№25

174 9 3
                                    

Merdivenlerden iniyor ve bir yandan da anahtarımı bulmaya çalışıyordum. En son cebime koymamış mıydım? Neredeydi şimdi bu?

Kutay geldiğini söylemek için beni aradığında hızlıca hazırlanıp kapıdan çıkmıştım. Şimdi ise merdivenlerden iniyordum. Apartmanın en üst katında oturmayı ben seçmedim.

Dış kapıyı açtığımda karşımda siyah Audi arabaya yaslanmış telefona bakan Kutay'ı beklemiyordum. Ben yürürüz sanmıştım...

Kutay'a baktığımda üstünde gri eşofman, bir sürü renge sahip bir t-shirt ve omzuna astığı spor çantası vardı.

Yavaşça yanına gitmeye başladığımda beni fark etmiş olacak ki telefondan başını kaldırıp benim aksime hızlı hareketlerle yanıma geldiğinde, bir şey demeden elimdeki bavulu almış bagaja ilerlemişti.

Bana tavırlı mı o? Ben bir şey bile demedim ki! Kötü bir şey mi söyledim yoksa?

Arabanın kapısını açmak için arabaya doğru ilerlediğimde, Kutay benden hızlı davranıp kapıyı açtığında içeri girmem için yeşil gözlerini bana çevirmişti. Bu çocuğun bugün sorunu ne?

Kapımı kapatıp, hemen yanımdaki şoför koltuğuna oturmuştu. Hadi hayırlısı. Bu yolculuk hiç normal geçecek gibi gelmiyor bana.

Kafamı ona doğru çevirip
"Kaptan, günaydın" dedim. Bugün biraz suratsız mıydı sanki? Enerjimi sömürmüştü.

"Günaydın" deyip tekrar önüne döndüğünde, bu yolculuğun sıkıcı geçeceğini anlamıştım.

30 Dakika Sonra

"Alpay bitti, Taylan başladı. Başına neler gelmiş, neredeydi o Taylan? Yoktu. Şimdi de yok. Hem sen niye evine gidiyorsun tanımadığın kişilerin?" Kafamı yasladığım yerden kaldırdığımda Kutay'ın bu çok anlamlı(!) konuşmasının bittiğini anlamıştım.

"Kutay on dakikadır Taylan'ı konuşuyoruz. Sıkılmadın mı artık? Trafiğe sinirlenip Taylan'la sövüyorsun ben hâlâ anlamıyorum bu işin mantığını."
dediğimde Kutay kafasını çevirip bana baktığında suratıma sahte bir gülümcük eklemiştim.

"Seni apartman sahibine şikayet etmiş ve sen hâlâ onu mu kor-" sözünü kesip kendim konuşmaya başladım. "Kimseyi korumuyorum Kutay. Sadece ilk defa uzun zaman sonra yüz yüze konuşuyoruz fakat sen benimle Taylan'ı ve Alpay'ı konuşuyorsun. Açıkçası şuan ikiside umrumda değil." Yüzümü cama çevirdiğimde başımı da koltuğa yasladım.

Kutay aniden sollama yapıp frene bastığında arkamızdan gelen arabaların korna sesleri gelmeye başlamıştı.

Kutay'ın bana baktığını hissettiğim için ona baktığımda doğru hissettiğimi anlamıştım.
Yeşil gözlerini, mavi gözlerimle buluşturduğunda elini ensesine atıp konuşmaya başladı. "Özür dilerim. Ben..." devamı gelmeyen cümleye karşı ben devamını sordum.

"Sen?"

"Ben endişelendim." Gözlerini kaçırdığında hâlâ anlam verememiştim.

"Hiçbir şeyi umursamayan sen mi endişelendin?" dediğimde kaşlarını çatmıştı.

"Her şey, değer verdiğim birinin başına gelince hiçbir şeyi umursamayan ben bile endişelendim İpek. Oldu mu?" Değer verdiği ben mi oluyordum? Nasıl ben oluyordum? Bana değer mi veriyordu? Onun için önemli miydim?

Arkadaştık. Arkadaşlar birbirleri için değerliydi. Kutay'da benim için değerliydi, önemliydi. Meva, Yazgı, Ecre ile olan arkadaşlığımız gibiydi Kutay ile olan arkadaşlığımız. İkimiz için de özeldi.

KaptanBol| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin