldırmıştım ki başımda birinin beklediğini gördüm.
-Yağmur?
-Pardon? Tanımayamadım kimsiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Life's So Hard
AcakHayattan bıkmış ama intihardan korkan bir kızın bilmediği bir adrese mektuplar gönderdiğini düşünün. Bu adreste biri yasıyor mu? Sessizce mektuplar yoluyla aktardığı yakarışları birisi duyacak mı? Kız hayata geri bağlanacak mı ya da ölüm korkusunu y...