küçük banyo duvarlarına çarpan telefonundan gelen iğrenç çınlama hoseok'u neredeyse duştan fırlayacak hâle getirmişti.hoseok, duşunu bölenin kim olduğuna bakmak için perdenin arkasından başını uzattı. parlak harflerle gördüğü isim 'jimin'di.
sadece bir hafta önce arkadaş olduklarını düşündüğünde, jimin'in onu araması tuhaf gelmişti. sıcak suyu hızla kapatıp ellerini havluya sildi ve daha çok düşünmeden telefon ekranındaki yeşil tuşa bastı.
"selam, jimin." diye cevapladı kırmızı kafa. "senin için ne yapabilirim?"
jimin yanıtladı, "merhaba hyung!" her zamanki gibi neşeli bir ses tonu vardı. "ve evet, bir şey rica edecektim."
insanlar böyle konuştuğunda hoseok hep gerilirdi, ama küçük olanın sesindeki gülümseme bunu azaltıyordu. "peki, söyle bakalım."
"bu hafta sonu küçük bir kulüpte parti düzenliyorum, sen ve yoongi'nin gelmek isteyip istemeyeceğini merak ediyorum?"
gerginlik ortadan kalkınca hoseok'un yüzüne bir gülümseme gelmişti. "elbette!" ama bir şeyler tuhaftı. "ama- kabalık ediyormuş gibi görünmek istemem- ama neden yoongi'yi arayıp ona sormadın çünkü... bilirsin, seninle pek yakın arkadaş sayılmayız."
telefondan boğuk bir iç çekiş duyuldu. "ah... gerçeği öğrenmek istersen, onu arayıp sordum ama istemediğini söyledi. aracılığıyla seni de davet etmiştim ama o yine de hayır dedi... bu yüzden seni aradım, öğrenmek istediğim için. eğer gelmek istersen, belki onu da ikna edebilirsin!"
hoseok başını salladı ancak jimin'in göremeyeceğini fark etti. "ah peki peki, anladım, onunla konuşacağım."
"yayy çok teşekkür ederim! a- bu arada, bol şans. onu ikna etmek zordur."
-
yoongi'nin bir saat kadar önce jimin'den aldığı arama onu garip bir şekilde tedirgin etmişti.
yalan yok, yoongi kulüplerden biraz fazla keyif alıyordu. içki ve müzik onu her zaman iyi hissettirebilen şeylerdi ancak her şeyin bir sonucu da vardı. ayrıca, daveti kabul ederse bir şeylerin ters gideceğine dair hisleri midesini hafiften rahatsız ediyordu.
ve onu daha da tedirgin eden şey, hoseok'un banyodan çıkıp jimin'in 'bir araya gelme' davetiyesi hakkında gevezelik etmesiydi.
"jimin az önce beni aradı ve bu geceki partisine davet etti," dedi hafifçe koltuğa otururken.
yoongi, gülümseyen oğlana bakmak için başını telefonundan kaldırdı ancak açık cevabıyla karşısındakinin hayallerini yerle bir etti, "hayır."
hoseok'un yüzündeki tebessüm silinmiş, yerini somurtkan bir ifade almıştı. "uff, ama neden yoongz?"
"çünkü ben öyle diyorum." sarışın, gözlerini kırmızılının yavru köpek gözleriyle birleştirmek gibi bir hata yapmıştı. anında yumuşadı ve kekelemeye başladı. "y-yani, ben... ben pek modumda değilim."
"lütfen," diye sızlandı hoseok. yanaştı ve başını yoongi'nin omzuna koydu. "bu sadece bir parti ve arkadaşlarımızla birbirimizi daha iyi tanımamız için iyi bir şans."
tabii öyledir, diye düşündü yoongi. partilerde hepsinin kendi istediklerini yapmak için ayrı takıldıklarını biliyordu. ve, hoseok'un da bunu bildiğini düşünüyordu.
yine de dürüst olmak gerekirse... yoongi ona nasıl hayır diyebilir ki?
büyük oğlan inleyip başını geriye yatırdı. "tamam, iyi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
soap 𖥸 yoonseok [türkçe çeviri]
Fanfiction"artık bundan korkmuyorum." jung hoseok'un duş başlığı kırıldığı için komşusu min yoongi'ninkini kullanması gerekiyor. 📎düz yazı, kısa hikâye, çeviri; tamamlandı en yüksek rütbe: lightangst #1 hayran kurgu #41 sope #10 yoonseok #4 angst #5 ...