06, grup buluşmasında yeni hisler

118 12 14
                                    


"şey düşünüyordum," yoongi kanepenin öbür yanından konuşmaya başladı. "bu gece arkadaşlarım gelecek, ve buluşabilmeleri için kendi arkadaşlarını da davet etmek isteyip istemediğini merak ediyordum."

ikisi de kanepede uzanıyordu; biri sağ kol dayanağına, diğeri de öbürüne yaslanmıştı. bacakları birbirlerine dolaşmış haldeydi. yoongi 'nin fikri üzerine hoseok hızla gülümsedi, bu açıkça harika bir fikirdi! yoongi her zaman arkadaşlarından övgüyle bahsediyordu ve bu yüzden hoseok bir süredir onlarla tanışmak istiyordu zaten. harika kişilermiş gibi hissediyordu.

"bu harika bir fikir! ah, isimleri neydi bu arada?"

yoongi bir buçuk aylık sarı saçlarını arkaya doğru sıvazladı ve parmaklarıyla isimleri saymaya başladı. "seokjin, jimin ve taehyung."

hoseok irkilerek heyecanla fırladı. "seokjin? yani, kim seokjin falan mı?"

büyük oğlan kaşını kaldırdı ve küçüğünün ifadesini taklit etti. "evet, neden?"

kırmızı kafa heyecanlanmıştı. "o namjoon'un erkek arkadaşı!" yeni en yakın arkadaşı, diğer en yakın arkadaşının erkek arkadaşıydı. hoseok bunun kendisini niçin bu kadar etkilediğini bilmiyordu. "vay be, arkadaş gruplarımız yarı-ilişkili gibi bir şey. yine de, şu ana kadar hiç buluşmamışlar mı cidden?"

yoongi omuz silkti, belli ki onun kadar şaşırmamıştı. "dünya feci küçük, dostum." kanepeden kalktı ve mutfağa gidip yeniden doldurmak için su şişesini aldı. "gelip gelmeyeceğini sormak için arkadaşın jeongguk'a mesaj at. seokjin geliyorsa namjoon'a mesaj atmanın bir manası yok çünkü biri nereye giderse diğeri de peşinden gelir zaten."

küçük olan güldü, aynı fikirdeydi. "haklısın, tamam bekle, gguk 'a mesaj atacağım." ardından jeongguk'a mesaj atıp olayı açıkladı; arkadaşı yoongi'nin diğer arkadaşlarını davet ettiğini ve kendisinin de gelip tanışmak isteyip istemediğini sordu. çocuk hemen cevap verdi:

tabii ki hyung! yapacak başka bir işim yok zaten.

çok geçmeden plan kuruldu. ikisinin de arkadaş grupları gelip buluşmaya karar verdiler. birbirlerini yalnızca yoongi ya da hoseok ne kadar anlattıysa o kadar tanıyorlardı. bu hoseok 'u çok heyecanlandırdı. yoongi'yi seviyordu ve hayatında en çok anlam ifade eden kişilerle, arkadaşlarıyla bağlantı kurmasını istiyordu.

kapı ilk kez çaldığında saat neredeyse 2 olmuştu. yumuşak ve neredeyse utangaç bir tıklatmaydı, yine de yoongi kim olduğunu hemen anlamıştı. "içeri gel, taehyung."

kapı gıcırdadı; kapıyı iterek açan bronz tenli, dikdörtgen gülüşlü ve gümüş gri saçlı bir oğlandı. "selam yoongi hyung. "

taehyung odaya adım atar atmaz hoseok ondan yayılan nazik aurayı hissetmişti. hoseok'u gördüğünde yüzüne otomatik bir tebessüm konması ve kıkırdayarak yüzünü çevirmesi, onun ne kadar bıdık olduğunu gösteriyordu.

hoseok, hyungunun arkadaşlarından zaten hoşlanıyordu. ve onlara tek kelime bile söylememişti.

parlak tebessümüyle ayağa kalktı ve elini taehyung'a uzattı. "merhaba, ben jung hoseok."

oğlanın dikdörtgen sırıtışı geri geldiğinde derin sesi hoseok'un kulaklarında çınladı. "ben kim taehyung."

taehyung yoongi'ye döndü. "bi' lavaboyu kullanacağım hyung, hemen geri dönerim."

uzun boylu oğlan oturma odasından koridora yöneldiğinde hoseok kapı kapandığında konuştu, "insanların saygı ifadesi kullanmasının umurunda değil sanıyordum."

soap 𖥸 yoonseok [türkçe çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin