5. Bölüm 🌼

10 3 3
                                    

Bol aksiyonlu bi bölümle karşınızdayım.
Umarım beğenirsiniz🙃.
İyi okumalar🌼

🤍🤍🤍

Kumral kız bağırarak aramıza dalmış, Çağan'a ahtapot gibi tutunmuş bağırarak küfrediyordu. Durup bana dönüp bana küfretmeyene kadar olaya karışmıycaktım ama kendisi kaşınmıştı.

"Bu oruspu yüzünden mi, ya şunun kılığına bak sen beni bununla nasıl aldarsın ya?" Tam burda büyyüüükkk bi kahkaha koyverdim. Birden ikisi de susup bana baktı. Çağan şaşkındı çünkü o kadar bekleyince olaya el atmayacağımı sanmıştı. Sinirlenmiştim ve sıra Çağan'a da gelicekti. Bi 15 20 saniye sonra durup kızın yüzüne tokadı patlattım.

"Ay götüm, sen beni mi küçümsedin?" Bunu derken apartman topuk giyip anca boyuma yetişen kafasına uzanıp saçını tutup kafasını eğdim. Burnuma baya şekerli iğrenç bi parfüm kokusu dolmasıyla arkamdan tanıdık bi ses bana seslendi ama dönmedim dönmeyeceğim.

"Elçin hanım" diyerek yanıma ulaşan Halil'e bakmam ile kafasını eğip ellerini önünde birleştirmesi bir oldu. Bahar havası esiyordu saçlarımıza tekrar önümüze döndüğümde, hâlâ elimde bi gerizekalının saçlarını tutuyordum.

"Halil"

"Buyrun Elçin hanım" dediğinde önümde başı arkaya doğru eğilmiş kişinin elimin üstündeki parmaklarına bakarak konuştum ,

"Islak mendil var mı yanında?" Etrafa kısa süreli bi sessizlik çöktü ama kısa sürdü çünkü Halil sorumu cevaplamak için ağzını açıp konuşmaya başlayınca elimdeki kumral da feryadına devam etti. Çağan'a bakmak bile istemiyordum.

"Tabi Elçin hanım hemen getiriyorum." Der demez uzaklaşıp az ilerdeki korumaların Arabalarına doğru koştu. Nare telefonumdan konumumu öğrenmiş ve bizim korumaları yollamıştı muhtemelen.

"Halil iğne ve çakmak da getir." Diye arkasından bağırınca başka bi koruma Halil'in yanına koşar adım gitti. Elimde çırpınan iguananın bacağının arkasına bi tekme atıp diz çökmesini sağladığımda Halil istediklerimle gelmişti bile.

"Kulağımın zarını patlattın kes be." Diyip saçını bıraktım ayağa kalkmaya yeltenince Halil'e bakmam yetmişti. Arkasına işaret edince üç koruma birden geldi.

"Bi kişi." Dediğim anda diğer ikisi olduğu yerde kaldı. Diğeri gelip bu şırfıntıyı tutup önüme çökmesini sağladı. Çağan merakla ve şaşkınlıkla izliyordu biliyorum çünkü belli etmiyordu. Yüzünde duvar gibi boş bi ifade ile bana bakıyordu. Gözümü ondan ayırıp önüme odaklandım.

"Parmaklarını uzat." Halil hemen uzanıp kızın ellerini sabitledi. Diğer elinden ıslak mendili aldım ve paketten bi tane çıkarıp Çağan'a uzattım.

"Tut." Hayatında hiç kimse Çağan'a emir vermemişti sanırım çünkü o da bakışlarıma benim bakışlarımın yansımasıyla bakıyordu resmen ama yine de dediğimi yapıp ıslak mendil paketini elimden aldı.

" Bakalım sende ne varmış?" Diyerek önüme dönüp az önce fondöten gördüğüm baş parmak ve işaret parmağı arasındaki boşlukta ıslak mendili bastırarak sürmeye başladım. Fondöten hemen mendile yayılırken gözümü kumrala çevirdim.
Islak mendili çektiğimde ufak bi kuş dövmesi olduğunu gördüm. Dudağımı yalayıp konuşmaya başladım,

" Adın ne?" Gözlerimi yüzüne dikip suratıma çelik gibi bi ifade yerleştirmiştim. Aramızda esen rüzgar saçlarımı uçuşturup yüzümü kapatırken konuşmuştu ve sesi korku doluydu.

"Azra" Konuşmadan önce korkuyla bakıp yutkundu. Tabi ki korkucaktı çünkü şuanda ona pek iyi şeyler yapmıycaktım.

"Hmm, azracım şimdi patronuna bi mesaj götürüceksin ve o da seni öldürücek. Benim seni öldürmememin tek sebebi de bu" sesim katı ve tek tonlamayla çıkmıştı. Gözleri dolmuş ağlamaya başlıycaktı ve sonra da yalvarmalar. Bla bla bla......

Güneşin Karanlığı : KızılımsıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin