14

152 17 12
                                    

Hızlıca sordum. "Ne demek istedin?"

İçinden çıkamadığım bir bilinmezlikle karşı karşıya kalmıştım. Gülümseyerek cevap verdi. "Ne anladıysan." Bu tavrı beni germişken derin bir nefes aldım.

Jimin dışında bu grupta kimler olduğunu düşünmeden edemedim. Ne iş yapıyorlardı ve nasıl bir rol oynayacaktım bilmiyordum. "Korkma, tecrübelisin." dediğinde yutkundum ve ardından kaşlarımı havaya kaldırdım.

"Bak, gerçekten ne dediğini anlamıyorum. Açık konuşabilir misin?'"

İçkisinden bir yudum aldı, gözleri etrafı tarayarak geziyordu. "Taehyung sana anlatır. Sabırlı olmalısın." dedi, ses tonu gizem doluydu. "Şimdi partinin tadını çıkar."

Bu cümleler, beni merak içinde bırakan bir hava yaratırken kafam karışmış bir haldeydim. Beni delirtmek için mi uğraşıyorlardı? O an, bilinmeze karşı bir çaresizlik ve merak içinde sıkışıp kalmıştım.

Ne sorarsam kaçamak cevaplar alacağımı anlayınca sözlerimi yuttum, saçlarımı düzelttim. Sora yanımıza geldiğinde, gözlerimdeki soru işaretleriyle onun da Taehyung'un ekibinin bir parçası olup olmadığını düşündüm. "Tekrar geldim, selam." dedi ve gülümsedi.

Jimin yanımızdan ayrıldığında hemen fırsat bulup Sora'yı kenara çektim. "Sora, Jimin'i tanıyor musun?" diye sordum ciddiyetle. Bu tavrıma şaşırmıştı. "Yani, Taehyung'la takıldığını biliyorum sadece. Yoksa ondan mı hoşlandın?" dediğinde kafamı hayır anlamında iki yana salladım. "Hayır tabii ki, öylesine sordum."

Anlaşılan Sora, öylesine partiye gelen biriydi. Saatime baktım, ve epey geç olduğunu fark ettim. "Ben gitsem iyi olur." Sora ile vedalaştıktan sonra, parti alanının hareketli atmosferinden uzaklaşıp arabamı park ettiğim alana doğru yürüdüm. Burası parti alanına göre daha sessiz ve tenhaydı, gölgeler geceye gizem katıyordu. Arabama yaslanıp telefonumu açtım, Mingyu'yu arayacakken esmer bir genç adamın bana doğru yaklaştığını fark ettim.

"Selam." deyip karşıma geçti. "Parti boyunca seni izledim, tanışmak için yanına gelecektim ama yalnız yakalayamadım." dedi.

Bu samimi tavrına karşılık, ince bir tebessümle karşılık verdim. "Ben de tam gidiyordum. Başka zaman artık." Kalçamı yasladığım yerden doğruldum. Arabama doğru adım atacakken, adam aniden kolumu tuttu. "Nereye ya, gece yeni başlıyor." dediğinde kaşlarımı çattım. "Bıraksana kolumu!"

Diğer elimle vuracakken beni tekrar arabaya itip diğer kolumu da tuttu. "Sapık mısın nesin! Çekil be!" diye bağırdım. "Önce tadına bakayım." deyip dudaklarıma yaklaştığında kafamı yana çevirdim.

O esnada Taehyung yanımıza geldi ve adamı üstümden sertçe çekip yumruk attı. "Ne yapıyorsun lan sen?" deyip tekme attı. "Bir daha sakın seni partimde görmeyeyim, siktir git hemen!" Adam panikle ayağa kalkıp koşarak uzaklaştı.

Taehyung saçını düzeltip bana döndü. Kollarımı önümde birleştirip arabaya yaslandım. "Beni mi korudun sen?" dedim tek kaşımı havaya kaldırıp hafif gülümseyerek.

"Kendini bu kadar önemseme, kim olsa aynısını yapardım." dediğinde göz devirdim. "Tüh, bende bir an benim için endişelendin sanmıştım." deyip dudaklarımı büzdüm.

Taehyung hafifçe gülümsedi ve bana doğru adımlamaya başladı. Gözlerimin içine bakarak bana doğru gelmesi beni bir anlığına tedirgin etmişti.

Ne yapacağını anlamam için bakışlarımı ondan ayırmadım. Tam karşımda durduğunda birbirimizin gözlerine bakıyorduk. "Senin için endişelenmemi mi istiyorsun?" 

Taehyung'un gizemli bakışları arasında, kalbim hızla atmaya başlamıştı. Onunla kurduğumuz anlık bağ -ya da o bağı sadece ben kuruyordum-atmosferi elektriklendiriyordu. "Belki de istiyorum." dedim sakin bir tonla. Her yakınlaşmamızda onu kendime aşık edebilmek için elime geçen hiçbir fırsatı kaçırmamalıydım.

Taehyung'un elleri nazikçe belime dolandı, o an zamanın içinde kaybolmuş gibi hissettim. Ne yaptığımı ben de bilmiyordum ve duygularımı kontrol edip bir başkasının duygularıyla oynamak benim için kolay olmayacaktı. İyi bir oyuncu muydum?

"Peki, o zaman sana kim olduğumu hatırlatayım mı?" diye sorduktan sonra elleri omzumdan belime kadar gezindi ve beni nazikçe kendine çekti.

Bakışları gözlerimden dudaklarıma indiğinde kalbim, yakınlığımızın etkisiyle hızla atmaya başlamıştı.

Heyecanlanmamam gerekiyordu, çünkü sonuçta ben rol yapıyordum ve duygular gerçek değildi. Bu farkındalıkla sakin kalmaya çalıştım, ancak içimdeki gerilimle başa çıkmak çok zordu.

"Kim olduğunu bilmiyorsam, nasıl hatırlatacaksın?" diye sordum. Dudaklarımız arasında o kadar az mesafe vardı ki nefesini yüzümde hissedebiliyordum.

Üstelik ikimiz de birbirimizin dudaklarına bakarak konuşuyorduk. Bu an, gerilimi arttırarak atmosferi yoğunlaştırıyordu.

Taehyung sorum karşısında bir an duraksadı. Ardından, derin bir nefes alarak, "Belki de hatırlatmam gerekmiyor, sadece hissetmeni istiyorum." dedi. Bu sözleriyle, aramızdaki gerilimi daha da artırdı. "Kimsin sen?" diye yineledim sorumu. Onu gerçek anlamda tanımak istiyordum. Dışarıdan göründüğü gibi biri olmadığına emindim.

Nefeslerimiz birbirine karışırken, aniden yüzümüz arasındaki mesafe kapanmaya başladı. Dudaklarımız neredeyse birleşmiş gibiydi, bu yakınlık beni daha da büyülemişti. "Kim olduğumu sormak yerine, hisset."

Ardından dudaklarımız birleşti.

Başta nazikçe öpüşürken, sonrasında Taehyung'un dili dudaklarım arasından benim dilimle buluşturması öpüşmemizi alevli bir hale büründürdü.

Hissettiğim tutku, etrafımızdaki gerçeklik duvarlarını ortadan kaldırıyormuş gibiydi. Zaman durmuş, sadece birbirimize odaklanmıştık. Bu an duygusal bir yük taşımamasına rağmen, çekişme ve tutku dolu bir enerjiyle doluydu.

Telefonumun çalmasıyla geri çekilip cebimden telefonumu çıkardım. Arayan Mingyu'ydu.

Derin bir nefes aldım ve telefonu açtım. "Efendim?" dediğimde Taehyung'un yüzüne baktım; arsızca gülüyordu. Saçlarımı ve elbisemin etek kısmını düzelttim."Çıkıyorum şimdi, gelmenize gerek yok." diye cevap verip telefonu kapattım.

Taehyung'a döndüm ve ciddi bir şekilde "Unutuyoruz, tamam mı?" dedim. Ona karşı kendimi tutmayı başaramıyordum ve her defasında kendimi onun dudaklarında buluyordum. Fiziksel olarak ona karşı koyamıyordum.

"Her defasında unutuyoruz zaten." dediğinde  "İyi, öğrenmişsin en azından." diye cevap verdim. Arkamı dönüp arabamın kilidini açtım ve sürücü koltuğuna geçtim. Taehyung ellerini cebine sokmuş şekilde arabamın önünde duruyordu. Dağılmış saçları, parti alanından gelen ışıkların loş aydınlığında parlayan esmer teni ve siyah tişörtünün ardından kendini belli edem kaslı vücudu bir an dikkatimi dağıtmıştı.

Bir elini çıkarıp bana el salladıktan sonra kenara çekildi. Göz devirdim ve gaza basarak hızla önünden geçtim.

Saat geç olduğundan yollar bomboştu.

Gaza basıp egzoz sesiyle caddeleri inletirken aklımda Taehyung vardı. Beni kukla gibi oynatacak olması sinirimi bozuyordu. Ondan hem nefret edip hem de ondan uzak kalamamak; asıl bundan nefret ediyordum.

Yan yanayken aramızda hissettiğim yüksek gerilim beni hipnoz ediyordu resmen.

İyi bir oyuncu olmalıydım, her şeyin bir oyun olduğunu unutmamalıydım.

Stealer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin